Bir iki ay önce İso'cuğumun Berlin'de 4 günlük bir toplantısı olacağını ve bu toplantının benim doğum günümü de kapsayan bir dönemde yapılacağını öğrenir öğrenmez planlarımızı yaptık. Ben de İso'cumla birlikte gidecektim ve iki gün önce gidip hafta sonu şehri birlikte keşfedecektik. (Onun dışındaki günlerde ben gün içinde tek başıma dolaştım, akşamları yine yemeklerde buluştuk ama.) Anlayacağınız bu kış şansım Almanya'dan yana epey açık. Soğukta gezmem diyen ben Aralık'ta Hamburg'un Şubat'ta da Berlin'in soğuğunu tatmış oldum.:) Münih'te yaşayan bir arkadaşım "Berlin'in coşkusu içini ısıtır, soğuğu falan hissetmezsin," demişti. Haklıymış! Ya da belki de gerçekten artık bahar geliyor. Çünkü ilk iki günün soğuğu feci olsa da diğer günler soğuktan o kadar da şikayet etmedim. Ya da üçüncü bir seçenek olarak: alışmış olabilirim! Soğukta bira içmeye bile alıştım hatta. Ayrıca İso'nun "iyi oldu bunları aldığın, Kanada'da yaşıyoruz ne de olsa, şehre kurt indiği bile oluyor kışın!" diye dalga geçtiği kar zincirlerimi bile kullanmadım. :)
Gezilecek yerler söz konusu olduğunda Almanya'daki şehirlerin kimsenin listesinde ön sıralarda olmadığını sanıyorum. Bu ön yargıyı kırmanızı öneririm. Ve işe Berlin'le başlamanızı. Yapılacak bu kadar çok şeyin olduğu tam bir kültür, sanat, eğlence, alışveriş, tarih ve bilinç (yaşadıkları musibetlerden gereken dersleri alabilip, geçmişteki hatalarıyla yüzleşebilmek az şey olmasa gerek) şehri burası. Günlerinizi dolu dolu geçirmek için aradığınız her şey mevcut: yüzlerce etkinlik, müzeler, bira evleri, çeşit çeşit restoranlar, harika mağazalar, bakery'ler (fazla ekmek tüketen biri değilimdir ama o ekmeklerin lezzetini anlatamam size; çörekler, pastalar, çikolatalar tamamen ayrı bir konu zaten), her çeşit dükkan, neler neler... Sadece bizim orada bulunduğumuz beş gece boyunca 300'e yakın kültür-sanat etkinliği vardı, düşünebiliyor musunuz? Üç tane operası, bir sürü müzik salonu, sineması, tiyatrosu, şov merkezleri, caz kulüpleri, canlı müzik yapılan bira evleri ile Berlin adeta bir cennet. Etkinlik araştırması ve bilet almak için buraya bakabilirsiniz. Konuşulan dil İngilizce olsa ikinci Londra olabilecek bir şehir Berlin. Şehir estetiği olarak elbette Londra daha güzel ama yaşanabilirlik ve alternatif bolluğu anlamında yarışırlar. Berlin sokaklarında boş boş yürümek bile bir keyif bence. Heykeller, Berlin ayıları (buddy bears) ve sokak sanatı örnekleri her yerde.
Bir de tüm bunları tıkır tıkır işleyen, medeni bir düzen içinde yapabilmenin mutluluğu. Dakik işleyen metro gördüm demeyeceğim çünkü o bizim ülkemiz hariç her yerde var ama dakik işleyen otobüs bir Alman mucizesi olsa gerek! Bu medeni düzen içinde bol bol birbirine gülümseyen, yol veren, "pardon" demeyi bilen insan da gördüm ve ruhuma iyi geldi. Havaalanından otelimize getiren taksi şoförünün barlarda canlı müzik yaptığını öğrendik. Neil Young söylemişler bu yıl boyunca. Harika bir sesi vardı. Nereden mi biliyoruz? Demo CD'sini dinletirken bir yandan da şarkıları söyleyerek getirdi bizi. Bu yaz da "Bob Dylan Project" için çalışmalara başlayacakmış. O yüzden iyi bir çellist arayışındaymış. İstanbul'dan geldiğimizi öğrenince Türk müziğindeki enstrümanlardan uda bayıldığını ve elektronik ud olduğunu öğrendiğinden beri onu almak için para biriktirdiğini söyledi bize. Müzik kültürünün genişliği, ilgi alanları, merakı, ilgi duyduğu alanda kendini sürekli geliştiriyor olması ağzımızı açık bıraktı ve bizim taksicilerimizi hatırlattı bize bir an! Havaalanına götüren taksicimiz ise uzun siyah mantosu, kısa modern kesimli sarı saçları, siyah deri eldivenleri, arabanın ön paneline koyduğu kitabı ve okuma gözlüğü ve arabasında çalan klasik müziği ile son derece klas bir görünümü olan orta yaşlı bir kadındı. Taksicileri böyle olan bir şehirden zarar gelmeyeceğine de karar vermiş oldum bu kısa gezi sayesinde.
Berlin'de korkmadan taksi kullanabilirsiniz, çünkü fiyatlar oldukça makul. En uzak yer olan havaalanı ile şehir merkezi arası 15-20 Euro arasında değişir. Metro ve toplu taşıma içinse günlük sınırsız bilet fiyatı 6,50 Euro (sabaha karşı 03.00'e kadar geçerli, otomatlardan alınabiliyor ve otomatların hepsinde dil olarak Türkçe seçeneği de var). Otelimiz İso'nun toplantısının da yapılacağı Intercontinental Berlin'di. Yani bu kez otel araştırması yapmadan hazıra kondum ve çok memnun kaldım.
Bu kadar girizgah yeterli. Anlatacak çok şey var. Ne zaman bitiririm bilmem ama bir an önce başlasam iyi olacağını biliyorum. Bir de yazıma son vermeden önce İso'ya sesleniş yapayım: "İso'cuuumm, her sene bu dönemlerde aynı yerde toplantın olacakmış diye duydum. Seneye de varım, unutma, beni olur mu?" :)
3 yorum:
Almanya'yı bana sevdireceksin İmge, öyle hissediyorum :)
Taksicilere bayıldım, harika bir gezinin ipuçları gibi geldi bana :)
Ben,üst solda ki fotoğraftakini alabilir miyim?:))
Benden Bizden,
Kesinlikle hedef kitlemin baş rollerindesin Almanya konusunda..:) Ve Berlin'i çok seversin bence..
Sevgiler..
Mahmutun güncesi,
Tabi ki, ne demek.. Afiyet olsun! :)
Yorum Gönder