Eğer çalınan bir koca varsa ortada, zaman o ilişkiye dikkat etmek gerekir. Büyük olasılıkla aynı koca öncesinde de kafeslenmiştir. Lunaparklarda halka atıp sigara kapılırdı ya hani bir zamanlar, işte onun gibi şans eseri halka atıp koca kazanan bir kadın vardır genellikle ortada. Ya da boynuna süslü bir tasma geçirdiği kanişini kucağında dolaştıran ve birlikte çekilmiş fotoğraflarını her yerlere asan bir kadın. Ama "kocamı çaldılar" diye yaygara yapan kadınların ilişkilerinin başında "harika bir parça düşürdüm" dediklerini duymazsınız nedense. Çünkü o dönem başlarına gelenin kaderle, şansla, talihle ilgilisi yoktur ve "koca bulmak" gibi büyük bir başarıyı bileklerinin hakkıyla elde etmişlerdir.
Ama sonrasında fettan bir kadın (ya da duruma göre bir sürtük, şıllık, kaltak, fahişe, o... diye sürer gider) gelir ve kocayı çalar. Oysa o ana kadar her şey de çok iyi gidiyordur. Evli, mutlu, çocuklu tablosu çizilip çerçeveletilmiş ve gelen geçen baksın diye evin baş köşesine asılmıştır. Kadının ve erkeğin evin her yerine serpiştirilmiş yüzyıllar gibi uzun bir süre önce çekilmiş gibi duran fotoğraflarındaki o mutlu, rahat, içi gülen gözlere sahip simaları sertleşmiş, gözlerin ışıltısı kaybolmuş, bir zamanlar birbirlerine baktıklarında veya dokunduklarında elle tutulacakmış gibi somut bir şekilde hissedilen o enerjiden eser kalmamıştır. Ama olsun. Yine de her şey çok iyi gidiyordur işte. İçindeki resim yıpranmış olsa da çerçeve çok şıktır!

Her zaman söylerim her ilişki ayrı bir vaka çalışmasıdır ve genelleme yapılması çok da doğru değildir. Ama bir gecelik bir kaçamak dışında uzun süreli başka bir ilişki için giden taraf da (kadın veya erkek) büyük olasılıkla yeniden anlamlı bir resim yaratmak amacındadır (bir gecelik kaçamakları makul gördüğüm sonucu çıkmasın buradan mümkünse!). Kadın ya da erkek olarak statükocu zihniyetten uzak yaşayan ve daha cesur olan taraf olabilir. Karısına ya da kocasına olan aşkının bittiğini görüp, saygıyı yitirmeden bir şeyleri sonlandırmaya karar vermiş olabilir. Gibi gibi...
İşte kadın ya da erkek birçok makul nedenden dolayı yaşadığı ilişkiyi bitirebilirken neden kadınlar çıkıp da "kocamı çaldılar" derler ben bunu anlamıyorum. "Kocanı çalmadılar, şekerim. Siz ayrıldınız!" ya da "Kocan seni terk etti!" diyerek omuzlarından tutup sarsmak gerek böylelerini ki durup biraz düşünsünler gidenin nedenlerini. Yıllardır iki kişilik yaşanmış bir ilişkiden bir anda sıyrılmak var mı öyle?!
Önceleri Türk usulü bir kadercilik, olumsuz olayları şanssızlığa bağlayıp sorumluluğu başka birilerine yükleme durumu olduğunu düşündüğüm bu durumun artık Türk kadınına (belki de genel olarak kadına?) özgü bir hal olduğunu görür oldum. Zira hiçbir erkeğin "karımı çaldılar" dediğine şahit olmadım ben. Ya da karısı tarafından terk edilen bir erkekten bahsedilirken öyle dendiğini görmedim. Gerçi bu konudan uzun uzadıya bahsedenler de büyük olasılıkla bir kadın grubu olacağı için sohbet genelde şu zeminde ilerleyecektir: "Gördün mü bak sürtüğü, şıllığı, kaltağı, vs... Gül gibi adamı bırakıp gitmiş. Oysa bir dediğini iki etmiyordu adamcağız. Altında arabası, kolunda son moda çantası, mücevherleri... Cık cık cık..." İtiraf: hemcinslerimin bu zihniyetlerinden tiksindiğimi söylemek zorundayım. Hatta bir araya gelen bu tür hemcinslerimin yarattıkları yüksek gerilim hattında kazara bulunup da çıktıktan sonra topraklanma ihtiyacı hissediyorum. Bir sonraki yazımda da spor merkezindeki yüksek gerilim hattından bahsedeyim bari..:)

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder