Bir Sergi, Bir Kitap

Geçen hafta Perşembe günü yolumu Beyoğlu'na düşürdüm. Kumbaracı50'den bilet almam gerekiyordu. Öncesinde de biraz alışveriş, biraz sahaf ve benim için Beyoğlu'ndaki vazgeçilmez duraklardan biri olan Akademililer'e uğradım. Akademililer'de şu an adını ve Narmanlı Han çalışmasını karma sergiden de hatırladığım Işıl Güleçyüz'ün eserleri sergileniyor. 11 Şubat'a kadar da sergilenmeye devam edecek.  

Işın Güleçyüz, esin kaynağını şehrin duvarlarında bulmuş. Resimlerinde ağırlıklı olarak İstanbul'un tarihi dokusu içindeki Beyoğlu duvarları yer alıyor. Sanatçı, şehrin renklerini ve albenisini duvarlar aracılığı ile aktarırken bir yandan da kentin belleği olmaya çalışıyor. Birçok insanın hiç fark etmeden yanından geçip gittiği şehir duvarlarının bitmez tükenmez bir malzeme olduğunu düşünen sanatçı, özellikle İstanbul'daki duvarların kültür zenginliğimizi, insanı, insana dair her şeyi çok güzel yansıttığına dikkat çekiyor. Işıl Güleçyüz'ün duvarlardan yola çıkarak açtığı ikinci kişisel sergi bu. Bu arada salt duvarlar değil, duvarlarla iç içe geçmiş insan ya da hayvan figürleri olduğunu da görebilirsiniz aşağıda. Söz konusu şehir duvarları olduğuna göre bu durumu yadırgamaya gerek yok sanırım. Onlar da şehrin insanları ve hayvanları...


Üstte solda Quadro adlı tabloyu görüyorsunuz. Hemen yanındaki çalışmanın adı "Beklemek." Altta solda Teldeki Adam, hemen yanında ise Cambazlar bulunuyor. Altta sağda ise Hayat adlı çalışma var. Köprünün üzerinden gemileri izleyen adamın kafa sesleri olsa gerek orada yazan "şu geçip giden gemiler mi yoksa hayatımız mı" sözleri. Bunların hepsi de tuval üzerine karışık teknikle yapılmış çalışmalar. Çok daha fazlası için  11 Şubat'a kadar ne yapıp edip Akademililer'e uğrayın derim. 

Sırada geçen hafta bitirdiğim bir öykü kitabı var. Ufacık, tefecik olduğuna bakmayın siz, insanı darmaduman eden öykülerle dolu içi. Kitabı güvendiğim bir arkadaşımın önerisi üzerine aldım, yoksa büyük ihtimalle almazdım, çünkü ben kesinlikle bir romancıyım! Bangır Bangır Ferdi Çalıyor Evde, arkadaşımın önerisi üzerine okuduğum ikinci kitap. İlki ise Hakan Günday'ın Az romanıydı. Kendisine de belirttiğim üzere üçüncü önerisine başlamadan önce direkt bir ufak rakı açmayı planlıyorum, çünkü bunların ikisi de birbirinden damar ve yumruk kitaplardı. Ama çok güzellerdi. 


Gencecik bir yazarın yoksulluk, yalnızlık, ezilmişlik, gam, keder ve hüzün öykülerini bu kadar güzel, doğal ve akıcı bir dille anlatmasını çok takdir ettim her şeyden önce. Tespitlerinin ve gözlemlerinin ne kadar yerinde olduğunu düşündüm birçok yerde. Mesela öykülerinden birinde dilenen Nesibe Teyze'nin iç sesleri sayılan şu sözler: "İşe gidenlerden sadaka gelmezdi pek. Sadaka aylakların, gezenlerin, gösterişçilerin ve dahi günahkarların işiydi daha çok. İşinde gücünde olanlardan bir kadınlar verirdi sadaka. O da işine gidenlerden değil, SSK'ya, belediyeye, bankalara gidenlerin arasından çıkardı bir. İşim bir an önce görülsün diye rüşvet verirlerdi dilenci kadına. Allah'a rüşvet vermenin yolu bu...Memura versen elli kuruşla iş mi olur, en iyisi bu yaşlı kadına çil mangırları döküp, hayrı Allah'a havale etmekti.

Ya da başka bir hikayede küçük kasabalardaki dedikodu kazanından bahsettiği şu satırlar: "Çapındaki bütün Anadolu memleketleri gibi kaynayan bir kazandır Biga. Kolları bilezikten prangaya vurulmuş gibi şakırdayan, günleri günle, akşamları televizyonla geçen, misafirliğe giderken terliğini götüren kadınların kendilerinden başka herkesin dedikodusunu herkesle yapabilecekleri, alevler içinde bir kazan. Ve esnaf aylaklığıyla dükkanlarının önlerine attıkları sandalyelerde bütün dünyayı eteklerinde çekip çeviren kuyu ağızlı kocalarının..." 

Mahir Ünsal Eriş'in kalemini ve anlatımını çok sevdim ben. Toplumumuzu algılama tarzını da. Tanıştığıma çok memnun olduğumu belirtip, kendisine bir kez de buradan "ellerine sağlık" demek isterim. Bence siz de tanışın. 

2 yorum:

Mahmutun güncesi dedi ki...

Bu sergiye bu cumartesi Maya Cüneyt Türel Sahnesinde oynanacak ve gideceğim ''Kara Sohbet'' isimli tiyatro oyunundan önce gitmeliyim.Daha önce gitmiştim ama 3 kere zile basmama rağmen kapı açılmamıştı.Yoksa burayı ben de severim.Bir müze ve iki galeri gezip Nevizedenin keyfini çıkarmak kadar güzel bir şey olabilir mi?

Imge dedi ki...

Mahmutun Güncesi,

Bence de olamaz.. Harika bir Cumartesi planı.. Biz de ailece Kumbaracı50'de Sumru Yavrucuk'un oyununu izleyeceğiz Cumartesi akşamı.. Heyecanla bekliyorum.:) Çıkışta nerelerde olacağımızı henüz planlamadık ama, yüreğimizin ve midemizin (daha doğrusu karaciğerimizin) götürdüğü yere gideceğiz bakalım.:)

İyi hafta sonları..