Geçen hafta sonu annem ve babamı da alarak Gunther von Hagens'in orijinal vücut dünyası sergisi Body Worlds'ü gezdik. Haziran ayı içinde bir gün sık sık yapmak zorunda kaldığım gibi uzanarak TV kanalları arasında dolaşırken kadavraların plastinasyon adı verilen yöntemle sergiye nasıl hazır hale getirildiğini gösteren bir programa denk gelmiştim. Her vücut üzerinde 8 ilâ 12 ay (yaklaşık 1500 çalışma saati) çalışmanın gerektiği ve bazı eserlerin 3 yıllık bir çalışma sonrasında sergilenebildiğini öğrendiğimde ise böylesine disiplinli ve özen gerektiren bir çalışmanın ancak Alman yapımı falan olabileceği tahmininde bulunmuş sonra da Hagens'in adını ve Alman olduğunu öğrenerek kendimle gurur duymuştum. Plastinasyon yöntemi ve diğer detaylar için buraya bakabilirsiniz.
Babam bir doktor olarak sergiden ne kadar hoşlandı bilemiyorum, zira kendini iş ortamında gibi hissetmiş olabilir. :) Yine de hepimiz bilimle sanatın bir arada ve hem göze hem beyne hitap edecek şekilde sunulduğu Body Worlds sergisine bayıldık. Girişte satılan ve her bir eserle ilgili derinlemesine bilgi alabileceğiniz sesli rehberden almanıza gerek olmadığını belirteyim, çünkü her eserin yanında yeterince bilgi alabileceğiniz panolar ve yazı kartları bulunuyor.
'Allahın böbreğine, ceninine, damar sistemine, kadavrasına "eser" mi diyorsun ayol,' diyenlerle sergiyi gezmelerinden sonra bir daha konuşalım diyorum. Son derece estetik sergilenmiş olan organlar ve bedenlerden etkilenmemek mümkün değil. Hele benim gibi bedenin "iç" dünyasına fazlasıyla meraklı olup da ameliyat falan izlemeye bayılan, kemik kırığı, akciğer tümörü, yağlanmış karaciğer, alzheimer, güçlü kaslar, aort anevrizması, kalp krizi, artrit falan gibi her türlü sağlık durumunu şevkle incelemeye hazır bünyeler için bulunmaz bir fırsat bu sergi... (Septum deviasyonunu bulamadım ama burun ve yüz bölgesindeki yoğun damar ağını görmek yaşadığım burun kanamasının şiddetinin gayet normal olduğunu anlamama neden oldu!)
Tüm dünyada 30 milyondan fazla insan tarafından ziyaret edilmiş olan bu sergide kendi anatominizi daha yakından tanıma fırsatını bulacaksınız. Bir halka jimnastikçisinin kaslı bedeni ya da sigara içen birinin kömürleşmiş akciğeri ya da atın üzerindeki adamın sergileniş biçimi ya da cilt kanserinin kesit görüntüsü karşısında ağzınız açık kalacak. Vücut ağırlığımızın yüzde 2'sini oluşturan bir buçuk kiloluk mücevherimiz olarak adlandırabileceğimiz beynimizin toplam kan akışının yüzde 20'sine gereksinim duyduğunu öğrenecek ve tıpkı kaslarınız gibi beyniniz için de geçerli olan tek bir ilke olduğunu bir kez daha hatırlayacaksınız: Her ikisini de çalıştırmazsanız kaybedersiniz! Dizkapağının tam anlamıyla bir kapak formatında olduğunu görüp benim gibi şaşırabilir, sinirlerinizin bazı durumlarda saatte 400 kilometre gibi bir hızla sinyal gönderebildiğini öğrenip bu durumu tahayyül bile edemediğiniz için fazla tepki vermeden kafa sallayıp devam edebilirsiniz. Gülerken ve öksürürken omurganıza ayakta ya da yürürken olduğundan daha fazla yük bindirdiğinizi öğrenip bel ağrınızı dindirmek için oturduğunuz koltuğu değiştirmek yerine daha az gülmeye karar verebilirsiniz! (Biliyorsunuz, bu aralar pesimist yanım devrede.)
Biletlerin yalnızca Biletix'ten (ne yazık ki girişte de alsanız Biletix gişesinden) alınabildiği serginin girişi 25 TL ama öğretim üyelerine ücretsiz. Biz iki saatte çıkabildik ama sizler ne yaparsınız bilemem. Çıkmadan önce plastinasyon tekniğinin anlatıldığı videoyu ve panoları da görmenizi tavsiye ederim. Fotoğraf çekmek yasak olduğu için az sonra kendimi Google'ın görsellerinin arasına atacak ve sizler için bir iki resim seçmeye çalışacağım. Fotoğraf çekimi serbest olsaydı en az bir saat de orada bulunan her şeyi çekmek için harcardım herhalde. Kısacası: Bu sergiyi kaçırmayın! Ama telaşlanmayın; 17 Aralık 2010'a kadar zamanınız var nasılsa.
İyi gezmeler...
4 yorum:
sergi kesinlikle çok enteresan da ben gezmeye cesaret edebilir miyim onu bilmiyorum işte:)
Bellek Kutusu,
"Bence cesaret etmelisin" demek geliyor içimden ama birilerinin bana "bence şu roller coaster'a binmelisin" demesinin üzerimde hiçbir etkisinin olmayacağını düşünerek vazgeçiyorum! :) Yani kısacası karar senin Kutu'cum..
Nasıl yani, sen roller coaster sevmez misin İmge'cim?
Hayıırrrr!!! Çok korkarım ve midemi bulandırır! Yaşlandım artık, kalbim kaldırmıyor öyle şeyleri..:)
Yorum Gönder