Londra yazılarımı yazarken sizlere söz etmem gereken iki kitabı da sıcağı sıcağına bloga koymak istedim. Bunlardan ilki bir arkadaşım aracılığıyla haberdar olduğum Ali Dilber'in İstanbul Falcısı adlı romanı. Sekiz yaşındaki kambur bir gecekondu çocuğu olan Bekir'in ağzından yazılmış bu öykü yaklaşık otuz beş yıl öncesinin Türkiye'sinde geçiyor. Bekir'in etrafındaki büyüklerin sohbetlerinde "Karaoğlan" diye birinin başta olduğundan, anarşiciler, Kurtçular, bayrakçılar arasındaki kavgalardan, bir de dini bütün gençlere yepyeni sarıklar, mintanlar alıp onları Kuran öğrenmek için Suriye'ye eğitime gönderen gıcır "Mersedes taksili" iyilik meleği bir "patron efendi"den bahsediliyor. Çocuk aklıyla bu duyduklarını çok da anlamlandıramayan Bekir'i asıl ilgilendiren ise o yaz üzerine "buçuk kat" çıkabildikleri gecekondularının dört duvarı arasında yaşayan ailesi. Bekir, anasına, babasına, ablalarına,en küçük erkek kardeşine ama en çok da Sevdiye Abla'sına düşkün. Onun gözlerinde gördüklerine göre endişeleniyor, korkuyor, seviniyor ya da üzülüyor. Sevdiye'nin gözleri de gerçekten her şeyi görüyor!
70'lı yılların İstanbul'unda bir gecekondu mahallesinde sürdürülen yokluk içindeki hayatı, akrabalar arasındaki ilişkileri, sağ-sol çatışmalarını, cemaat oluşumlarını, eğitimsiz ve yoksul insan güruhlarının din adına kullanılmak üzere nasıl öyle bırakıldıklarını ve farkında olmadan kendilerini sömüren bu düzenin savunucusu haline geldiklerini sekiz yaşında masum bir çocuğun ifadelerinden okumak bence kitabı en ilginç ve etkileyici kılan yönlerindendi. Ne siyasi ne de polisiye bir roman olan İstanbul Falcısı, belli bir dönemden belli bir yaşam kesiti sunuyor okurlara. Elbette saf ve temiz gözlerin süzgecinden çıkan iyi-kötü ve gerçek-sahte algısıyla birlikte... Ben çok severek ve bir solukta okudum. Sizlere de kesinlikle öneriyorum.
İkinci önerim ise herkese değil. Kendi çevirdiğim kitaplardan biri olan Robert Sutton'ın İyi Patron Kötü Patron adlı kitabı iş dünyasıyla ilgili bir kişisel gelişim kitabı olduğu için herkese tavsiye edemiyorum. Ancak ilgilenenler için gerçekten iyi bir kaynak olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Stanford Üniversitesi profesörlerinden Robert Sutton'ın diğer bir kitabı olan "İşyerinde Pisliklere Hayır Kuralı," 2007'nin yönetim dalındaki en iyi kitabı olarak Quill Ödülü'nü alarak 19 dile çevrilmiş ve tüm dünyada 350,000'den fazla satmış. Dolayısıyla iş dünyasında olup da iyi bir yönetici olmak ile ilgilenen herkesin bu kitaptan yararlanabileceğini söyleyebilirim. Bu kitapta en iyi patron olmak için neler yapılabileceği ve en kötü patronlardan neler öğrenilebileceği anlatılıyor. Gerçek hayattan kopuk olmayan, uygulanabilir fikir ve önerilerle dolu bu kitabı yöneticilere ve yönetici adaylarına öneriyorum.
Kitapsız kalmamanız dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder