Leonardo da Vinci'nin en ünlü eseri olan Mona Lisa'yı görmüştük. Hatta kendisinden hiç haz etmememe rağmen ben de kalabalığı yarıp bakmıştım o beklediğimden daha karizmasız çıkan tabloya. İkinci en ünlü eseri olan The Last Supper (Son Akşam Yemeği) tablosunu -daha doğrusu duvar resmini- ise görebileceğimizi hiç sanmıyorduk. Çünkü gitmeden haftalar önce rezervasyon yaptırmak gerektiğini duymuştuk ve gerçekten de üç hafta önce baktığımda bazı günlerin bazı saatlerinin boş olduğunu gördüğüm için riske girip de rezervasyon yaptırmamıştım. Oradayken şansımızı deneriz, diye düşündük ve denedik. Sonuç: şanslıydık! :)
Restore edilerek neredeyse baştan yaratılmış olan bu duvar resmi Santa Maria delle Grazie kilisesinde görülebiliyor. İkinci gün kale gezimizden sonra öğlen saatlerinde tabloyu görebileceğimiz bir gün var mı diye öğrenmek için içeri girdik ve aynı günün saat 15:30'da iki kişilik yer açıldığını öğrendik. Hemen biletlerimizi alıp öğle yemeği molası için Sevgi'den öğrendiğimiz o müthiş pizzacıya gittik, ama yemeklerle ilgili yazıyı her zamanki gibi en sona saklıyorum, o yüzden biraz sabredin lütfen. :) Yemek molası sonrasında yeniden kiliseye döndük ve küçük tur grubuna katıldık.
İçeriye belli sayıda insan alınıyor, belli bir süre (15 dk. gibi) içeride kalınabiliyor. Tablo daima belli bir ısı derecesinde korunuyor ve fotoğraf çekilmesi elbette yasak. Ancak tabloyu en ince detaylarına kadar inceleyebileceğiniz web sayfası işte BUDUR!
Tablonun hikayesini de hepiniz biliyorsunuzdur ama kısaca bahsedecek olursak İsa'nın çarmıha gerilmeden önceki akşam havarileriyle birlikte yediği son yemeği resmetmiş burada Leonardo. İsa, bu yemek sırasında havarilerine "içlerinden birinin kendisine ihanet edeceğini" söyler. İşte tam o sırada hepsinin yüzünde farklı bir ifade belirir. Üzülen, şaşıran, ihaneti reddeden, sorgulayan 12 havarinin arasındaki haini bulabildiniz mi?
İsa'yı ortada ve havarilerini ise ikişer tane üçlü grup olarak İsa'nın sağında ve solunda resmeden Leonardo'nun, hain Judas'ın yüzünü en karanlıkta bırakacak şekilde masaya yerleştirmiş olması da incelikli dehasının bir göstergesi sayılabilir. Hem ışığın geliş açısıyla hem de maneviyatının karanlığıyla ilgili olarak Judas'ın yüzü karanlıkta kalmıştır. Elinde sımsıkı tuttuğu kesenin içinde de ihanetinin karşılığında aldığı para bulunmaktadır. Masa örtüsü, ekmeklerin biçimi ve bardaklar ise İsa döneminden çok Leonardo'nun yaşadığı dönemi yansıtan natürmort örnekleridir.
Leonardo bu tabloyu yaparken (1494-1498) rutubeti hesaba katmadığı için yapıldığı andan itibaren boyalar akmaya ve tablo da yıpranmaya başlamış. Ayrıca II. Dünya Savaşı sırasında bu kilisenin bombalanması sonucu pek çok duvarı yıkılmış, ama şans eseri bu duvarın olduğu bölüm ayakta kalabilmiş. (Gerçi İtalyanlar tüm dünyayı kekliyor olabilirler mi diye düşünmedim de değil hani! Çünkü resmin orijinalinden kalanlar yalnızca gördüğünüz nispeten koyu renkler.Yani aslında resim baştan yaratılmış gibi bir şey. Neyse artık, kekliyorlarsa da restorasyon anlamında iyi iş çıkarmışlar diye bu seferlik göz yumuyorum artık, n'apalım. :) )
Yolunuz düşerse görmenizi ve resmin karşısında hikayesini dinlemenizi öneririm.
İyi hafta sonları...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder