Ne içeceğinizi kısaca özetliyorum: Rom ve romlu kokteyller. Romu sek olarak içecekseniz Havana Club ve Santiago de Cuba markalı romların 7 yıllık olanları tavsiye ediliyor. Kokteyllere katılan romlar zaten sek içilenlerden farklı. Beyaz renkli, su gibi görünüyor. Ama öyle göründüklerine bakmayın, her kokteylin altından bunlar çıkıyorlar. En ünlü kokteyller ise mojito, daiquiri ve Cuba libre. Hepsini her yerde içebilirsiniz elbette ama her yerde güzel yapılmış kokteyllerle karşılaşmayacaksınız. Tıpkı Hemingway gibi mojitonuzu La Bodeguita del Meido'da, daiquirinizi ise Floridita'da içmenizi öneririm. Yerlerini hatırlamak isteyenler buraya. Kola ve rom karışımı Cuba libre'yi ise içmeseniz de olur bana göre. Bu arada bira isteyenler için de iki alternatif bulunuyor: Bucanero ve Cristal. Cristal biraz daha hafif olanı.
Gelelim yemeklere... Küba genelinde pek iç açıcı yemekler yiyemeyeceğinizi baştan belirteyim. Karnınız doyar doymasına ama en çok siyah fasulye, pilav, tatlı patatesle falan doyar. Muhtemelen yediğiniz et, tavuk ve balıkları beğenmezsiniz, önünüze gelen gelişigüzel doğranmış lahana ve kurumuş salatalık dilimlerinin salata olduğunu fark etmezsiniz. Gezi boyunca da tatlı niyetine tropik meyveler ve krem karamel yer, bol bol kokteyl içersiniz. Buyrun size beslenme planı. :) O yüzden Havana dışındaki yerlerde yemek için otelden şaşmayın derim.
Ama Havana'da iki akşam yemeğini dışarıda yemeye karar vererek gittiğimiz iki restoran da gerçekten çok başarılıydı. Bunlara gitmelisiniz. Birini zaten bütün rehberlerde ve seyahat sitelerinde göreceksiniz: La Guarida. Bizim Mısır Apartmanı'nın restore edilmemişi gibi eski bir apartmanın en üst katındaki bu restoranın loş ortamı, şamdanları, duvarlarındaki çerçeveleriyle genel olarak ambiyansı çok güzeldi. Otelden çıkıp coco taxiye atlayıp, son derece sıcak ve güler yüzlü bir dev adam tarafından karşılanıp perili köşk benzeri apartmana attık kendimizi.
Günlerdir önümüze konan pilav ve fasulyeden gına gelmiş dört kişi olarak saldırdık hepsi birbirinden özellikli olan başlangıç tabaklarına. Sonra okyanustan bol bol çıktığı için Küba'da oldukça uygun fiyatlara yiyebileceğiniz ıstakozlarımızı söyledik. Yemekte kutu bira içmekten fenalık geçirmiş bünyeyi seçtiğimiz şaraplarla yatıştırdık. Üstüne tatlımızdan birkaç çatal alıp kahvelerimizi içip aşağıdaki resimde gördüğünüz uyarı notuyla mekanı terk ederken cennette gibiydik. Havana'da Çilek ve Çikolata filminin de çekildiği bu harika restoranı mutlaka denemelisiniz. Gitmeden önce her yerde adı geçtiği için biraz şişirilmiş olabileceğini düşünüyordum. Gidip gördükten sonra yapılan her iyi yorumu hak ettiğini düşünüyorum. Gitmeden rezervasyon yaptırmayı unutmayın. Detaylar için web sayfasına bakabilirsiniz.
İkinci önerim ise La Moneda Cubana adında deniz ürünleri ağırlıklı bir menüsü olan restoran olacak. Katedral Meydanı'nın denize bakan tarafındaki bu güzel restoranın teras katında yediğimiz yemek de gerçekten güzeldi. Menü alternatiflerinden içinde ıstakoz, karides ve balığın bulunduğu deniz ürünleri menüsünü seçtik ve yine şarabımız eşliğinde hepsinin icabına baktık.:) Burası da kesinlikle başarılı bir yerdi, tavsiye ederim. Detaylı bilgi sayfasında.
Restoran önerilerinden sonra geleyim müzik dinlemek için nereleri tercih edebileceğinize. Gittiğiniz her şehirde Casa de la Musica ve Casa de la Trova adlı müzik kulüpleri göreceksiniz. Ama her yerdeki ortam aynı değil ne yazık ki. Trinidad'dakiler bir harikaydı mesela. Camagüey'deki Casa de la Trova çok özellikli değildi. Havana'daki Casa de la Musica'dan çok ümitliydik. Hatta sahildeki en iyisi diye duyduğumuzdan La Guarida çıkışı külüstür bir taksi ile yarım saate yakın yol gittik kendisini bulmak için. Ama simsiyah ortamın içinde yanar döner disko topları, çok yüksek sesli müzik, plastik bardaklarda içkiler, üvertür sanatçı kıyafetli bir sürü kadın ve "avlanan avcı " belgesellerindeki gibi ava gelmiş ama her an avlanabilecek kadar kendinden geçmiş bir sürü erkeğin olduğu tuhaf bir ortama düştük. Ön masalarda bir dans grubunun elemanları olduğu belli, harika dans eden tipler vardı, bir saate yakın onları izleyerek çıkacak grubu bekledik. Saat yarım gibi çıkan gruba ise dayanacak bir saatlik bile gücümüz kalmamıştı. Attık kendimizi dışarıya. Çok kötü bir ortamdı. İso'cum o gün doğum günü olması nedeniyle ve Buena Vista Social Club'tan da birilerinin çıkacağını söyleyerek biraz daha kalmak istese de masa kararına uymak zorunda kaldı. La Guarida'nın damağımızda bıraktığı güzel tadı silip süpüren bu mekanı önermiyorum.
Müzik dinlemek için Buena Vista Social Club'ün çıktığı yere gidin ve kendinize gerçek bir müzik ziyafeti çekin derim. Bazı geceler Nacional Otel'de de programları oluyormuş, onu da kontrol edebilirsiniz. Biz kendi yerlerinde izledik ve o gece gerçekten ruhumuzu doyurduk.
Alışveriş Notları:
Küba'dan alabileceğiniz şeyler çok sınırlı. Bunların en başında puro ve rom geliyor. Birçok yerde puro konusunda sınır var deniyor ama kişi başı 50 adet faturasız puro çıkarabiliyorsunuz ülke dışına. Faturalı da limit yok. Ve kontrol de yok. O yüzden rahat olun, İso'cum aşamadığına göre büyük olasılıkla siz de o sınırları aşamazsınız. :) Bu arada yazarken aklıma geldi, bir ara İso'cumla puro röportajı mı yapsam acep? Bir not: Sokakta satılan puroları ucuz diye almayın, hiçbir şeye benzemiyorlar. Gidip paşa paşa fabrika satış mağazalarından doldurun stoklarınızı.
Küba'ya giderken çok uygun fiyatlara yağlı boya resim alabileceğinizi duyacaksınız. Fiyatlar çok uygun gerçekten ama genelde aşağıdaki tarzda resimler satılıyor her yerde. Fazla turistik ve renkli geldi bana. ve almadım. Hâlâ da pişman olmadığıma göre doğru karar vermişim demek diyorum. :) Aşağıda Ressamlar Pazarı olarak anılan ama hediyelik olarak da pek çok şeyin satıldığı bir pazar yerinden görüntüler var. Bakın bakalım size nasıl gelecek?
Ahşap heykelcikler, duvar süsleri ve etnik takılar alabilirsiniz. Çok özellikli şeyler olmasa da hem kendinize hem de hediyelik olarak eşe dosta alabileceğiniz ufak tefek şeyler bulmanız mümkün.
Bana kalırsa Küba'dan alabileceğiniz en güzel şey, özgür düşünceli, eğitimli ve örgütlü bir toplum olmanın paha biçilemez bir zenginlik olduğunu anlamak olacak. Yoksulluklarına burun kıvırarak baktığımız o insanların aslında ne kadar onurlu ve manen zengin bir hayat yaşadıklarını görerek belki kendi gözlerimizin de açılmasını sağlayabiliriz. Bir de Küba'dan (gerçi bana göre her yerden) buraya dönerken getirebileceğiniz en güzel şey kesinlikle doyasıya yaşanan günlerin ardından her daim gülümseyerek anımsayacağınız deneyimleriniz olacak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder