Victoria & Albert Müzesi

Londra'daki ikinci gün havanın tüm gün bulutlu olduğu, aralarda yağış olacağı belirtilen ve diğer günlere göre nispeten serin olan tek gündü. Bu yüzden o günü iki müze ziyaretine ayırdım. Yan yana olan Victoria&Albert ve Natural History müzelerinden ilkini gezmek üzere sabah evden çıktım.

Burası hem çeşit hem ölçek bakımından dünyanın en büyük uygulamalı sanat müzelerinden biri. Giriş ücretsiz. Zaten Londra müzelerinin birçoğunun genel özelliklerinden biri ücretsiz gezilebilmesi, diğeri ise uygulamalı bölümlerle dolu olması. Bu yüzden her müzede akın akın çocuk ziyaretçiye rastlamak mümkün.   Büyük bir müze derken neyi kastettiğimi soracak olursanız yedi katlı ve tüm koridor ve salonlarını gezmenin on bir kilometre yürümek anlamına geldiği bir yerden bahsediyorum! 

Girişte müzenin planını alarak gezmenizi öneririm. Böylelikle sadece ilginizi çeken bölümleri görebilirsiniz. Bir de hangi merdivenlerden hangi katlara geçiş olduğunu görebilir ve aynı yolları yeniden yürüyerek zaman kaybetmemiş olursunuz.

300lü yıllardan 20. yüzyıla kadar olan geniş bir döneme ait Çin, İslam, Uzakdoğu, Asya, Kore, Avrupa ve Amerika eserlerine ev sahipliği yapan müzenin odaları arasında kendinizi kaybedeceğiniz kesin. Heykellerle dolu en etkileyici bölüm ise Roma Forumu'ndaki Trajan Sütunu'nun (sığabilsin diye normal boyutunun yarısı büyüklüğünde yapılmış olanı) ve David heykelinin kopyalarının bulunduğu dev salondu. Bellini'nin yaptığı ünlü Fatih Sultan Mehmet tablosu da buradaki görülmesi gereken eserlerden biri. Onun dışında benim bayılarak gezdiğim bölümlerden biri fotoğraf çekmenin yasak olduğu Mücevherler salonuydu. Değişik dönemlere ait mutfak ve süs eşyaları, altın, gümüş, cam ve seramikten yapılmış objeleri de görmeye bayılan bendeniz o salonlarda kendimi kaybetmiş olabilirim. 


Müzenin en ilgi çekici bölümlerinden biri de Tiyatro&Performans odalarıydı. Burada binlerce afiş, kostüm, senaryo taslakları, dekor parçaları, vs bulunuyor. Pink Floyd konser afişinden tutun da bir Shakespeare oyununda kullanılan bir ayakkabıya, aşağıda gördüğünüz gibi Mick Jagger'ın konser kostümünden  ünlü bir müzikalde kullanılan bir müzik aletine kadar bir sürü ilgi çekici şey karşınızda. Ve elbette çocuklar için senaryo oluşturma, kostüm deneme, bir karakteri canlandırma gibi uygulama bölümleri. Buradaki çocuklar bu uygulamalı müzeler sayesinde düşünmeyi, sorgulamayı, yaratıcılığı, ezberden uzak öğrenmeyi, sanatı ve kendilerini keşfetmeyi öğreniyorlar. Cıvıl cıvıl kendilerine kostüm seçen çocukları izlerken bunun hayata adım atarken ne kadar büyük bir artı olduğunu düşündüm. Ve bizimki gibi "sağım, solum, önüm, arkam baskı" toplumlarında yetişen çocuklara göre ne kadar avantajlı olduklarını.


Bu devasa müzeden sizler için seçtiklerim bu kadar. Herkesin kendi ilgi alanına göre bir şeyler bularak keyifle gezebileceği Victoria&Albert Müzesi'ni görmenizi öneririm. Müzeye gitmek için South Kensington metro durağında inmeniz gerekiyor. Bu arada müzenin restoran&kafe bölümü de süper çekici! Nereden mi biliyorum? Yağmur yağdığı için Dido evde, ben de içeride yarım saat kadar mahsur kalınca Caffe Nero yerine burada bir kahve ve muffin molası verdim de ondan. :) Ee, enerji toplamamız gerek, çünkü sırada Natural History Museum var.

Hiç yorum yok: