Lezzet Durakları: Cibalikapı Balıkçısı, Muhit ve Karabatak

Rezan Has Müzesi'ni gezdikten sonra kendinizi Cibalikapı Balıkçısı'na atmanız gerektiğini bir önceki yazımda söylemiştim. Bu tavsiyeme kulak verenler aşağıdaki gibi harika mezeler, ara ve ana sıcaklarla karşılacak ve benim şerefime "ayran" kadehlerini kaldıracaklar.:)


Uzun zamandır aklımızda olan ama ancak geçtiğimiz hafta Pazar akşamı Ongun&Dido&Duru üçlüsüyle deneyebildiğimiz Cibalikapı Balıkçısı'na her şeyiyle tam not verdik. Servis, yemeklerin lezzeti, fiyat/kalite dengesi, içerinin küçük ama sıcak atmosferi ile burası gönlümüzü fethetti diyebilirim. Geç kalmışız keşfetmek için, ama tadını sık sık çıkarmayı ihmal etmemeliyiz bence, çünkü yediğimiz her şeyin tadı hâlâ damağımda. Tatlı olarak ister müessesenin ikramı olarak masamıza gelen ve harika bir lezzeti olan dondurmalı sıcak tahin helvasından, ister Durukuş'tan bir yanak alabilirsiniz. Rejimde olanlara Durukuş tavsiye edilir; sıfır kalori ama yüz üzerinden bin lezzet! :)


Cibalikapı Balıkçısı'nın Moda'da da şubesi varmış. Orayı bilemem ama öz, hakiki Cibali'de olanı kesinlikle tavsiye ederim. İletişim bilgileri ve menü için buraya tık tık. Giderseniz Cibalikapı'yı da görmeyi unutmayın. 


Gelelim Karaköy duraklarına...Karaköy'ü biliyorsunuz, hızına yetişmek mümkün değil. Durmadan yeni yerler açılıyor Avrupa'yı andıran ara sokaklarında, daracık yollardaki eski binaların içlerinde. İşte biz de Dilara'yla yaptığımız bir Cuma buluşmasında bunlardan ikisiyle daha tanıştık. İlki Muhit. Kılıç Ali Paşa Mescidi Sokak üzerinde bulunan Muhit'i en çok da Twitter'da takip ettiğim bazı moda blogger'larının #ilovesale hashtag'li etkinlik duyurularından duymuştum. Ben spordan sonra hiçbir şey atıştırmadan gittiğim için Muhit Tost ve Muhit Limonata aldım, Dilara ise kahveyle bana eşlik etti. Limonatanın tadı da minik kavanoz içindeki sunumu da pek güzeldi doğrusu. Şirin, küçük bir kafe burası. Çay bahçesi tadında bir menüsü ve açık alanı var. 


Burada verdiğimiz uzun sohbet molasından sonra kahvelerimizi de başka bir yerde içelim diyerek attık kendimizi Karabatak'a. Julius Meinl markasıyla kahvelerinde Viyana esintisini bizlere taşıyan bu mekana bayıldım. Karaköy'deki pek çok kafede olan zemindeki o harika, eski tip, desenli karo mozaikleri, ferforje sandalyeler, masaya dönüştürülmüş traktör (!), tüm eski dokusuyla olduğu gibi bırakılmış taş duvarlar, duvar panoları, papatyalar... Dekorasyonu ve ortamı gerçekten çok başarılı olan mekanın sadece kahvelerini denedik. Onların da zaten lezzetinden neredeyse emindik. Burası laptop, ipad ya da kitabınızı, derginizi alarak gelip uzun zaman geçirebileceğiniz, isterseniz çalışabileceğiniz hoşlukta bir yer. En kısa zamanda İso'cumu da getirmek istiyorum ama hafta sonu kalabalığı ile ilgili pek iyi yorumlar duymadım. Bakalım artık, belki bir gün işten kaytarırsa birkaç saat, kaçarız onunla birlikte de buraya.:)


Şimdilik bu kadar... Gezmeye, keşfetmeye, yeni tatların tadını çıkarmaya tam gaz devam! Sizler de yarınki resmi tatili nasıl keşifler yaparak geçireceğinizi düşünmeye başlayabilirsiniz bence.:)



Hiç yorum yok: