Yılın Absürt Sporseverleri Ödülüne Talibiz! :)

Pazar günü bir anda gaza geldik. Ben zaten bir haftadır hastayım diye eve kapanmışım, sinirim bozuk. İso'cum işle ilgili sinir stres içinde. Pazar kahvaltımızı bitirip biraz evde mayıştıktan sonra açık havada yürüyelim de kendimize gelelim dedik. Hatta İso abartıp Belgrad Ormanları dedi ama ben "Nisan ortasından önce oraya gitmem, daha hava soğuk, Sarıyer sahile gidelim" deyince öyle yapmaya karar verdik. Saat ikiye doğru çıkıp yarım saat içinde yürüyüşe başladığımızda her şey harikaydı. 


Tamam, hava soğuktu ama biz de sıkı giyinmiştik, eldivenimiz berelerimiz vardı, dolayısıyla sorun değildi. Yarım saat kadar tempolu bir şekilde sahil boyunca yürüyüp yeniden geri dönecektik. Birbirimize sürekli "Bunu daha sık yapmalıyız. Açık havada daha çok zaman geçirmeliyiz. Spora daha çok zaman ayırmalıyız, vs, vs..." diyorduk. İşte ne olduysa o dönüş yolunda oldu! Çok hafiften bir şeyler yağmaya başladı. Önce dalga geçtik: "Accuweather'ın çisenti dediği şey yağıyor, bir şey olmaz," falan dedim ben hatta. Sonra bir anda yüzüm acımaya başladı. Nereden bilebilirdik buz yağabileceğini sevgili okur?! Resmen buzlu damlacıklar yağmaya başladı şiddetini artırarak. Dönüş yürüyüşünü haliyle çok daha tempolu bir şekilde tamamladık. Baktım zaten sırılsıklam olduk bari blogger sorumluluğuyla birkaç  fotoğraf da çekeyim dedim hatta. 



Isınmak için arabayı park ettiğimiz otoparkın karşısındaki börekçiye kendimizi atıp çay söylediğimizde eşofmanlarımız sırılsıklamdı. İso'cumun yüzünün kırmızı tonu görülmeye değerdi. Spor ayakkabılarımız su çekmiş, ağırlaşmıştı. Bereler tabi ki sırılsıklam olmuştu. Ormanda parkurun yarısında falan olsak ne olurdu diye düşündükçe içimiz daha da titredi. Birazcık kendimize gelince hemen arabaya atlayıp eve geldik. Hemen dediysek, İstanbul şartlarında yarım saat gibi kısa bir sürede. 


Üzerimizdeki ıslak her şeyi çıkarıp kendimizi adeta kaynar suyun altına attık. Uzunca bir süre suyun altında kalıp, daha sonra bir daha ihtiyacımız olmayacağını düşünerek kaldırdığımız polar sabahlık ve battaniyelere bürünerek kahvelerimizi içtik. İçimizin titremesi çok uzun süre sonra geçti; yerini boğazda yanma, gıcık ve öksürüğe bırakarak. Birbirimize baktıkça sinirimiz bozulup gülme krizine giriyorduk. Beşinci gününde olduğum antibiyotiğimin kafa seslerini falan yapıp daha da koptuk. Annemin "hazır huzurunu muzur etmek" lafı tam da bizim halimize uygundu bu Pazar. Oturup evde gazete, film, kitap keyfi yapmak varken donma tehlikesi atlatıp döndük anlayacağınız. Akşam bir de lapa lapa kar yağınca özellikle uğraşsak böyle abes bir yürüyüş günü seçemeyeceğimizi bir kez daha anladık.


Soğuk nevale İstanbul, sana sesleniyorum: Yeteri bil artık, daha fazla uzatma bence! Bildiğin agresif, depresif, huzursuz, arızalı tiplere dönüştük sayende. Lale, erguvan zamanı geliyor sen daha hâlâ grilerde, beyazlardasın. Bu somurtuk halinle güzel olduğunu sanıyor olabilirsin ama yeşiller, maviler, sarılar sana çok daha fazla yakışıyor bak dinle beni. Hem bize de yazık. Yetmedi mi artık bu işkence? Hadi bir silkin kendine gel ya! 

"Havalar nasıl olursa olsun" falan diyemeyeceğim artık. Havalar günlük güneşlik olsun, sizin de havanız iyi olsun. İyi haftalar!

4 yorum:

SvGLove dedi ki...

Isyanina katiliyorum Imge'cim! Tamam TR'de degilim ama yine de hava durumunun boyle olmasi benim bile sinirimi bozuyor:/
Guzel gunesli gunler diliyorum size!
(Anne deyisine bayildigimi soylemeliyim;))

Imge dedi ki...

Sevgicim durum gerçekten feci! Zaten sen Ankara'yı yakından takip etmişsindir. Ama TR'de her yerde feci bir kış yaşandı ve 12 Mart itibariyle halen yaşanıyor olması beni tımarhanelik etmek üzere!! Sizde durumun nispeten daha iyi olduğunu umuyorum.

Artık bahar falan da kesmeyecek beni, direkt yaz gelsin.:)

oZGe dedi ki...

Ah canım yaa ben de aynı durumdayım ben zaten her sene kış depresyonuna girerdim bu sene artık depresyonun da ötesine geçtim. İsyan bile edemiyorum elden gelen bişey yok, en iyisi güneş duasına çıkalım beraber :)

Imge dedi ki...

Özge,

Valla bana uyar.:) Hatta hazır toplu dua için yola çıkmışken "bir daha kış gelmesin" duası bile yapabiliriz. En az 3-5 sene mümkünse..

Hayır bilim adamları bile anında dönüp "küresel soğuma" muhabbetine geçtiler ya ona şaşırıyorum ben bir de. :)