Nehir ve Dostlarla Kadıköy Buluşması

9 Kasım Cumartesi günü Nehir için ikinci sıradan iki kişilik biletlerimizi almış bekliyorduk ki iki gün öncesinde başlayan feci kuru öksürüklerim beni korkutmaya başlamıştı. Gıcık hissinden dolayı durmadan öksürdüğüm için biletleri birilerine vermeyi bile düşünmüştüm ama neyse ki korktuğum gibi olmadı. Öksürüklerim bana yaklaşık bir buçuk saat izin verdiler ve ben de 16:00'da başlayan bu tek perdelik Oyun Atölyesi oyununu keyifle izleyebildim. 

Nehir, Oyun Atölyesi'nin bu sezon sahneledikleri oyunlardan en yenisi. Oyuncu kadrosu Haluk Bilginer, Ayça Bingöl ve Canan Ergüder'den oluşuyor. İngiliz oyun yazarı Jez Butterworth 2012 yılında yazmış ve Hira Tekindor da metnin çevirisini yapmış. Hira Tekindor'u Oyun Atölyesi çatısı altında yaptığı başka işlerle de görmeye devam edeceğiz gibi görünüyor, çünkü bu sezonun merakla beklediğim oyunlarından olan Kim Korkar Hain Kurttan?'ın da yönetmenliğini yapacakmış. Muhteşem anne-babanın muhteşemliğe aday oğlu olarak feci olumlu bir önyargım var kendisiyle ilgili. ;) Oyunun yönetmeni Haluk Bilginer

Oyuna gelince: hikaye Adam adında balık tutmaya meraklı bir adamın kulübesinde geçiyor. Yeri gelmişken söylemezsem olmaz: dekor şahane! Gerçekten şahane. O balıkçı kulübesinin sıcacık, ahşap atmosferini yaşatabilmişler. Adam'ın iki farklı ilişkisinde yaşadıklarını da Canan Ergüder ve Ayça Bingöl'ün canlandırdıkları karakterler de görüyoruz ve anlıyoruz ki bu adam ya da bu Adam (:P) her ilişkisinde hep aynı şeyleri yaşıyor. Kadın-erkek ilişkilerinin ve kadınların hep aynı olduğunu düşünüyor. Aynı hüsranları yaşıyor ve yaşatıyor ama durumu değiştirmek için de farklı bir şeyler yapmıyor. Belki de yapamıyor, çünkü elinden gelmiyor. Galiba farkında olmadan da yüzeysel, duygusal zenginlikten yoksun ve yalnız amcasının izinden gidiyor. 

Şimdiye kadar izlediğim Oyun Atölyesi oyunları arasında ilk sıralarda yer alacak oyunlardan biri değil Nehir. Ama ne olursa olsun başta Haluk Bilginer olmak üzere hepsini çok severek izlediğim bu üç oyuncuyu ve harika oyunculuklarını görmek için izlemeye elbette değer.  Tek perde ve 70 dk. Gişe iletişim bilgileri ise burada.

Çıkışta Müge-Recep ikilisiyle buluşacağız ama onlar Kadıköy'e gelmeden önce yaklaşık bir saat zamanımız var. O zaman biraz ganimet toplama zamanı diyerek önce Akmar Pasajı'ndaki kitapçılara, sonra da Barlar Sokağı'ndaki Teachers Pub'a uğruyoruz - elbette Anadolu Yakası'nı çok bilmeyen bizlerin burayı seçerken tek kriterimiz Guinness oluyor. :) Ganimetler aşağıda:


Sonra kendimizi Müge-Recep'e teslim ediyoruz. Artık rahatız, onlar mekanı seçecek ve hep birlikte tadını çıkaracağız. Bildiğin Nevizade varmış meğer Kadıköy'ün göbeğinde! Orada balıkçılar, publar falan olduğunu bilirdim de gecesinin bu kadar kalabalık ve canlı olduğunu bilmezdim doğrusu. Burada Rota Balık'ı tercih ediyoruz. Mezeleri ve ara sıcakları gerçekten lezzetli. O kalabalıkta servis hızı ve ilgi de gayet iyi. Doğru tercihmiş diyor ve bir büyüğümüzü orada deviriyoruz. Önceki deneyimlerinden ders alan insanlar olmadığımız için oradan çıktığımızda Müge'nin önerisine uyup kahvemizi içip ayrılmak yerine cila niyetine yine Guinness arayışına girmeyi tercih ediyoruz. Ve kendimizi yine güne başladığımız yerde, Oyun Atölyesi yakınlarındaki Belfast Irish Pub'da buluyoruz. Sohbet, muhabbet, cila(lar) derken yine ertesi Pazar güne "Günaydın!" değil "Alkaaaa!" diye uyanacağımız bir sabah için hazırlıklarımızı tamamlamış oluyoruz. ;) Hatta bonus olarak sesim de birkaç günlüğüne beni terk ediyor. Olsun.. "İşte bunlar hep nazar," diye sorumluluğu dış mihraklara atarak bir sonraki hafta sonunu planlamaya, bir yandan da "evet bu kez fazla zorladım bünyeyi - ama eskiden de zorlardım bir şey olmazdı ki - acaba yaşlanmak böyle bir şey mi?" diye kendimle hesaplaşmaya devam ediyorum. Kahrolsun bağzı rutinler! :)   





2 yorum:

Keşke Gerçek Olsa dedi ki...

Dekorun ben de hastası olmuştum. Hatta o dekorda uzun yıllar yaşayabilirdim :)

Imge dedi ki...

Damla,

Aynı fikirdeyiz demek..:) Ama ben uzun yıllar demeyeyim de şöyle uzun hafta sonu kaçamakları için alayım diyorum kulübeyi..;)