Berlin'i gezmeye bu üç durakla başlayalım. İlk olarak metroya binip Brandenburger Tor (Brandenburg Kapısı) durağında iniyorsunuz. Önünüze çıkan sütunlu yapının adı kapı ama aslında bir zafer takını andırıyor. Frederick William'ın hüküm sürdüğü 1730lu yıllarda yaptırılan bu kapı, o dönemler duvarlarla çevrili olan Berlin'in 18 kapısından biriymiş. Barışı temsilen inşa edilen bu kapının şimdiki görünümünü alması ise 18. yüzyılın sonlarını bulmuş. Üzerine dört atın çektiği arabayı süren Roma zafer tanrıçası Victoria'nın heykeli ilave edilmiş. Pariser Platz'da bulunan bu kapının hemen yanında Tourism Information da bulunuyor. Ve buradan 1 EURO karşılığında şehir haritası almanızı öneririm, otellerde ve havaalanında bulunan ücretsiz haritalardan çok daha kapsamlı ve güzel bir harita. Ve evet, kapının önündeki fotoğrafta gözlerim kapalı çıkmış! Bunca gezi sonrasında artık şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki kocam eline fotoğraf makinesi aldığında ya eli titriyor ya da gözü görmüyor, yoksa her seferinde bu kadar korkunç fotoğraflar çekmesinin başka izahı olamaz. Kendisini böyle kabul ediyor ve benim de kaderim yeni yerler görmek ama yeni yerlerde güzel fotoğraflar çektirememekmiş, n'apalım diyorum. :)
Kapının hemen ardında sağınızda kocaman bir bina göreceksiniz. Burası Reichstag, yani 1999'dan bu yana Alman Parlamento Binası. 1884-94 yılları arasında inşa edilen yapı, 1933'te Hitler döneminde kundaklanmış. Suç komünistlere atılmış ama işin içinde Nazi parmağı olduğu konuşulanlar arasında. Halen de olay açıklığa kavuşmamış. 1989 yılında duvarın yıkılması sonrasında harap haldeki binaya yeniden el atılmış ve 91-99 yılları arasında bina iskeleti hariç baştan aşağı yeniden inşa edilmiş. Parlamento binasının içini gezmek ilgimizi çekmediği için sadece dışını gördük ama içindeki cam ve çelikten yapılmış kubbenin bu kadar özellikli olduğunu bilseydim sırf onu görmek için bile girebilirdim sanırım. (Sol alttaki fotoğraf benim, diğerlerini Vikipedi'den aldım.)
Sırada Avrupa'da öldürülen Yahudilerin anısına yaptırılmış olan Holocaust Memorial, yani Soykırım Anıtı var. 2005 yılında açılan bu anıt iki futbol sahası büyüklüğünde bir alan üzerine yapılmış 2,711 granit bloktan oluşuyor. Mimarı Peter Eisenman, bu blokları yalnızlık ve huzursuzluk hissi vermek için yalıtılmış ve düzensiz olarak tasarlamış. Aşağıda ise Naziler tarafından öldürülen Yahudilerin yaşamlarıyla ilgili detaylı bilgilerin yer aldığı bir müze de bulunuyor. Giriş ücretsiz, audioguide için 4 Euro ödüyorsunuz ve biraz da sıra bekliyorsunuz çünkü sıkı bir güvenlik araması var.
Şimdi bir öğle birası molası verelim. Sonra size Berlin Duvarı varken şehrin neye benzediğini göstereceğim.
Benden ayrılmayın. Şerefe! :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder