Polat Tower & Mercan Bebek & Kitchenette

Dün tam da bu saatlerde evden çıkıyordum işte. İstanbul'da yaşayan herkes gibi yağmur haberini aldığım için gardrobun karşısına geçip minik çaplı bir "bugün ne giysem" seansı düzenledim. En sonunda Accuweather ve altıncı hislerime güvenerek sandaletlerle ve etekle çıkabileceğime karar verdim. Gerçekten de Nişantaşı-Bebek-Gayrettepe hattında taksinin içindeyken çiseleyen birkaç damlayı saymazsak yağmura yakalanmadım. Çıkmadan önce pencerelerin kapalı olup olmadığını kontrol ederken odamdan gördüğüm manzara ve itfaiye sesleri korkunçtu! Binanın ne olduğunu bile çıkaramamıştım evden çıkarken ama ön cephesinin alev alev yandığı bu mesafeden bile görünüyordu. 15 dakika sonra hem İso'cumun hem de annemin telefonlarıyla Polat Tower'da çıkan yangından haberdar oldum. Annem evde değilsem kesinlikle Polat Tower yakınlarında bir yerlerdeyimdir diye düşünerek panikle aramıştı. İso'cum ise Nişantaşı'nda Amerikan Hastanesi'nde buluşacağımız için güzergah seçiminde dikkatli olmam konusunda uyarmak için. Her ikisi de olayın nedenini bilmiyordu, bence hâlâ da bilmiyor gibiyiz, klimaların olduğu bölümle ilgili teknik arıza mı ne dersiniz? Neyse ki böyle berbat bir olayda can kaybı ya da yaralanma yok. Ben de zaten metroyla ulaşabileceğim hiçbir yere taksiyle gitmediğim için olay yerinden geçmeden ve zamanında -hatta daha önce gidip mabedim Mudo Concept'te biraz zaman geçirerek- İso'cumla buluştum. Hastane ziyaretimizin nedeni İso'cumun askerlik arkadaşlarından birinin minik kızının doğumuydu. Mercan'a hoş geldin demeye gittik ve ismine de cismine de bayıldık.:)

Daha sonra İso'cum bana yemek ısmarlamayı teklif etti ama akşam bizim mekanda (Gayrettepe İ&İ Cafe Bar :)) buluşalım diyerek bu teklifini geri çevirmek zorunda kaldım. Çünkü başka planlarım vardı. Hazır hafta sonundan eski dostlar sohbetlerinin tadı damağımda kalmışken diğer eski dost Müge'yi yazlığa göçmeden (biliyorsunuzdur o süreç minik bir göç sayılır!) önce yakaladım ve Bebek'teki Kitchenette'de buluştuk. Son dönemlerdeki sıcaktan baygınlık geçirme aşamasına gelmiş iki tip olarak bahçeyi falan pas geçip üst kattaki klimalı ve bomboş salona geçip, daldan dala bir konudan girip öbüründen çıkarak keyifli bir sohbet eşliğinde yemeklerimizi yedik. Üstüne cappuccino'larımızı da (ne yazık ki henüz fırından çıkmadıkları için yanında Müge'nin sevdiği o mini brownie'ler olmadan) içtikten sonra Eylül'de görüşmek üzere ayrıldık. Pek romantik oldu değil mi? :) 


Müge'den ayrıldıktan sonra bir süre kendi içimde gelgitler yaşadım. Girandola'ya kadar yürüyüp dondurma yemeli miyim, yoksa yememeli miyim diye. Bu kez Girandola kaybetti! Hem hafta sonu fazla kaçırdığım ve henüz bikini sezonu kapanmadığı için hem de yağmura yakalanmadım diye işin suyunu çıkarmadan bir an önce döneyim diye düşündüğümden doğrudan eve attım kendimi. Çünkü gün boyu kapkara bulutlar dolandı tepemizde ve İstanbul'un bazı yerlerine yağmur yağdı.

Ama harika günümü sekteye uğratıp, beni sırılsıklam etmedikleri için sanırım bunlara kocaman bir teşekkür borçluyum değil mi? :)



8 yorum:

cem dedi ki...

git gellerimiz hep böyle olur umarım..

güzel bir günmüş sahiden.

Imge dedi ki...

Haklısın Cem.. Sevgiler..

Oglak Kizlari dedi ki...

Yangın olmasa, harika bir gün.
Kolay gele.

tatil için ev arayan anne Çiğdem

Imge dedi ki...

Çiğdem,

Kesinlikle öyle!

Tatil için ev buldun mu bakalım? :)

hediye dedi ki...

güzel gün olmuş sahiden bizi de özendirdin:)

Imge dedi ki...

hediye,

O zaman sadece özenmekle kalmayıp hemen harekete geçmelisin..:) Sevgiler..

meyve sepeti dedi ki...

baya özendirdin güzel gün olmuş, her günün böyle olsun:)

Imge dedi ki...

meyve sepeti,

çok teşekkürler.. :) hepimizin daha da güzel günleri olsun.. sevgiler.