İki hafta önceki Perşembe akşamı kısa süreli ama uzun saat farklarının olduğu uzak diyarlara yaptığı bir iş seyahatinden dönen İso'cum, Cuma'yı izin alarak fazlasıyla hak ettiği üç günlük hafta sonuna kavuştu. O yüzden Cuma günü hafta sonu kalabalığı olmayan bir hafta sonu günü yaşamış olduk. Ve hemen hafta sonu trafik ve kalabalıktan dolayı yapmaya en çok üşendiğimiz şeyi yaparak sahile kahvaltıya gittik.
Kahvaltı mekanı İso'cumun seçimiydi. Uzun zamandır beni götürmek istediği Bebek Mangerie'yi sonunda görmüş oldum. Haftanın yedi günü gece 24:00'e kadar açık olan bu sıcak ve şirin mekanda kendinizi adeta evinizde hissediyorsunuz. Yok yok, alışılageldik bir kalıp olarak kullanmadım bu "kendini evinde hissetme" ifadesini, gerçekten öyle. Merdivenlerden çıkıp bir apartman dairesine girerken de, balkona atılmış rahat ikili koltuklara yayılırken de, harika demli çaylarını içerken ve mutfağından yükselen kokuları koklarken de kendinizi evinizde hissediyorsunuz. Zaten ortamda da restorandan çok ev havası var. Zaten görür görmez ilk aklıma gelen şey buranın harika bir parti ortamı olabileceği oldu. Bebek manzarasına karşı kocaman balkonu olan evinizde dostlarınızla birlikte içkilerinizi yudumlamak harika olabilir. Aklınızda olsun. Biz ise çaylarımızla birlikte aşağıda gördüğünüz tabakları afiyetle silip süpürdük: patates, kurutulmuş domates ve parmesanlı omlet ile Eggs Benedict. Mangerie hakkında detaylı bilgi almak ve yerini öğrenmek için buraya bakabilirsiniz.
Kahvaltı sonrasında kendimizi Santral İstanbul'a attık. Kahvemizi Otto Santral'de içtikten ve kampüsün ve Otto'nun bomboş halini de gördükten sonra XX. Yüzyılın 20 Modern Türk Sanatçısı sergisini gezdik. Serginin 19 Haziran'da bitmiş olması gerekiyordu ama süresinin 31 Temmuz'a kadar uzatıldığını görünce kaçırmayalım dedik. O yüzden modern sanat severlere buradan duyurmuş olayım: bu hafta serginin son haftası, kaçırmayın! Üç kata yayılmış sergide 20 sanatçıya ait toplam 400 eser göreceksiniz. İçeride fotoğraf çekilemiyor ama sanatçıların listesi aşağıda:
Ben en çok üçüncü katta yer alan "İki Kuşak Figüratifler" bölümündeki eserleri sevdim. Burada büyük alkolik, büyük anarşist Fikret Mualla, Abidin Dino, Ömer Uluç ve Mehmet Güleryüz tabloları favorim oldu. Paris Okulu Soyut Türk Ressamlarının bulunduğu ikinci katın bana pek hitap etmediğini söyleyebilirim. Birinci katta ise Geometri, Işık, Müzik ve Duvarlar kategorisindeki çalışmalar yer alıyordu. Bunlar arasından en favorilerim Ferruh Başağa ve Burhan Doğançay oldu. Bu sergiyi modern sanat ile ilgili herkesin ve benim gibi modern sanata bayılmasa da elinden geldiğince takip etmeye ve anlamaya çalışan herkesin görmesini tavsiye ediyorum. Santral İstanbul ulaşım ve ziyaret bilgileri için de buraya buyrun.
Sabah geç kahvaltı, öğleden sonra sergiden çıkış, akşama kadar spor ya da evde dinlenme ve sıra akşam yemeğine geldi. Şimdi iki adet restoran önerim olacak: biri et diğeri balık severler için. Anlayacağınız her şey siz sevgili okurlarım için.. :) Takipte kalın.
3 yorum:
oohh ne güzel gezmişsiniz, Sefalar olsun :)
Ah İstanbul'da olmak vardı :))
Sedacım,
Felekten bir Cuma çaldık gerçekten de..teşekkürler..:)
Umut Sepeti,
Bekleriz..:)
Yorum Gönder