3 Günlük Adana Kaçamağı

Bu kez anne baba görmeye değil (çünkü onlar nasılsa bu hafta yanıma gelecekler), Dido&Ongun'u ve yeğenimi görmeye. Evet henüz annesinin karnında olabilir ama hepimizi duyuyor, tanıyor ve hissediyor artık. Eee, o zaman geç kalmadan gideyim de halasının da sesini tanısın dedim ben de. Hem biraz da gördük sayılır, hatta el bile salladı bize. :)


Genelde evde geçirdik  bu sefer günlerimizi. Uzun zamandır görüşmemiş olduğumuz için arada geçen zamanlarda neler yaptığımız konusunda güncelledik birbirimizi. Ongun Londra'da, ben İstanbul'da, Dido da Ankara'da güneşe hasret kaldığımız için Adana'da en çok yapmak istediğimiz şeylerin başında bahçede güneşlenmek geliyordu. Ama ne yazık ki ilk iki gün orada bile hava çok dengesizdi. Bulutlar, esinti, arada bir görünen güneş, başka yerlere yağan ve serinliği bize ulaşan kısa süreli yağmurlar, falan filan. Yine de açık havada Ongun'un gitar serenatları eşliğinde kahvaltılar ve kahve keyifleri yapabildik. 


Bize zaman zaman eşlik eden küçük dostlarımız da vardı yanımızda her zamanki gibi. Bir tanesi pek sepetinden çıkmıyordu çünkü bakması gereken beş tane minik canavarla uğraşması gerekiyordu. Ama diğerleri tam formundaydı! 


Biliyorsunuz Adana hepimizin etobura dönüştüğü bir yer. Gerçi ben et, ot, sebze, meyve, orada yetişen her şeye hastayım. Oradaki gerçek lezzetlerden sonra İstanbul'da yediğimiz her şeyin de çakma olduğunu düşünüyorum. Bu kez yaza yaklaşırken biraz daha dikkatli olmak adına uzun uzun oturulacak içkili bir kebap sofrası yerine pratik bir "öğle ocakbaşısı" seçtik kendimize. Şehirde işlerimizi hallettiğimiz ilk günün öğleden sonrası Ongun'un kebap gurmesi sayılabilecek arkadaşlarından ikisinin önerisi olan Sergen Ocakbaşı'nda bir yemek molası verdik. (Gazipaşa Bulvarı'nın bir arka paralelinde Yeni Sauna'nın olduğu sokakta Kuaför Mahmut'un yakınlarında diye tarif edeyim size yerini. Adanalılar hemen bulurlar. Yabancılar da fotoğraftaki numarayı alıp tarif sorabilirler.) Etler, salatalar, şalgam, her şey taptazeydi ve çok lezzetliydi. Alttaki fotoğrafta Ongun reytinglerimizi alıyor ve sonra tavsiye eden arkadaşlarına gönderiyor telefonundan.:) 


Ertesi akşam da hava güzel olunca bahçede mangal sefası yaptık. Erkekler mangalı, annem etleri, Dido ve ben masada salataları hazırlarken, Ongun da aperatif olarak Dido'ya alkolsüz, çilekli bir içecek (özel ve gizli tarif!) annemle bana da cin tonik hazırladı. Güneşi cinin kralı olarak tanımladığı Hendrick ile batırdık anlayacağınız. Erkekler mangal başında rakıya başlamışlardı çoktan. Yemek ve sohbet başlayınca fotoğraf çekmeyi falan unuttuk tabi. O yüzden geceye dair elimde olan fotoğraflar hep hazırlık aşamasına ait. 

    
Bahçede uzun uzun güneşlenebildiğimiz tek gün Cumartesi.. Yani benim için son gün.. Ongun için Pazar, Dido içinse bugün. Bizimkiler her gün bir çocuklarını yolcu edip Çarşamba günü buraya gelecekler.   Pazar günü gidecekleri Antonius ile Kleopatra biletleri hazır ama planın geri kalanını henüz düşünmedim. Çoook çalışmam lazım çoook! :) Her şeyden önemlisi İstanbul'a çok iş düşüyor. Havasını, trafiğini, mekanlarını ona göre hazırlasın ki tadını çıkaralım güzelce.

Bakalım bir dahaki toplu buluşma ne zaman olacak? Bu seferki buluşmada bile bir fire verdik (İso'cum o sırada Münih'te Bavyera biralarının tadını çıkarıyordu çünkü). Neyse, ne zaman olursa olsun, sağlıkla ve ağız tadıyla olsun diyerek haftanın ilk yazısını bitiriyorum.

Hepinize iyi haftalar..

7 yorum:

Özge'nin Oltası dedi ki...

Ne güzel bir buluşma olmuş, bahçeye hayran kaldım yalnız. Tek hayalim böyle bahçeli bir ev, bahçede de kediler köpekler :) Çok keyifli gözüküyor. Kebap konusunda tamamen katılıyorum sana, ben de oralarda yediğim kebabın tadını İstanbul'da bulamıyorum. Sırf bunun için bile gitmeye değer Adana'ya :)

Benden Bizden dedi ki...

Annenize ne kadar benziyorsunuz üçünüz de :) Allah sizi ayırmasın.

Imge dedi ki...

Özgecim,

Adana'ya gidersen haberim olsun mutlaka.. Çok özel kebap adresleri veririm sana..:)

Bu arada sadece kebabın değil domatesin, yeşilliklerin, soğanların falan bile tadı farklı yahu. Her şeyin en yapayına mahkumuz burada maalesef!

Benden Bizden,

Amiiiin! :) Ama üçünüz derken kızlar grubunu kastediyorsan hemen belirteyim ki Dido gelin kardeş oluyor. Gerçi onu da kendimize benzetmiş olabiliriz çaktırmadan..:))

Minik bir tüyo: Bizim familyayı kıvırcık saçlar ve ev halinde yakaladıysan gözlüklerden ayırt edebilirsin.:)

Sevgiler..

Zeugma dedi ki...

Bahçenizin de tam zamanıymış İmgecim, iyi ki gidip keyfini çıkarmışsın.

Ama son iki fotoğraf bahçeyi falan unutturdu bana. Olsa da yesek :))
Adana = gelsin kebaplar!! :))
Hala olmana da çok az kalmış bu arada.
Hayırlısıyla gelsin de biz de görelim :)

Sevgiler...

Imge dedi ki...

Zeugma,

Gerçekten bahçe de kebaplar da harikaydı. Kısa ama doping gibi bir kaçamak oldu valla. Bebişle de tanıştırmış olduk halasını, daha ne olsun değil mi? :)

Sevgiler

İki Kum Tanesi dedi ki...

Bebişde kıvırcık saçlı olacak gibi görünüyor ;) Adana'yı severim. Bahçedeki sardunyalar harika olmuş, ben de burada balkonda sardunya yetiştirmeye çalışadurayım, daha bir iki yaprağı zor açtı. Soğuk soğuk buralar. Gerçi Adana'nın rutubetli yaz sıcağıda pek çekilmez ama şimdi şahanedir.

Imge dedi ki...

Füsun T.,

Gerçekten Adana'nın en güzel dönemlerini yakaladık sanırım. Gerçi ben sıcağından da şikayet etmem asla!

Bu arada ben minik süs kaktüslerine bile bakmayı beceremediğimi görünce evde herhangi bir bitki bulundurmamaya karar verdim bir süre önce. En sonunda toprak dolu bir saksıyla baş başa kalıyorum çünkü.:) Bakabilene imrenirim o ayrı..

Bebişin kıvırcık saçlı ve miyop olmasına %90 gözüyle bakılıyor bu arada.:)

Sevgiler..