Kısa Kısa Son 10 Günden Notlar

Hayat hızlı akıyor bu aralar. Gerçi hangi aralar yavaşlıyor emin değilim ama yine de bu ara yakalamak daha da zor gibi. Yaşamak bölümü zor değil de buraya fotoğraflarla birlikte yazma bölümünün ne kadar zaman aldığını bloggerlar bilir. O yüzden tembellik yapma hakkımı kullanıyor ve bu kez her telden bir toplama yazı yazıyorum. Son günlerde neler yaptığımı(zı)n minik bir özetidir.   

...7 Şubat Perşembe akşamı Mine'yle buluşup Karaköy'de bir sergi açılışına gittik. Ama bir galeriye falan değil, bildiğiniz hastaneye! Avusturya Kültür Ofisi'nin Karaköy'deki Avusturya Sen Jorj Hastanesi'nde düzenlediği sergi ve mini konser buluşması bizim için daha çok bir havadis değiş-tokuşu ve sohbet ortamına dönüştü. Havadisler de öyle böyle değil, gerçek havadislerdi bu arada! Bir de yedi sanatçı arasında favorimiz olarak belirlediğimiz Armando Gutierrez Rabadan adlı bu genç sanatçıyla tanışmış olduk. Daha ne olsun, değil mi?..

...9 Şubat Cuma. Recep'in "CELO toplantılarında Müge'yle görüşüyorsunuz diye bizim dörtlü buluşmaları aksatmayalım lütfen!" uyarısıyla acilen kendimize gelip Galata'daki Sensus Şarap ve Peynir Butiği'nde buluştuk. Çok başarılı bir yer. Yani şaraplar, peynirler ve şarküteri ürünleri çok başarılı ama hizmet kalitesi ve çalışma saatleri bakımından sinir bozucu. Cumartesi yoğunluğunda bile sadece iki eleman çalıştırdıkları için garsonlarla iki görüş arasındaki mesafe oldukça uzayabiliyor! Bir de 11'de kapanıyor, inanabiliyor musunuz? Bunlar dışında keyifli bir şarap evi. Hafta arası ya da erken saatlerde gelinebilir bana göre. Çıkarken de raflardaki birbirinden güzel şaraplardan eve almayı unutmayın. Görseller ve detaylar için buraya bakabilirsiniz. 


...13 Şubat Çarşamba günü Mügemmell'le Delicatessen'de buluşuldu. Hem mekan hem sohbet yine son derece keyifliydi. İlk buluşmadan sonra aradan onca zaman geçtiği düşünülürse buradaki havadis değiş-tokuşunun yoğunluğunu da tahmin edersiniz sanırım. :) Bir de not: Delicatessen'de her şeyi yiyebilirsiniz, ama pancake yemeyin, n'olur!.. 

...15 Şubat Cuma akşamı Ankara'dan İso'cumun kardeşi Zeynep ve erkek arkadaşı Burak (müstakbel damat da diyebiliriz.:) ) geldiler. Bu tanışma yemeği için mekan seçimi benimdi ve daha oturur oturmaz da  Zeynep'ten 100 üzerinden 1000 aldım! :) Nişantaşı'ndaki La Brise'e gittik. Adı Fransızca esinti anlamına geliyormuş. 100'ün üzerinde şarap ve 30 farklı bira barındıran zengin içki menüsü, leziz yemekleri, bayıldığım tarzda şık dekorasyonu, loş aydınlatmaları ve sıcak atmosferiyle burayı çok sevdim. Eskiden Asmalımescit'te olan mekan, sanki Nişantaşı'na daha çok yakışıyor gibi. Saat 12 gibi kapanış hazırlıklarının yapılmaya başlamasını görmezlikten geliyor, rezervasyon numarasını veriyorum: 0-212-244 48 46...



...Cuma gecesinin devamında ve ertesi gecenin başlangıcında komşu pub'ımız Bosphorus Brewing Company'ye uğramayı da ihmal etmedik tabi. Kendisinden ilk bahsettiğim yazıda dediğim çıktı: buranın müdavimi olduk çoktan! Ve bu hafta sonunun favorisi de 81 oldu.  :)...


...Sanal alemde her yerde duyduğum için bir sosyal medya canavarı olduğunu düşündüğüm Tektekçi ile de tanıştık bu hafta sonu. Cumartesi Beyoğlu'nda uğradığımız duraklardan biriydi ve bir sürü tek attık ayak üstü (O gün uğramadığımız durak kalmamış olabilir zaten ama uzatmamak için yazmıyorum çünkü kaçırdığınız, bilmediğiniz hiçbir şey yok, merak etmeyin..:)) ...


...Pazar günü de bizim Angaralılar tarafından Boğaz'da kahvaltıya davet edildik. (Biliyorsunuz İstanbul'da yaşayanlar için Pazar günü kahvaltıya çıkmak pek akıl kârı değildir. Şu Zaytung haberi aklıma gelir her seferinde. :) ) Bu kez mekan Lokma. Neyse ki çok sıra beklemeden içeride sıcacık ve bol minderli bir masa bulabiliyoruz. O kadar kalabalığa rağmen nasıl başardıklarını anlamadığım hızlı servisleri, lezzetli kahvaltılıkları ve sahanda yumurta çeşitleri, adam gibi çayları ve eh işte Türk kahveleriyle güne mutlu başlamamızı sağlıyor burası. Çok beğendim. Boğaz'da kahvaltı çılgınlığı yaşamak isteyen herkese öneririm...


Benden şimdilik bu kadar. Pek de kısa olmadı farkındayım ama n'apalım, ben ne zaman kısa yazmayı becerebildim ki zaten? :)

Hiç yorum yok: