Sahtelik Diz Boyu...

(Not: Bu yazı şehitlerimizin ardından yazılmış olup, bugüne kadar bloglarda yazı yazmama kararı alındığı için bu tarihte yayınlanmıştır. Şu an gündem değişmiş gibi görünebilir ama aslında bu gündem hiç değişmiyor ne yazık ki. Dün Van depremi haberlerinin yanında da üç şehit haberi vardı, önceki gün iki, 19 Ekim'den önceki gün beş... Bu gündemimizi hiç unutmamak ve unutturmamak dileğiyle...)

Herhalde genlerimizde var.. Herkesi yüzeysel birtakım göstergelere göre değerlendirme, kategorize etme, yaftalama, sonra da yargılama. İnanılmaz büyük bir acı yaşadığımız geçen hafta insanların birbirlerinin acıyı paylaşma şekillerine bile müdahale etme hakkını kendilerinde bulabildiğini görünce bu konudaki düşüncemden daha da emin oldum. 

Ne kadar üzüldüğün önemli değil, üzüldüğünü gösterebilmek önemli! Çağımızın sorunu belki de bu, "ne kadar kaliteli iş yaptığın değil, kendini pazarlayabilmek önemli" mantığı gibi. Belki de yüzyıllardır genlerimizde olan ve geleneksel olarak öğrenilmiş bir şeydir. Hani cenazelerde falan en çok ağlayanın en çok üzüldüğünü düşünürüz ya. Ama acısını içinde yaşayanın, üzüntüden sessizliğe gömülenin acısı acı değildir. Geçen hafta sanal dünyada gördüğüm tepkiler de aynıydı bence.

Sanal dünya, adı üstünde "sanal"... Ama ben çok önemli bir fikir edinme, bilgi alma ve haberleşme aracı olduğunu düşünüyorum sanal dünyanın. Tabi ki profil resmini değiştiren, iki tane tepkili ya da üzüntülü cümle yazan, #Turkaskeridualarımızsizinle ya da #hukumetistifa gibi trend topic'ler yaratan, forumlarda veya gruplarda sistemi, hükümet politikalarını eleştiren ya da üzüntüsünü ifade eden insanlar eylem falan yapmış sayılmıyorlar. Ama bunun kimseye bir zararı ve eleştirilecek bir yanı da yok. Adı üstünde sosyal paylaşım siteleri bunlar... Ve sadece geyik videolar paylaşılsın diye kurulmuş olmadıklarını umuyorum. Elbette güldüğün, eğlendiğin şeyleri paylaştığın gibi seni üzen, sinirlendiren, tepki duymana neden olan şeyleri de paylaşabilirsin. Bunu nasıl ki gerçek dünyada dostlarınla buluştuğun zaman yapıyorsan, sanal dünyada da yapabilirsin. Gönül ister ki o gruplara katılan yüz binlerce insan sanal dünyada organize olup, gerçek dünyada seslerini duyurabilsin. Ama bu olmuyorsa da sanal dünyada yapılan paylaşımların zararlı değil yararlı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu kadar büyük çapta kitlelere ses duyurmanın, olur da bir mucize olur ve organize bir şekilde tepkilerimizi göstermeyi başarabilirsek bir şekilde toplanmanın yolu yine bu sanal dünyadan geçecek! O yüzden bu yeni türeyen "profil resmi değiştiriyorsun da n'oluyor?", "o konuşmayı paylaştın da n'oldu?", "twitter'da en çok bu konuşuluyor da ne oluyor?" diye atıp tutan insanlara "sen oturduğun yerden bunları eleştiriyorsun da ne oluyor?" diye sormak istiyorum. Hayır, bilmediğimiz bir şey var da biz mi kaçırıyoruz acaba? Bu insanlar o eylemden bu mitinge koşan, sivil toplum örgütlerinde aktif çalışan, aktif politika yapan, gönüllü çalışmalarda bulunan tipler de bizim mi haberimiz yok acaba yaptıklarından? Eğer öyleyse, çok utanır, özür diler ve destek veririm çalışmalarına. Ama değilse, hiçbir şey yapmayacaklarsa bile en azından sussunlar ve yeni çağın gerçeğini kabul etsinler: bu dünyada toplu bir hareket ya da tepki olacaksa bu iş ancak sosyal medya üzerinden olabilir. O yüzden katılımcı olup olmamak opsiyoneldir ama takip etmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. 

Ayrıca dışarıdan görünen her zaman içte hissedileni yansıtmayabilir. Mesela en çok ağlayan en çok üzülen değildir (ota b*ka ağlayan siyasetçilerimiz ve türkücülerimiz olduğunu unutmayın!), profil resmini değiştiren en çok üzülen değildir (ben değiştirdim, çünkü kendi mutlu mesut fotoğrafımı bile görmekten rahatsız oldum!). En çok video-link-haber, vs paylaşan en üzülen değildir (Ben böyle durumlarda her zamankinden daha az paylaşırım çünkü içimden gelmez, söyleyeceğim hiçbir şeyin yetmeyeceğini ya da tekrar yaparak olumsuz etkiyi artıracağımı düşünürüm, yeni bir şey söylemeyeceksem laf kalabalığı yapmak istemem, vs. Ama daha çok takip ederim).  Blogunu yayına kapatan en çok üzülen değildir (kapattım ve özensizce hazırlanmış o görseli yükledim çünkü ortak ve organize bir hareketin gerekliliğine inanıyorum. Ne kadar organize olabildik tartışılır, ama ben sadece yan taraftaki "öneri" bölümünü kaldırıp bayrak koymayı düşünmüştüm, tıpkı evimde de haberi duyar duymaz pencerelere Türk bayrağını asmak tepkisi içimden geldiği gibi..). Bunların tam tersi de geçerlidir: hiç sesi çıkmayan biri çok üzülerek gelişmeleri takip ediyor ya da bir yerlerde aktif çalışıyor olabilir, lüks bir yerde akşam yemeğinde olan biri içinden ne kadar üzülse de o an iptal edemeyeceği bir iş toplantısında ülkesi için çok hayırlı gelişmelere imza atıyor olabilir, marka çantasını koluna takıp kuaföre giden süslü püslü kadın evden çıkmadan önce eğitim, hasta çocuklar, şehit olan Mehmetçik yakınları için çalışan bir vakfa yüklü bir bağışta bulunmuş olabilir. Herkesin tepkisini gösterme, acısını yaşama, yardımcı olma ve katkıda bulunma biçimi farklıdır. Bunların bazıları da (profil resmi değiştirmek ya da bayrak asmak gibi) sadece sembolik olmaktan öteye gidemez. Elbette bayrak asınca bir daha gencecik canların gitmemesini sağlamış olmuyoruz, ama bu olaya tepki olarak bayrağımızın (ve hikayesinin) asılmasını uygun görenleri de eleştirmenin anlamı yok. İçten gelerek yapılan her hareket, her tepki önemlidir bana göre. Sembolik hareketler de "benim gibi düşünen, algılayan, hisseden insanlar var" hissini uyandırarak insanın bu kadar umutsuzluğa ve üzüntüye kapıldığı bir ortamda bile bir nebze umut, güven ve birlik duygularının yayılmasına neden olur.  

Bu konudaki eleştirilerin gösteriş meraklısı ve bölücü zihniyetten çıktığına inanıyorum. İnsanların acısını ya da tepkisini gösterme şekilleri konusunda bile saflara bölünebilmek de büyük bir marifet olsa gerek! Tıpkı verilen onlarca şehidimiz (sayı vermiyorum, çünkü açıklanan rakamın da doğruluğuna inanmıyorum) için aklı selimin gerektireceği şekilde Ulusal Yas ilan etmeyi başaramamamız gibi! Böylesine korkunç olayları bile normalleştirecek kadar duyarlılığımızı kaybediyor olmak korkutuyor beni. Medeni insanların meydana getirdiği bir toplumdan ziyade her an av (ya da ziyan) olabileceğim bir vahşi yaşam alanında yaşıyormuş gibi hissediyorum kendimi. 

Bu dünyadan göçüp giden o gencecik Mehmetçiklerimizin üzerimizde çok büyük hakları var. Bizim haklarımız helal olsun, ama asıl onların bizlere haklarını helal etmiş olmalarını umuyorum. Nur içinde yatsınlar.. Ve bir daha böylesine büyük acılar yaşamamak dileğiyle...

4 yorum:

Asortik Krep dedi ki...

Yazmak istediğim yazıydı,tam kelimeleriyle ve eksiksiz yazmışsın,kutlarım.

Zeugma dedi ki...

İşte budur gerçekten de sevgili İmge.
Yazdığın her cümleye ben de imzamı atıyorum.
Büyük bir çoğunluğun sesine ses olmuşsun...
Sevgilerimle...

Imge dedi ki...

Asortik Krep ve Zeugma,

Sizlerden bu yorumları duymak beni gerçekten çok sevindirdi. İkinize de sevgilerimi gönderiyorum.

Unknown dedi ki...

Xavi Gerad Jude Am. Aiicco Sigorta plc Temsilcisi. Biz 3% anaSayfa Ödeme oraninda Kredi sunuyoruz.Bu (CEO) e-posta adresine bizimle irtibata ilgilenen
varsa: xavigeradloanfirm@yahoo.com
Eklendi sadece Aiicco Sigorta plc Izin Alir 20 yas üzeri yazidan.
Bireysel Krediler Yatirim.
Isletme Kredileri Yatirim.
Konsolidasyon Kredi.
Insaat Krediler.
Bir'in Daha yaygin Ödeme yasindaki Your Language.
Plani Çirak AYLIK ve yillik Ödemeler arasinda yorumsuz yapin.
Esnek Kredi kosullari.
Yil 5000 8000.000.00 Euro Kadar Kredi yok.
FIRMAMIZ Güvenilir, Verimli, hizli ve yürüt BIR islemdir. Bize bugün.SR GERAD JUDE Yatirim plc: Yanitlar Isim gönderilmesi gerekmektedir, E- posta: xavigeradloanfirm@yahoo.com