Dört yılını üniversite için Ankara'da geçirmiş, ondan önce de özellikle kış tatillerinde Ankara'ya gitmeyi dört gözle bekleyen bana bir haller oldu. Kar ve kışı sevmiyorum, ama lise yıllarında harika bir görmemişlik örneği olarak tatillerde koştura koştura giderdik Ankara'ya kar görmeye. Ama kışı sonuna kadar yaşayan bir şehirde yaşadıktan sonra "artık hayatım boyunca kış mevsimi görmesem özlemem" aşamasına gelmiştim ODTÜ yıllarımda. Gerçekten de ben üç mevsimle idare edebilirim, kışı tamamen çıkarabiliriz hayatımızdan. Aynı şekilde düşünenler gelin imza toplayalım, sayımız yeterliyse Mikail'e başvurup şansımızı deneyelim, ne dersiniz? :)
Kıştan nefret etmek ayrı bir konu, benim asıl derdim bazı becerilerimi kaybetmiş olmamla ilgili. Ankara'nın karlı havalarında ve buz gibi soğuğunda dört yıl geçirmiş biri olarak İstanbul'da yağan şu (afedersiniz ama) kıçıkırık karda eve kapanıyorum. Kayıp, düşersem diye korkuyorum. Ne olacaksa sanki düşünce? Her düşen bir yerini kırmıyor herhalde, kalkıp yoluna devam ediyor, ama yok işte! Korku geliştirdim kendime. Gerçekten de yollar buzlanmadığında ve ayağımda kar botları varken bile her an devrildi devrilecek modda bir yürüyüşüm var zaten. Öyle yürümektense de kar tamamen eriyene kadar kendimi eve kapatıyorum anlayacağınız.
Twitter'da bununla ilgili bir şeyler yazdığımda bir arkadaşım bunun Ankara ya da İstanbul'la ilgili olmadığını, geçen senelerle ilgili olduğunu söyleyerek zaten fiziksel olarak eve kapanmaktan dolayı bunalmış olan ruhuma bir darbe daha vurmuş oldu. Gözüm toprağa bakmaya başladı sanırım, baston falan edineyim kendime bari, diye düşünmeye başlamıştım ki "yok yaşlanmadın da o zamanlar çoook gençtin" gibi durumu biraz olsun toparlamaya çalışan bir yorum geldi ardından. Ama artık çok geçti ve ben baston fikrini ciddi ciddi düşünmeye başlamıştım.
Yürüme özrümü paylaştığım annemin de aklına yattı bu. Hatta zihni açıldı ve "Tamam, baston olmasa bile uzun bir şemsiye al yanına. O da olmadı kayak batonu ya da şömine çubuğu falan..." diye devam etti. Tabii bunları duyunca evden çıkmama fikri bile daha hoş gelmeye başladı bana. Ama annem ilgimin azaldığını fark edince hemen "ölümcül" örneklerinden biriyle duruma müdahale etti.
- Bak, ciddiye almıyorsun ama senin doğumunu yaptıran doktor bilmem kim vardı hatırlıyor musun?Gördüğünüz gibi annem genelde bir duruma dikkat çekmek için bu tarz örnekler kullanır. Bu kez ölüm ve konu bağlantısı pek kurulamamıştı (ya da dolaylı kurulmuştu) ama olsun, yine de vurucu, etkili, dehşete düşürerek daha da eve kapanmanı garantileyen, takdir edilesi bir öyküydü bana göre!
- Senin de bahsettiğin üzere hatırlayacağım bir yaşta karşılaşmamışım kendisiyle anne!
- Ukalalık etme. Adam öldü!
- Aaa.. Yazık ya.. Ne iş? (kayak falan yaparken düşüp öldü herhalde diye düşünüyorum)
- Yok zaten hastaydı da.. Neyse onun bir de kardeşi var.. Buradaki bilmem ne hastanesinde göz doktoru.
- Evet?
- İşte o karısıyla birlikte Antep'te ağabeyinin cenazesine katılmaya gitmiş. Karısı yerlerin buzlu olduğunu fark etmemiş. Cenaze için arabadan inip bir düşmüş, kaç yerinden kırık bacağı! Babanların serviste yatıyor şimdi!
Sonuç: Yerde bir gram kar kalmayana kadar evimdeyim ben. Kahveye beklerim.:)
Bir de not: Tek bir nedenden dolayı karı biraz olsun sevebilirim. Bana anneannemi, onun sıcacık evini ve her kar yağışında "her taraf kar kar, buz gibi rüzgar..." şarkısını neşeyle söyleyen ince sesini hatırlattığı için. Bana göre en güzel karlar onun evindeyken yağmıştı...
9 yorum:
Ah bu anneler:) Sabahları beni de işe penguen gibi giydirip gönderiyor kar yüzünden :)
Bellek Kutusu,
Tahmin edebiliyorum! Neyse ki benimki telefon mesafesinde, giyim olayına müdahale edemiyor yani..:))
Aynı durum bende de var. Ankara'lı olmama rağmen zerre kadar sevmem kışı, karı. Düşmekten de çok korkarım. Evde oturmayı hiç sevmeyip kar yüzünden 2 gün eve kapanınca fena oluyor insan. Her durduğunda bir daha yağmasın diye dua ediyorum :)
Sıcak iklimlerde büyüyenler genelde karı sever oysa Imge. Hatta azıcık yağsa çıldırır.
ODTÜ senin için yeterli bir deneyim olmuş :)
Sevgiler...
Işın,
Al benden de o kadar. Nefret ederim eve kapanmaktan ama bugün beşinci gün ve bakkala bile gitmedim! Dualarımız da pek işe yaramıyor gibi bu sene ne dersin? :)
Zeugma,
Lise sona kadar öyleydik aslında.. Karı ancak Şubat tatilinde denk gelirse Ankara'da ya da Erciyes'e falan gidersek orada görürdük. Ama Kar görünce çıldırdığım günler çooook gerilerde kaldı.. Dediğin gibi ODTÜ yılları bezdirmiş olmalı beni..:)
İmge;
Seni doğuran doktoru sadece o sırada gördüğün iyi olmuş. Benimki, anneannemle dedemin çok yakın arkadaşı olduğu için beni özellikle de sokakta ne zaman görse, etrafta kim olursa olsun ''Seni bu dünyada ilk gören benim!'' diye bağırıyor!
Müge,
Eyvah eyvah, diyor başka da bir şey demiyorum. :)))) Çok güldüm ama, iyiymiş gerçekten. :)
al benden de o kadar!! zamanında imza topladım ama bi işe de yaramadı:) yukarılarda tanıdık varsa araya sokacak beeelkiiii
ben cumadan beri evde kapalı haldeyim, zıyırmama az kaldıııı
NzN,
Yarınki yağmuru iple çekiyorum.. Hava sıcaklığı da yükseliyormuş, eritsin kalan karları da 5 günden sonra dışarı ilk adımımı atayım artık ben de diye!! Neyse ki yalnız olmadığımızı görmek iyi..:)
Yorum Gönder