Eleni ve Wasted Youth

Yıllar önce (herhalde altı-yedi yıl olmuştur) kayınvalidemin "bir solukta okudum, harika bir kitap" önerisiyle hem ben hem annem Eleni'yi aldık. Sırayla da başladık okumaya. Ama bir şeyler oldu ve ikimiz de yaklaşık yüz sayfa kadar okumamıza rağmen kitabın sarmadığına karar verip bıraktık. Sonra da her buluşmamızda dalga geçercesine bunu kayınvalideme hatırlatmaya devam ettik. "Aman neresi sürükleyiciymiş bu kitabın Gülnurcum" ya da "ay bana fenalıklar geldi okurken anne, hiç giremedim hikayeye" falan gibi yorumlar eşliğinde kadıncağıza sanki bize kitap önererek suç işlemiş muamelesi yapmaya devam ettik. O ise bilgelik dolu sakinliğiyle, içinden "zamanı gelince görürüm sizi" der gibi sabırla susup bekledi.:P

Ve benim için doğru zaman gelmiş, sevgili dostlar. Artık kayınvalideciğimin ne demek istediğini çok iyi anlıyorum çünkü bu harika romanı yıllar sonra ikinci kez elime alışımda gerçekten hiç bırakmadan okuyup bitirmek istedim. Nicholas Gage'in yazdığı ve Yunan İç Savaşı sırasında yaşanan gerçek olaylara dayanarak annesinin haksız yere idam edilişini anlattığı hikayede Yunanistan'ın dağ köylerinden biri olan Lia'ya gidiyoruz. 1940lı yılların ikinci yarısındayız. Yunanistan'da sağ-sol çatışmaları had safhada. Gerillalar dağlarda ve pek çok köy, kasabada yönetimi ele geçirmiş durumdalar. İlk başlarda köylülerin de desteğini alarak hakimiyeti ele geçirmeleri sonrasında giderek artan diktatör tavırları yıllarca çok büyük acılar yaşanmasına, on binlerce canın ölümüne, binlerce ailenin parçalanmasına ve sayısız ruhsal travmaya neden oluyor. Bu travmayı yaşayan ailelerden biri de Lia köyünün saygın ailelerinden biri olan Eleni'nin ailesi. Eşi Amerika'da çalıştığı için beş çocuğuyla birlikte tek başına bu zorlu dönemi atlatmaya çalışan Eleni'nin yaşadıklarını nefesinizi tutarak okuyacaksınız. Bir yandan da o dönemlerde Yunanistan köylerindeki yaşama dair fikirler edinecek ve bizimkine ne kadar benzer âdetlere, inanışlara ve yaşam tarzlarına sahip olduklarını görerek şaşıracaksınız. Geleneksel aile bağlarına verilen önemin bir dayanışma mı yoksa bağ mı olduğunu, nelere mal olabileceğini göreceksiniz. Ya da diktatörlerin kaybederken bile kayıplar yaşatmadan, tozu dumana katmadan, efendice gitmeyeceklerini göreceksiniz. İlahi adalet mi, intikam mı sorgulaması yapacaksınız. Ve kesinlikle bu kitaba kayıtsız kalamayacaksınız, yaşananlardan çok etkileneceksiniz.  

İyi ki ikinci şansı vermişim Eleni'ye. Kayınvalideme buradan gecikmiş bir teşekkür yollarken, anneme de bir an önce ikinci şansı vermesi gerektiğini hatırlatayım. Ve zaman zaman beni çok sinirlendirse de o geleneksel düşünce yapısıyla çocukları için elinden gelenin en iyisini yapmayı başaran Eleni'nin ruhuna da huzurlu uyku dileklerimi yollayayım. Mutlaka okuyun bu güzel romanı. 

Tam da kitabı bitirdiğim bu hafta sonu izlediğimiz Wasted Youth (Kayıp -bence Harcanmış olmalıydı- Gençlik) adlı Yunan filmini de aynı topraklardan çıkan bir eser olarak bu yazıya ekleyeyim dedim. Dönem farklı tabi, bu kez hikaye günümüzde geçiyor. Günümüz Atina'sında iki farklı yaşama göz atıyoruz. İlki 16 yaşında, kaykayı tutku haline getirmiş, yaşının getirdiği sorumsuzluklarla babasıyla sık sık tartışan, arkadaşlarıyla alemlere akan tam bir 'deli'kanlı. Diğeri ise orta yaşlarda, işinden ve aile yaşantısından bıkkınlık duyan, mutsuza yakın bir ruh haliyle monoton yaşamını sürdüren bir polis memuru. 


Bu iki insanın yaşamı nasıl bir noktada kesişir dersiniz? Biliyorsunuz bizde gençlerle polislerin kesişmeleri pek sevimli olmuyor çoğu zaman, peki ya orada durum nasıl diye merak ediyor musunuz? İçlerindeki isyanın yansıması olarak her şeye ve herkese karşı olan gençlerin ya da ACAB ifadesiyle anmaya bayıldıkları polislerin tamamı kötü, zararlı, tehlikeli midir? Sağduyunun devreye giremediği durumlarda yaşanabilecekler nelerdir? Ve bu gençler kendi kendilerini mi harcarlar hep hobi olarak, yoksa kendilerine hakim olamayan yetişkinler tarafından mı harcanırlar çoğu zaman? Güzel ve doğal bir Moviemax Festival filmi daha. Önerilir... İzleyin...

Hiç yorum yok: