Kaybettikten Sonra Değeri Anlaşılan En Birinci Şey Nedir?

Geçen Perşembe günü "Yaşasın bahar geldi!" diye sevin çığlıklarıyla kendimi dışarı atan bendeniz Cuma'dan beri feci hasta bir şekilde evden dışarı adımımı atamadan yatıyorum. Gerçi birazdan çıkıp eczaneye gidip yeni ilaçlar alacağım. Dün tamamen yok olarak eve temizliğe gelen Mukaddes'le işaret diliyle konuşmama neden olan sesim bugün birazcık çıkabildiğine göre eczacıya derdimi anlatabilirim diye düşünerek bu fırsatı kaçırmak istemedim. Söz konusu sağlık olunca insanın öncelikleri nasıl da değişiyormuş meğer! Önceden "şu serginin son günüymüş kaçırmayayım", "Şehir Fırsatı'ndaki masaj fırsatını kaçırmayayım" ya da "hava süper, güneşi kaçırmayayım, sahilde yürüyüşe gideyim" derken şimdi "sesim hazır sabah saatlerinde çıkabiliyorken eczaneye gidip de derdimi anlatabilme fırsatını kaçırmamak" önceliğim oldu. Ha bu arada bir de hafta sonu hemen yakınlarımızda bir aktar olduğunu öğrenerek oradan bilimum ot çöp alma fırsatını kaçırmadım. Ve bu tür yararlı bitki çaylarını içmekten nefret etmeme rağmen son dört gündür hayatım boyunca içmediğim kadar çok ıhlamur+tarçın+karanfil+elma kabuğu çayı içip, sabah akşam da birer tatlı kaşığı ballı zencefil yuttum! Sonuç: her geçen gün daha kötüye gitti. Kuru öksürük, halsizlik ve ses kısıklığı had safhada.

(gloomies.com)

Tabi bağışıklık sisteminin zayıfladığını gören kocaman bir aft da gelip dilimin ucuna kondu! Ben de bilimum radikal yöntemlerle (üzerine sülfürik asit içerikli ilaçlardan tutun da yanıklara karşı kullanılan Anestol Pomad sürmeye, ya da Internet'ten görüp sumak veya tuz bastırarak gözlerimden yaşlar akarak aynanın önünde durmaya, tentürdiyotla gargaradan Baticon sürmeye kadar her şeyi denedim) ona karşı savaş açtıkça o daha da güçlendi. Artık bugün son olarak dilimin ucunu kesmeyi düşünüyorum! Herhalde acısından ancak öyle kurtulabileceğim!

Oysa Cuma akşamından itibaren ne güzel planlarım vardı. Son iki haftadır falan çok düzenli yaptığım ağırlık ve kardiyo programımı tam gaz uyguluyordum. Cumartesi de arkadaşlarımızla birlikte ocakbaşında rakı ve kebap sefası yapacaktık. Pazartesi üç kız bizim evde buluşup şarap+peynir+pizza sefası yapacaktık. Arada kuaföre gidip saçlarımı boyatacaktım. Falan filan... İso'cum eminim bunları okuyunca benim "kendimi hayatın akışına bırakma konusunda" bir adım bile ilerleyememiş olduğumu düşünüp hayal kırıklığına uğrayacaktır. Hatta "ne var sanki üç-beş gün ya da bir hafta-10 gün hasta olmuşsan? Hayatın içinde bunlar da var? Planlar, programlar kaçıyor mu? Yine yaparsın istediğin şeyi. Üzerine battaniyeni çekip dinlenmene baksana sen," diyecektir. Tamam, haklı da belki ama huylu huyundan vazgeçemiyormuş demek ki. Bende bu durum hep vardır: önümüzdeki günleri planlama ve planın dışına çıkıldığında sinirden çıldırma!

"Tanrı'yı güldürmek istiyorsanız, ona planlarınızdan bahsedin!" sözünü duyduğumda çok hoşuma gitmişti. Ama neye yaradı derseniz hiç! Sonrasında da defalarca Tanrı'yı kendime güldürdüm. Zaten son zamanlarda kendisiyle oldukça mesafeli bir ilişkimiz var. Ama niyetim kötü değil, sadece seviyeyi korumak için araya mesafe koymak istedim.Yoksa yattığım yerden İso'ya dönüp "Hımmm, şimdi anladım, Allah'tan hayır geldiği görülmemiş ki böyle denmiş demek ki," falan diyordum. İso da gazetesini okurken "hayırdır inşallah, ateşi falan da çıkmaya başladı galiba," diye yanıma geldiğinde "Senden gelecek hayır Allah'tan gelsin, sözünden bahsediyorum. Zerre kadar iyilik beklemediğin insana söylersin bunu değil mi? Demek ki Allah'tan o kadarı bile beklenmiyor!" "Ya da ne bileyim en kötü beddua "Allahından bul!" sözüdür demezler mi?" Neyse, işte benim sinir küpü halet-i ruhiyem yüzünden bu aralar pek mesafeliyiz. Bence en iyisi. Yoksa bu halde bir de dua falan ettiğimi düşünsenize!


Neyse, ben tüm bunları ne diye yazdım derseniz aslında kısacık bir "hasta oldum" bilgisi verip size okuduğum bir kitaptan söz edecektim ama bilgisayarın başına oturunca işler "planladığım" gibi gitmedi işte. İçimi dökesim varmış demek ki. Dün tüm gün konuşamayınca da parktaki bankta sessizce oturan, tehlikesiz görünen ama ilk yapıştığı kurbanına bütün hayat hikayesini anlatan yaşlı teyzeler gibi dökülüp saçıldım. Şimdi toparlanma zamanı. Daha çok işim var, eczaneye gidilecek, ıhlamur kaynatılacak, dilimin ucu kesilecek....:)

4 yorum:

NzN dedi ki...

geçmiş olsun imge'cimm,
salla şekerim planları-programları senin hayatın nasılsa istediğin planlamayı yapmana bizlere oranla daha kolay olanak tanıyor :))

güzel bak kendine de hemencecik toparlan :)

Imge dedi ki...

NzN,

Son yazını okudum NzN'cım.. Anlaşılan senin hayatın da yakında freelance formata dönecek. :) Aman dikkat et derim: benim gibi boğaz tokluğuna çalışılan bir sektör seçme yani! :)

Sevgiler..

NzN dedi ki...

freelance formatta ne iş becerebileceğimi bulduğum anda evet canım ama yol uzun gibi duruyor :) ee bi de boğaz tokluğuna da çalışmak istemiyorum açıkçası!
neeeymişşş:
hem 3 kuruş olsun, hem şoför yanı olsunMUŞ!!

Imge dedi ki...

bulursan mutlaka beni de haberdar et o zaman, yatay geçiş yapayım ben de..:))