Çağdaş Tasarımın Usta İsmi: Hüseyin Çağlayan

Geçen hafta Perşembe günü İstanbul Modern'e davetliydim. Bloggerlar için özel olarak düzenlenen Hüseyin Çağlayan Sergisi turuna katıldım. Bu yazımda görsellerini beklediğim bir moda etkinliğinden bahsetmiştim hatırlarsanız. İşte o moda etkinliği Hüseyin Çağlayan: 1994-2010 sergisiydi. Ve bence bir moda etkinliğinin çok çok ötesinde bir şeydi gezdiğimiz. Ya da sadece moda ile ilgili bir etkinlik olarak adlandırmak doğru mu emin değilim. Çünkü benim gözümden bu sergi İstanbul Modern'de sergilenmeye çok uygun bir "çağdaş sanat performansı"ydı.

İstanbul Fashion Week 2010, İstanbul Moda Akademisi (IMA) ve Design Museum işbirliğiyle gerçekleşen bu sergide Hüseyin Çağlayan’ın 1994 ile 2009 yılları arasında ürettiği moda koleksiyonları, enstalasyon ve filmleri bir araya getirilmiş. Çağlayan’ın genetik, teknolojik ilerleme, yer değiştirme, göçmenlik ve kültürel kimlik gibi alanlardaki fikirleri ortaya konuyor.

İngiltere’de iki kez “Yılın Tasarımcısı” seçilen Hüseyin Çağlayan, malzemeleri yenilikçi yollarla kullanışı ve yeni teknolojilere yönelik ilerici tavrıyla tanınıyor. Yani 1970 doğumlu sanatçı moda sektörünün en yaratıcı ve ilerici isimlerden biri. Ayrıca moda koleksiyonlarının yanı sıra enstalasyonlar yapan, kısa filmler yöneten ve sahne performansları için kostümler tasarlayan çok yönlü bir isim.

Sergideki eserler arasında benim en beğendim çalışmalardan biri "Sözlerden Sonra" oldu. Hüseyin Çağlayan “yaşamlarımızın sürekli hareket halinde olmasının belleği ve eve ait objelere olan bağlılığımızı nasıl etkilediğini” sorguladığı bu çalışmasında savaş zamanı evini aniden terk etmek zorunda kalanlardan esinlenmiş. Bunun üzerine koltukların çantalara, masanın eteğe dönüştüğü “giyilebilir, taşınabilir mimari” kavramını yaratmış. Arkadaki ev ortamında gördüğünüz her şey giyilebiliyor!













İkinci olarak yüzleri kapalı boya yapan insanların olduğu çalışmasını beğendim. Ne yaptıklarını bilmeden önlerindeki duvarı beyaza boyayan insanların olduğu Panoramik adlı çalışmasını.













Sonra 51. Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil eden ve Olmayıp Varolan başlıklı yapıt, süngerimsi bir plastikten yaptığı Hareketsizlik adlı hareketli eseri, Bennu Gerede'nin bir kapsülün içinde İstanbul-Londra arasında yaptığı yalnız seyahatini izlediğimiz Yerden Geçide adlı video çalışması, modanın evrimleşmesini gözler önüne seren Ambimorfik adlı çalışması, açıldığında aradaki Swarovski taşlar görünen uçak kanadı, 15.600 LED ışığın yansıtıldığı o meşhur beyaz elbise (Havadan adlı çalışması) ve 2007 yılında gerçekleştirdiği ve gerçekten hayran kaldığım 111 adlı defilesine bayıldım. Uzaktan kumanda ile podyumda farklı şekiller alan defile gerçekten çok etkileyiciydi, ama Hüseyin Çağlayan için inanılmaz stresli bir çalışma olduğundan eminim! (Ayrıca emin olduğum bir şey daha var: Bu cesur defilenin yurtdışında sergilenmesi çok hayırlı olmuş! Zira "neremizi örtsek daha namuslu oluruz" tartışmalarının yapıldığı bir toplum öyle bir "gelin"i kesinlikle kaldıramazdı! :) )














Bunlar çok beğendiğim için not aldıklarımdı. Diğerlerini beğenmediğim gibi bir anlam çıksın istemem çünkü daha bir çok çalışma var ve biz videoların bazılarını izleyemedik bile.

Gurur duyulacak bir ismi daha yakından tanımanın hepinize iyi geleceğini düşünüyorum. O halde 24 Ekim 2010'a kadar gezilebilecek olan İstanbul Modern'deki bu sergiyi kaçırmamanızı öneririm.

Şimdiden iyi gezmeler.

Not: Bu arada eğer çevirdiğim kitaplar beni o alandaki etkinliklere çekiyorsa kendime süper bir haberim var, çünkü Londra ile başladığım bir gezi kitapları serisinin çevirisine dalmış durumdayım. Çekim Yasası sana sesleniyorum. Beni şimdiden ufak ufak Londra'ya çekmeye başlayabilirsin..:)

Hiç yorum yok: