Aklın Uykusu Arter'de

Perşembe günü çeviriye mola ve gezme günüydü bu hafta. Attım kendimi Beyoğlu'na. Önce öğle yemeği için Ezgi'yle buluştuk. Onun işine yakın Sıraselviler'deki Pizzeria Trio'ya gittik. Arayı fazlasıyla açmış olunca kendimizi sohbete ve yemeğe verip fotoğraf falan çekmeyi unuttuk tabi.:) Ama işinize yarayacak bilgiler burada. Pizzası hiç fena değildi, başlangıç olarak söylediğimiz domates ve sarımsak soslu karides ve kalamar harikaydı, menüde bir sürü İtalyan şarabı çeşidi olması artı bir özellik, ayrıca kırmızı-beyaz pötikare örtüleri, duvar resimleri, taş fırını ve şarap mantarlarından dalları olan ağacı ile çok da sevimli bir ortamı vardı. Yolunuz düşerse, aklınızda olsun derim.

Yemek sonrası ayrıldıktan sonra hava harika olduğu için İstiklal Caddesi boyunca yürüdüm. Bir iki kitapçı, bir H&M, bir de Türk kahvemin yanına lokum almak için Koska duraklarına uğradıktan sonra asıl hedefe ulaştım: Arter.Uzun zamandır aklımda olan Marc Quinn'in Aklın Uykusu sergisini görmek için geldim buraya. İyi ki de gelmişim, çünkü gördüklerimden gerçekten çok etkilendim. 


Aklın Uykusu, Marc Quinn'in 1999 yılından bu yana ürettiği 30'dan fazla yapıtı bir araya getirmiş. Aralarında yağlı boya tablolar, heykeller, hatta sanatçının canıyla "kanıyla" ürettiği -gerçekten- çalışmalar var. Arter'den içeri girmeden de girişte görebileceğiniz altın renkli, 3 boyutlu tarama teknolojisiyle büyütülerek üretilmiş, dev, bronz deniz kabuğunun adı Dünyanın Kökeni. Zaten onun güzelliğini görür görmez içeride neler olduğu ilginizi çekecektir.   

Afişteki figürden de anladığınız üzere içeride bir sürü beden de sizleri bekliyor. Ama bunlar insan bedeni ile ilgili adeta bir standart haline gelen estetik nitelikleri barındırmayan beden figürleri. Bir eksik, kusur, alışılmışın tersi bir durum, doğallıktan uzaklaşma, sıra dışı bir şey göreceğiniz kesin. O gözle bakın bu heykellere. Sağ üstteki trans çift Buck & Allanah ile sol alttaki bir dizi göğüs büyütme ameliyatı geçirmiş Amerikalı model Chelsea Charms ile de ben tanıştırmış olayım sizi. Toplumun bedene, bedenin kusurlarına ve kusursuzluğuna dair takıntısına ve bu takıntının bazı kişilerde kendi bedenlerini giderek artan biçimde dönüştürmeye sevk edişine gönderme yapmış Quinn. İyi de yapmış! Bir sonraki çalışmalarında esin kaynağı olarak yararlanabileceği birkaç isim önerebilirim kendisine bizim "sanatçı"lardan da..;)


Aşağıdaki ikili de favorilerim arasında. Yıldızların Görünmediği Yerlerin Haritası (gece ve gündüz görüşü olarak iki farklı versiyonuyla), sanatçının insan gözünü büyütülmüş bir ölçekte gösteren serisinin parçalarından. Bu kez dev gözbebeğinin üstüne dünya haritaları yerleştirilmiş. Quinn, insanla dünya arasındaki etkileşime değinmekle birlikte beyaz noktalarla işaretlenmiş insanların yıldızları göremedikleri bölgeler aracılığıyla nüfus ve enerji tüketimi konusuna da el atmış.


Aşağıda yine çok sevdiğim birkaç eser bulunuyor. Bronz heykellerin güzelliği karşısında diliniz tutulabilir. Sol alt köşede duran ise sanatçının kendi başının, kendi kanının kalıbı alınarak dondurulmuş hali olan Self. İnsan hayatının geçiciliğini anlamak ve bu gerçekle başa çıkmak çabasından yola çıkarak ilkini 1991'de yaptığı ve beş senede bir yapmaya devam ettiği sürekliliği olan bir proje. Aslında biz Instagram #selfie'cilerinin yaptığı şeye benziyor bir bakıma, ne dersiniz? :P 

Kanadalı oyuncu Rick Genest'in bronz heykeli olan Zombie Boy çalışmasının önünde duran dünya haritası ise Yeni Bir Coğrafya İçin Etüt. Üzerine siyah yağlı boya sıçrayan ülkelerin vay haline! Türkiye'nin üstünü komple simsiyah görmeyi bekliyordum ama gayet tertemiz duruyorduk. Bizdeki durumu henüz etüt edememiş Marc'cım bence.;) 


Ve son olarak, bana artık her gördüğüm ağaç direnişi hatırlatıyor olabilir, ama Quinn'in bu ağacının direnişle ilgisi yok. Zaten bir ağaç bile sayılmaz. Yine 3 boyutlu tarayıcı teknolojisiyle büyütülmüş, kendi bitki koleksiyonunda yer alan 250 yaşında bir bonsai bitkisi bu. Adı Arzuya Tutsak (Karekök). Tefekkür sembolü olan bonsai ağacı, sanatçı için doğayla ilişkimizin bir mikrokozmosu da aynı zamanda. 


Tatlı su sanatçısı olmayan Marc Quinn, direnişi de halılara aktarmayı tercih etmiş. Yerdeki halılarda Brezilya, Yunanistan, Mısır, Hindistan ve İngiltere'de çıkan isyanlar sırasında muhabirler tarafından yakalanmış kareler var. Direnişin, devrimi ve isyanın resimleri. Çok etkileyici. Ve 2012-14 arasında oluşturduğu bu serinin adı da Tarihin Yaratılışı.

27 Nisan'a kadar devam edecek olan bu muhteşem sergiyi sakın kaçırmayın. Hatta bence Arter'in hiçbir etkinliğini kaçırmayın. Tiyatroda DOT neyse, son yıllarda sanatta da Arter o oldu benim için. Anladınız siz beni bence. ;) 

Hiç yorum yok: