Kitaplar...Sokaklar...Dükkanlar...Ve Kahve Molası... :)

İdefix Sanal Kitap fuarı listeme annemin kendisi için eklediği üç Alice Munro kitabını o gelene kadar okumayı başardım! Bazı Kadınlar'ın birkaç öyküsü eksik kaldı (ama yine de annemle yolladım kitabı, ne de olsa oraya gittiğimde koşu bandında falan bitiririm diye düşündüm) ve Çocuklar Kalıyor'daki iki öyküye ısınamadığım için geçtim. İtiraf ediyorum annem olmasaydı 82 yaşındaki bu Nobel ödüllü Kanadalı kadın yazarla hiç tanışmamış olacaktım. Çünkü ben öykücü değil romancıyımdır daha çok. Ama bu kez bu festival filmi tadındaki öyküler o kadar iyi geldi ki. Bir de spor yaparken okumak da çok keyifliydi: 25 dakikalık bisiklet seansında bir öykü bitecek! ;) 

Yazarın yalın bir dili ve doğal bir anlatımı var. Öykülerindeki psikolojik derinlik de çok etkileyici. Genellikle kasaba yaşamını ve kadını merkez alan öyküleri var. Ben sondan başa giderek okudum kitaplarını ve en son çıkan Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik ile (birkaç öyküsünü Adana'ya bıraktığım) Bazı Kadınlar favorim oldu. Siz de üçünü birden almayacak olsanız bile tadımlık bir tanesini seçip tanışın derim bu olgun kalemle.Pişman olmazsınız. 

Olgun kalemden sonra sırada yeni nesil yazarlardan biri var. Yirmili yaşlarda ve henüz yirmilerindeki gençlerin dertlerini eğlenceli bir dille kaleme alan bir yazar Cora Carmack. Dert derken, "sınıfın tek bakiresi benim, bir an önce bundan kurtulmalıyım" diyen Bliss'in müthiş derdinden bahsediyorum mesela. Bu sefacı ecnebilerin dertleri de böyle işte n'aparsınız. Peki, benim ne işim var bu çoluk çocukla, diye soruyorsanız hemen söylüyorum: "Efenim, bendeniz kitabın çevirmeni oluyorum." Çocuklar yazmışlar, yaşamışlar, ben de önceki kuşaktan ablaları olarak çeviriye el atayım dedim..:P Ay zaten benim gibi kafa abla nereden bulacaklar ayol! Güzel bir ekip olduk bence kendileriyle. Hatta yakın bir zamanda yine Pena Yayınları'ndan çıkması planlanan serinin ikinci kitabını çevirmek için de kolları sıvayacağım gibi görünüyor. Bana kolaylık, kanı kaynamakta olan fıkır fıkır, kıpır kıpır genç okurlara da iyi okumalar diliyorum. Umarım beğenirsiniz.  


Bu aralar sürekli kitaplardan bahsediyorum diye eve kapanıp kaldığımı da düşünmeyin. Geçen hafta annemin burada olduğu günler yine İstanbul sokakları bizleri bekliyordu. Ve bu aralar en favori rotamız olan Galata'yı da pas geçmedik elbette. Aşağıda bu turdan renkli kareler var. Lüleci Hendek Sokak'ta bulunan Hiç ve Kuzzi'yi didikledik bu kez ek olarak. Hatta kalbim Kuzzi'deki objelerde kaldı diyebilirim. Sorduğum harika bir tasarım objenin fiyatı 22.000 TL çıkınca aklım pek kalmadı doğrusu! :) Ama gözünüz korkmasın, her şey o civarda değil. Çok güzel Urart ürünleri -tabaklar ve şamdanlar- de var bu nefis dükkanda. 


Yine de biz hem didikleyip hem de ganimet edinebileceğimiz sokaklara dönelim dedik bir an önce. Serdar-ı Ekrem'deki ve Galata Kulesi'ne çıkan diğer ara sokaklardaki dükkanlara daldık sırasıyla. Halt geçen sefer Dido'ya yaramıştı (çiçekli abajurlar), bu kez anneme yaradı. Deri-turkuaz karışımı nefis bir bileklik kaptı oradan. Lokumcu, kutucu, takıcı, havlucu, vs derken bir kahve molasını hak ettik ve klasik mola yerimize gittik. 


Nikol Galata'da Anne Taintor'dan alıntılar ve bir dilim Nutellalı, fındıklı cheesecake eşliğinde kahvelerimizi içtikten sonra akşam İso'cumla buluşup iki önceki yazımda sözünü ettiğim Evim! Güzel Evim! oyununu izlemeye gittik. Eee, ben bu şehri nasıl sevmem şimdi, sorarım size..;)

Yarın harika bir tiyatro oyunundan daha bahsedeceğim sizlere. Bende kalın.. 

Hiç yorum yok: