Portakal'da Hirst ve Mahalle'de Guinness

Cumartesi akşamı için programımız çok öncesinden belliydi: DOT'un Altın Ejderha'sını izleyecektik. Öncesini de doğaçlama bir plan yaparak sergi, yemek ve alışveriş ile doldurduk İso'cumla. Hava güzel olunca metroyla Nişantaşı'na geldik. İlk hedefimiz Mim Kemal Öke Caddesi üzerindeki Portakal Sanat ve Kültür Evi'ydi. 31 Ocak'a kadar sergilenecek olan Damien Hirst eserlerini görmezsek olmazdı. Damien Hirst adını buradan hatırlıyorduk. Şansımıza Amsterdam'da karşımıza çıkan pırlantalarla süslü 51 milyon pound değerindeki kuru kafa unutulacak gibi değildi zaten. Gerçekten de sanatçının adının aklımıza kazındığı an o an olmuştur. 

Bu kez bir dergide gözüme çarptı bu sergi haberi. Damien Hirst'in 4 Nisan'da Tate Modern'de açılan ve 9 Eylül'e kadar 465,000 kişi tarafından ziyaret edilen retrospektif sergisinden söz ediliyordu haberde. Bu serginin bilet satışlarından 6 milyon sterlin kazanarak bir rekora imza atmış Tate Modern. Portakal Sanat ve Kültür Evi de sanatçının satışa açık 30 eseriyle satış rekoru kırar belki, ne dersiniz? Sergide sanatçının Spot Paintings, Spin Paintings ve Pharmacy adlı serilerden eserleri bulunuyor. En çok da aşağıda da örneklerini gördüğünüz Spin Paintings. Fiyatlar 20-25,000 EURO'dan başlıyor. En pahalı çalışma ise sol altta gördüğünüz 220 cm. çapında tuval üzerine yağlıboya eseri: tam 850,000 EURO. İsmi de en az eserin kendisi kadar ilgi çekici: Beautiful Windmill of Hypnosis over Hippy Trippy Landscape. Mealini açıklamaya çalışayım: Kafa Yapan Manzaraya Bakan Güzel Hipnoz Değirmeni gibi bir şey. :) 


Restoran işleten, klipler çeken, tişört ve kupa tasarlayan Hirst'in sanatı ve eserlerinin sanatsal değeri hep tartışılıyor. Piyasa sanatçısı olarak bilinen sanatçının iyi ün ve para kazandığı kesin. Kalıcı olup olmayacağı ise elbette çok sonra anlaşılacaktır. Serginin girişinde Hirst'in sözlerinden bir seçki de göreceksiniz. En sevdiklerimden biri de aşağıda duruyor. Kesinlikle katılıyorum. 


Sergide yaklaşık yarım saat kadar zaman geçirdikten sonra kendimizi Nişantaşı'nın Cumartesi kalabalığına atıyoruz. Mağazalara bakarken bir küçük cüzdan ve bir hırkayı ganimet haneme yazıyorum. O sırada karnımızın acıktığını fark ediyor ve tiyatro öncesi son durak olarak ilk kez göreceğimiz City's Mahalle'ye gidiyoruz. Burası bakkalı, çiçekçisi, şarap evi, züccaciyesi, fırını, kahvesi,balıkçısı, birahanesi, vs ile tam bir Mahalle. Gerçekten güzel düşünülmüş bir fikir. Ancak uğultulu ve curcuna haliyle alışveriş arası molaları ya da nispeten kısa yemek molaları için çok daha uygun. Biz tabi ki Guinness olduğunu duyar duymaz gözleri dönen İso'cum sayesinde Mahalle Birahanesi'ni seçmek durumunda kaldık. Ben Mano Burger hamburgeri yedim gerçi ama buranın servis elemanlarının ilgisine, güler yüzüne ve hızına da ayrıca hayran kaldık.  


Sergimiz, alışverişimiz, yeme-içmemiz bittiğine göre Altın Ejderha Çin lokantasına gidebiliriz artık. Bakalım terk edilmiş G-Mall'ın tiyatro salonunda bizleri neler bekliyor...


Hiç yorum yok: