Röportaj: Bir Paragliding Hikayesi

İso'cumun sık sık yaptığı iş seyahatlerinden dolayı onunla ilgili konuşurken hep: "İso'ya ulaşmak istiyorsanız, şansınızı havada deneyin, yerde değil" derdim. Sevgili kocam ne yapıp edip en azından bir hafta boyunca ayaklarının yere basacağından emin olduğum Lykiaworld tatilinde de uçmayı başardı. Önce  iki gün sonrasına yaptırdığı rezervasyonunu benim ısrarlarım üzerine "Seni üzecek bir şey yapar mıyım hiç, aşk olsun," diyerek iptal etti. Ben tehlikeyi atlatmış olmanın verdiği rahatlıkla mutlu mesut tatilime devam ederken bir de baktım ki son gece ertesi günün (yani döneceğimiz günün) sabahına yine rezervasyon yaptırmış! O zaman bunu sorarak başlayalım.

Hani beni üzecek bir şey yapmazdın? İptal ettikten sonra gizlice yeniden rezervasyon yaptırarak beni kandırmış olmuyor musun?

İso: Çok sayılmaz. Yani aslında bu işin riskli olmadığını, senin de gereksiz yere panik yaptığını düşünüyordum. O yüzden son akşam rezervasyon yaptırıp, üzülme ve düşünme süreni 48 saatten 5-6 saate indirerek kendime göre bir optimizasyon yapmış oldum. 

Bu da bir çeşit kandırma değil mi yani?

İso: Kesinlikle değil. Son derece dürüstçe bir kandırma olduğunu düşünüyorum! (bkz. oksimoron örneği)

Peki, bu işin riskli olmadığını söylüyorsun. Buna nasıl ikna oldun? Bir sürü kaza haberi duyuyoruz, sen bu şirketin iyi olduğuna nasıl inandın? Nasıl bir araştırma yaptın?

İso: Açıkçası Lykiaworld gibi bir tesisin içinde faaliyet gösteren bir şirket olması, güven duymam için en büyük etken oldu. 15 yıldır bu işi yapan ve şimdiye kadar hiç kaza yapmamış bir şirket olduklarını öğrendim. 

Çalışanların beyanına güvendin yani?

İso: Hayır, tanıtım broşürlerinde yazılı olarak verdikleri istatistiksel bilgiler de var. Mesela hiç kazasız 52,000 uçuş yapmışlar. Eğitmenlerin 5 yıl paragliding tecrübesi ve en az 2,000 uçuş yapması gerekiyormuş. Malzemeler Alman malı ve DHV German Paragliding Assoc. tarafından onaylanmış, ayrıca her 300 saatlik uçuştan sonra yenileniyor, falan filan. Kısacası böyle bir deneyim yaşayacaksam Escape ile yaşayabilirim gibi geldi. 

Buraya geldiğimiz ilk günlerde falan bildiğim kadarıyla bu deneyimi yaşamak için inanılmaz tutkulu falan değildin. Sonra stantlarının önünden her geçişte biraz daha gaza geldin ve "kesin yapmalıyım" havasına girdin. Neden?

İso: Her gün güneşlenirken gökyüzünde süzülen paraşütleri gördükçe ben de onlardan birinin içinde olmalıyım diye düşünür oldum galiba. Böyle muhteşem bir coğrafyaya o kadar yukarıdan bakmanın harika bir deneyim olacağını, deneyeceksem de böyle bir yerde denemem gerektiğini düşündüm. Yüzlerce metre yukarıdasın, rüzgarı hissediyorsun, zaten ruh hali olarak tatil modundasın, harika bir doğadasın ve arkanda da paraşütü idare eden deneyimli bir hoca, bundan daha güzel ne olabilir dedim kendi kendime..

Fotoğraflar ve videolar süper bu arada. Ama video çekiminin ilk birkaç dakikasında yüzünde biraz (tam tabiriyle) tırsmış bir ifade var. İtiraf et bakalım, ne kadar korktun? :)

İso: İstersen herkesin paragliding'in kendisinden daha çok korktuğu bölümden bahsedeyim sana önce: uçurumun dibinden kıvrılan, korkuluksuz, keçi yolu gibi bir yoldan minibüsle Babadağ'a çıkış turistlerin falan en korktuğu bölüm oldu. Hep bir ağızdan çığlıklarla çıkıldı tepeye. Orada da benim korkmamam ilginç geldi herkese ama bir şekilde alışkanlık kazanmışız demek ki böyle korunaksız ve tehlikeli yollara. 45 dakika sürdü yol. Babadağ'ın en tepe noktasına bizim minibüs ve malzemelerin olduğu diğer bir minibüs arka arkaya çıktık. (Resim aşağıda)


Burası 1,950 metre yüksekliğe sahip bir nokta. Ve asıl sorduğun soruya gelecek olursak benim de olayla ilgili en çok korktuğum bölüm burası oldu. Atladıktan sonra birkaç dakika içinde işin keyfini çıkarmaya başlıyorsun ama eğitmenle birlikte koşarak kendini bu yükseklikten boşluğa bırakma bölümü insanın içini gerçekten bir tuhaf yapıyor. Ben o bölümü böyle tahmin etmemiştim, hani ayaklarının yere bastığı bir yerde paraşütün açılmasını bekleriz diye düşünmüştüm ama benim eğitmenim Cem "hadi biz hemen hazırlanıp ilk uçalım abi, ben üçe kadar sayıp koş diye bağırınca koş," diyince kendimizi bu yükseklikten atacağımızı anladım!  Gerçi bir bakıma da iyi olmadı değil hani, beklesem daha fazla heyecan yapabilirdim orada, Cem sayesinde ne olduğunu anlamadan attım kendimi boşluğa!

Ve paraşüt açıldı, başladınız süzülmeye... Ayakların yerden kesildiği o ilk an nasıl bir his?

İso: Çok farkındalık içinde yaşadığın dakikalar değil o ilk anlar aslında. Orada hislerden çok bir alışma süreci geçirdim diyebilirim.

Peki hiç aklından "Tutturduk yapalım diye ama, iyi mi ettik kötü mü ettik, otursaydım paşa paşa karıcığımla birlikte sahilde," falan gibi düşünceler geçti mi?

İso: Keşke yapmasaydım düşüncesi ya da kaza haberleri falan olayın hiçbir aşamasında aklımdan geçmedi ama bir an için senin müthiş olumlu (!) yorumların aklıma geldi. En son "kilo sınırını falan sor da patates çuvalı gibi düşmeyin restoranın önüne" dediğini hatırladım havada! Neyse ki aynı hızla da aklımdan çıktı.

Toplam uçuş süresi ne kadar?

İso: Yaklaşık yarım saat.

Yarım saat o yükseklikte olmayı düşünemiyorum. Çok korkutucu bence..

İso: O süre olmalı aslında. Hatta net 25 dakika desen, ilk 5 dakika falan ne yaptığını anlayamadığın için ve 10 dk sonra sizlerin aşağıdan bizi gördüğünüz "asıl manzaralı" yerlere ulaştığımız için -gerçi her yer panoramik ama yine de tatil köyünün tepesinden görünen deniz ve dağlardan oluşan manzara eşsiz!- zaten o kadar sürmeli. Oraya kadarki bölüm de çok etkileyici. Geçen depremde dağdan kopan koca bir kaya kütlesinin olduğu yeri gördüm mesela yukarıda. 



Dağlara falan çok yaklaştığınız anlar oluyor mu? "Aman çarptık!" gibi hissettiğin ürkütücü durumlar oldu mu yani?

İso: Yok, hiç olmadı. Gayet güvenli bir mesafeden uçuyorsun. O kadar yaklaştığımız olmadı. Hatta dağa çakılmanın falan özel bir çaba gerektireceğini ya da ancak çok ciddi bir terslikle ve deneyimsizlikle olabileceğini düşündüm. 

Cem'in bir yandan paraşütü idare edip bir yandan da fotoğraflarını çekmesine ne diyorsun? 

İso: İnanılmazdı! Adam masa başında koltuğunda oturur gibi rahat. Kalkıştan sonra "abi, fotoğraflarda yüzün görünsün" diyip arkadan kaskımı çıkarıp bir koluna taktı. Diğer elinde de çubuğa bağlı bir fotoğraf makinesiyle sürekli video kaydı yapıp fotoğraf çekmiş. Ben arada bir "şuraya gülümse abi" falan dediğinde çekiyor sanıyordum, meğer gördün sen de olayın her anını çekmiş. İnişe yakın da makineyi kapatıp, kaskımı taktı. Biliyorsun uçaklarda da iniş ve kalkış önemli, bizde de aynı durum geçerliydi! Onlar dışında Cem'in bir kemerini çözmediği kaldı yani. :)

Senin yapman gereken bir şey oluyor mu hiç? Ya da ters bir durumda ne yapman gerektiğine dair kısa bir eğitim falan veriliyor mu?

İso: Hayır. İnerken ve uçmaya başlarken koşma hareketi yapmak dışında bir şey yapmıyorsun. Yedek paraşütün yerini gösterdiler ama nasıl kullanacağını bilmiyorsun, onu da gerekirse eğitmen açıyor. Her durumda onun açabileceği bir sürenin olacağı düşünülmüş herhalde.

Ya eğitmen havada kalp krizi geçirirse?

İso: Ooooğğğ yoğğğğğğğ!! Sen bir ara olumlu düşünme çalışmaları falan yapıyordun, ne oldu onlara?

Tamam, sustum. :) Ama çekimler çok güzel gerçekten. Bayıldım hem fotoğraflara hem videoya.. Her kare harika görünüyor da senin en nefesini kesen an/manzara neydi?

İso: Evet, güzel hatıra oldu. Her anı da çok güzeldi. Öyle bir nefes kesen en heyecanlı, görkemli yeri falan yok. Olayın tamamı öyle zaten. Benim için keyif almaya başladığım an ise atlamanın paniğini üzerimden atıp, bulutların üzerinde (ya da içinden geçerken) koltuğumda oturup aşağıdaki harika manzaraya baktığımı ve üzerimde sadece paraşütün olduğunu fark ettiğim andı. "İşte bu!" dediğim anı soruyorsan budur.

İyi ki yapmışım, diyor musun?

İso: Kesinlikle

Bir daha yapar mısın?

İso: Yaparım.

Ben yine yapmanı istemem ama. 

İso: Ben de seni en az rahatsız edecek şekilde yapmanın bir yolunu bulurum.

Yahu bir kere denemek, görmek yeterli değil mi işte?

İso: Bir de şu işin fantezi boyutunu denemek isteyebilirim. Hani taklalar atarak, dönerek falan inen paraşütler vardı ya. Onlardan da yapmak isteyebilirim belki bir kez daha. Zaten bu sefer de Cem sordu "abi heyecan, eğlence ister misin?" diye ama ben ilkini sade almak istedim.:)


Peki kimlere tavsiye edersin bu deneyimi, kimlere etmezsin?

İso: Valla sen dahil herkese tavsiye ederim. 

Ben dahil? Bunun mini ve çok daha güvenli versiyonunu (parasailing) yapmış olabilirim ama o bile 200 metreydi ve tekneye bağlıydı yahu! 

İso: Olsun, bunda da o ilk heyecan çabuk geçiyor. Tabi fobi derecesinde korkuları olanlara tavsiye edemem, yani ciddi bir yükseklikten atlıyorsun sonuçta. Ama ekstra bir fobin yok, sadece dışarıdan baktığında korkutucu gelen bir deneyimse, bence denenebilir derim.  Tabi güvenilir bir firmayla, deneyimli eğitmenlerle... 

Son olarak teşekkür ederim bu deneyimi İmgeleme okurlarıyla paylaştığın için..

İso: İmgeleme'de bahsim geçen her yazı benim için gurur kaynağıdır. 

Vaay, hadi o zaman bu yazı senin sayılır, hangi fotoğrafların yayınlanmasını istediğine de sen karar ver. Seneye kadar da bir daha düşün şu ikinci kez uçma işini olur mu? :)






5 yorum:

Benden Bizden dedi ki...

süper bir iş yapmış tebrikler :)

Sessizce dedi ki...

Güzel bir tecrübe olmuş İso beye :)

Senin içinse aynı şeyi söyleyemeyeceğim muhtemelen aşağıda tırnaklarını kemirmişsindir :)

Patates çuvalı kısmına ise çok güldüm.

gezicini dedi ki...

muhteşem olmalı ama ben de yapamam. yine de fotolar olağanüstü!
sevgiler
gorki

Mahmutun güncesi dedi ki...

Bu tecrübeyi denemeye bir türlü cesaret edemedim.Gerçi deniz üzerinde bir ucu tekneye bağlı olanını yaptım ama ikisi arasında dağlar kadar fark var.Benim yaptığımın adı şu an aklıma gelmiyor ama uzun süre aşağıya bakamamıştım,havaya bakmaktan.Alıştıktan sonra ise o maviliğin içerisinde süzülmek hele özgürce,içiniz pır pır eder şekilde.Harikaydı ya..Senede bir defa böyle heyecanlar yaşamak üzere kendime izin veriyorum.O heyecanı yaşamak istiyorum...

Imge dedi ki...

Benden Bizden,

Teşekkürler..:)

Sessizce,

Aynen öyle oldu, ayağı yere değene kadar türlü senaryolar geliştirdim kafamda..:)

gezicini,

Evet ya, inanılmaz bir deneyim gibi görünüyor. Fotoğraflar ve sahilde uzanırken sürekli üzerinde uçuşan paraşütler insanı gaza getiriyor ama ben de deneyemem herhalde bunu.

Mahmutun güncesi,

Senin yaptığının adı parasailing ve onu ben de yapmıştım. Ya da ben bile yapmıştım diyebiliriz..:) O pek korkutucu değil bence. Belki de bir yere bağlı olmadan 2000 metreden atlamayı tekneye bağlı olarak 200 metrede süzülmeyle karşılaştırdığım için öyle geliyordur, bilemiyorum.:)