Tate Modern

Nehir kıyısında gezindiğim gün Tate Modern'e de girdiğimi söylemiştim. Modern sanat ile pek aram olmadığı için çok uzun zaman harcamam diyordum ama sadece iki katını bile iki saatte gezebildim. Bu arada bu müze de ücretsiz ama içeride ücretli ve süreli bir Miro sergisi vardı. Barselona'da gördüğüm Miro bana bir ömür yeteceği için o bölümü es geçtim. Miro Müzesi'ni hatırlamak isteyenler buraya.


Tate Modern'in binası da modern sanat müzesi binalarının genel özelliği olan soğuk ve sert bir görünüme sahip. Öncesinde bir güç istasyonu olan bu bina İsviçreli Herzog ve Mouron ikilisi tarafından modern sanat müzesine dönüştürülmüş. Dünyanın en büyük modern sanat müzesi olan Tate Modern'in sürekli sergisinin bulunduğu katlar 3. ve 5. katları. 4. katta geçici sergiler oluyor. En üst katta ise muhteşem nehir manzaralı bir kafe bulunuyor. 

Akımlara göre bölümlere ayrılmış olan müzeden seçtiklerimi sizlerle paylaşayım. Aşağıdaki resimlerden üstte solda Paul Delvaux'nun Uyuyan Venüs'ünü görüyorsunuz. Ortada ise Dali var: Forgotten Horizon (Unutulmuş Ufuk) ile. Altta solda ve yanında duran iki resim kolayca anlaşılacağı üzere Picasso'ya ait. Soldaki Nü, Yeşil Yapraklar ve Büst, yanındaki ise Kolyeli Nü. En sağda boylu boyunca duran resim ise Max Beckmann'ın Karnaval'ı. 


Aşağıdaki çekirdek yığınına ne dersiniz peki? Ai Weiwei'nin hepsi birbirinin aynı görünen ama aslında tek başına benzersiz olan milyonlarca ay çekirdeğinden oluşan bu çalışmasının en etkileyici yanı o çekirdeklerin her birinin el yapımı olması ve Çin'in en önemli ihraç ürünü olan porselenden yapılmış olmasıydı. O kadar gerçekçi ve fabrikadan çıkmış kadar aynı görüntüye sahiplerdi ki tam bir "Made in China" durumu söz konusuydu. :)


Her bölümde değişik sürprizlerle sizi karşılayan ve kat aralarında Bloomberg sponsorluğunda düzenlenmiş interaktif bölümleri bulunan müzede gördüklerimin tamamını, belli bir sırayla aktarabilmem mümkün değil. O yüzden yine çeşitli bölümlerden seçtiklerimden oluşan bir kolaj var aşağıda. Üstte solda Cezanne'ın Bahçıvan Vallier'i bulunuyor. Üstte en solda ise Pop sanatçılardan Lichtenstein'ın karikatür çalışmalarından birini görebilirsiniz. Adı üstünde: Whaam! Altta sağda Rodin'in ünlü The Kiss'inin Rodin zamanında yapılmış üç adet orijinal boyutlu versiyonundan biri bulunuyor. Altta solda ise Guerilla Girls adlı feminist oluşumun kadın ayrımcılığıyla ilgili afişlerini bulabilirsiniz.


Tate Modern, çok geniş ve bambaşka bir dünyaya götürüyor sizi. Modern sanat severlere burayı gezmek için çok daha uzun zaman ayırmalarını öneririm. Benim gibi "sevmem, anlamam, bayılmam.." diyenlerin bile ilgisini kaybetmeden iki saat gezebileceği kadar ilginç ve görülesi bir müze burası.

Yine bir alışveriş molası verelim mi, ne dersiniz?

2 yorum:

Epicurious dedi ki...

Tate ve Modern sanatla ilgili düşüncelerine kesinlikle katılıyorum. Ben de modern sanatın büyük bir hayranı olmamakla birlikte Londrada bulunduğum süre boyunca gitmekten vazgeçemediğim yerlerden biri olmuştu Tate. Cafesine çıkıp eğer şanslı isem St. Paul Katedralini tam karşıdan gören bar taburelerinde oturup bir kahve içmeyi hep çok sevdim. Müze mağazası da en sevdiğim uğrak yerlerinden biriydi :) Ellerine sağlık:)

Imge dedi ki...

Epicurious,

Londra'daki bütün müze mağazaları süperdi zaten, değil mi? Müzeden çıkmayı gecktiren sebeplerden biri de onlardı sanırım, insan kendini kaybediyordu içinde..:)