Capitolio ve Güzel Sanatlar Müzesi

Ve geldik Havana'da henüz anlatmadığım son iki durağımıza... Bunlardan sonra bir de yeme-içme-alışveriş yazısı yazarsam Küba dosyasını da kapatabilirim gibi görünüyor. Umarım size fenalık geçirtmemişimdir. İçinizden görmemişin Küba'sı olmuş yazmış yazmış bitirememiş diyenler de olabilir, ama ne yapayım yazacak çok şey vardı burayla ilgili. Az bile yazmış olabilirim. Bir de biliyorsunuz burası aynı zamanda benim de kişisel arşivim. O yüzden zaten ileride yaşadıklarımı detaylı bir şekilde hatırlamak için detaylı bir şekilde yazma sorumluluğum da var. :)

Neyse, uzatmayayım. Havana'nın en turistik noktalarından biri olan Capitolio binasının önüne gidelim. Şehrin simgelerinden olan 92 metre yüksekliğindeki bu yapı birçok yerden görülebiliyor. ABD’nin Washington D.C şehrindeki Kongre Binası’na da inanılmaz benziyor. 1959 yılına kadar hükümetin yönetim merkezi olarak kullanılmış. Günümüzde ise Küba Bilim Akademisi'nce kullanılıyor. İçini görmedik ama içeride altın kaplamalı dev bir Özgürlük Heykeli olduğunu duyduk. 


Burası Küba toprakları üzerinde para istemek, eski arabaların önünde fotoğraf çekmek, bir şeyler satmak için yakanıza yapışıldığı tek yerdi diyebilirim. Önündeki meydan, karşısındaki binalar, park, sıra sıra dizilmiş eski arabalar falan harikaydı ama yanınıza gelenlerin çokluğu biraz rahatsızlık vericiydi. O yüzden kısa bir fotoğraf molasıyla yetindik. 


Havana'da görmeniz gereken diğer bir yer de Güzel Sanatlar Müzesi. Bu dev müzenin hem uluslararası sanatçılara ayrılan kocaman bir bölümü hem de Küba sanatına ayrılan bir binası var. Biz sadece Küba sanatına ayrılan üç katlı binayı gezdik. Ve kesinlikle görmeye değerdi. İçeride fotoğraf çekilemediği için biz de rehberimizle birlikte girişinde bir hatıra fotoğrafı çektirdik. 


23 Şubat 1913'te ilk yöneticisi mimar Emilio Heredia tarafından kurulan müze binasının sütunları ve kemerleri yıkılınca 1954'te geometrik hatlara sahip yeni bir bina inşa edilmiş. Küba sanatı bölümündeki en önemli sanatçılardan biri Kübalı Picasso olarak kabul edilen Wilfredo Lam. Kübist ve yer yer sürrealist unsurlara sahip, çok renkli resimleri görülmeye değer. Resimlerin çoğunda Afro-Küba etkilerini de görmek mümkün. 

Küba'da resim sanatı çok önemli ve sokak sanatçıları da çok fazla. Özgür düşünce atmosferinde yaşayan insanlar oldukları için bu havanın sanatlarına da yansıdığını düşünüyorum. Sınırlar, kalıplar, kurallar yok resimlerinde. Bol renk var, klasik gerçekçilik yok denecek kadar az. Yaratıcı ellerden çıkan özgür resimler var her yerde. Bunu hem müzedeki resimlerden hem de sokak sanatçılarının resimlerinden anlayabiliyorsunuz. 

Artık hazırlanabilirsiniz...  Havana'ya veda etme zamanımız yaklaşıyor.. Bu da demektir ki bir sonraki büyük gezi planlarıyla ilgili hayaller kurma aşaması da başlıyor. Hımmm, hiç itirazım yok, bana uyar! :)

Hiç yorum yok: