Dostlarla Bozcaada Kaçamağı

Geçen hafta sonu dostlarımızla birlikte Bozcaada'ya kaçtık. Haftalar öncesinden planlar yapılmıştı. Cuma günü sabahın kör saatinde Mahmutbey gişelerinde buluşarak, yol boyu birbirini takip eden iki arabanın ne yiyeceği, ne içeceği, neler depolayacağı haftalar öncesinden belliydi anlayacağınız. ;) Çok şükür ki planlarda sapmalar ve değişiklikler olmadan, seçimlerimizden memnun kalarak, keyifle ve ağız tadıyla çok güzel bir hafta sonu geçirdik adada.  

Öncelikle kaldığımız yerden bahsedeyim. Otel yerine bir ada evinde kalmayı istiyorduk. Bu yüzden Müge'nin arkadaşının işlettiği Amaranda Ada Evi'ne gitmeye karar verdik. Gidince de anladık ki çok doğru bir karar vermişiz. Beş odalı bu minik işletmenin sahiplerinin ilgisi, odalarının rahat, ruhlu ve sade dekorasyonu, bahçelerinde sundukları nefis kahvaltıları gerçekten bizi çok mutlu etti. Yüzlerimizde kocaman bir gülümsemeyle ve bir daha gidersek adadaki evimizin neresi olacağını bilerek ayrıldık Amaranda'dan. İşini severek yapan insanlarla tanışmak çok güzel. O yüzden Özlem ve Mustafa'ya bir kez de buradan teşekkürlerimi gönderiyorum. Ve sizi bu mor panjurlu evimizin fotoğraflarıyla baş başa bırakıyorum:


Hepimiz Bozcaada'ya daha önce gelmiş olmamıza rağmen yine de ilk iş olarak o şipşirin sokaklarına atıyoruz kendimizi. (Adaya daha önceki günübirlik gelişimiz ile ilgili notlarım burada. Kale ve rüzgar değirmenlerini de o yazıdan okuyabilirsiniz.) Hepsi birbirinden zevkli dükkanları, restoranları, kafeleri ve kapı önleriyle bu ada bir harika dostum!

  
Bu arada deneyim konuşuyor: siz siz olun doğayla baş başa olacağınız ortamlarda kırmızı bir şey giymeyin! Altımdaki pantolon yüzünden yol üstünde Ünal Peynircilik'teki kahvaltı molamızda bir arı tarafından tam da totodan şişlendim sevgili okur! Fesleğen iyi geliyormuş, aklınızda olsun. Müge'ye ve Ünal çalışanlarından birine emanet ettim arının müthiş eserini artık, onlar kolonyalı mendille, fesleğenle, amonyakla icabına baktılar. Sonra Malkara'ya dalıp bir de eczane aradık antihistaminik almak için. Her duyan alerjin varsa boğulur ölürsün falan gibi müthiş iç açıcı yorumlar yapmayı ihmal etmedi elbette, ama sağ olsun bir tek annemin tepkisi "Oh, şifa olsun!" oldu. Bu sene hasta olmayacakmışım. ;)

Neyse, gelin sizi biraz da deniz kıyısına götüreyim. Bozcaada Kalesi'nin önünde hem denize girebileceğiniz hem de sadece denize karşı bir şeyler içebileceğiniz iki kafe bulunuyor. Bence öğleden sonra bira molası için ideal. 


Ayrıca liman bölgesinde Kale manzarasına karşı oturabileceğiniz pek çok restoran da bulunuyor, ama bizim tercihlerimiz bunlar değildi (bir sonraki yazıda detaylar gelecek).


Açıkçası biz ekip olarak bu Bozcaada gezisinde denize girmeye pek niyetli değildik. Bunun birinci nedeni birçoklarının tercih ettiği buz gibi deniz ve rüzgarlı havanın bizim deniz tatili tercihlerimize pek uymamasıydı. İkinci nedeni de adada birçok plajda tesisin yetersiz olmasıydı. Belki başka yazılarımda da belirtmişimdir: hiçbir konuda konformist değilimdir plaj konusunda olduğum kadar. E Akdeniz çocuğu olarak sıcak havaya ve denize de alışmışız. Baktık ki Ayazma'da tesis var ama kalabalık ve git git derinleşmeyen bir deniz - "Amaaan bu denizde ıslanmaya değmez" dedik direkt. Akvaryum Koyu'nda tuzunla kurumayı bekle, kuma havlunu ser ama yine de her yerin kum olsun, otele dön, üstünü değiş, cık bu da olmadı. E karar verildi o zaman, içimizde bikiniler, çantamızda havlular var, ama denize girmeyeceğiz. Habbele Koyu'ndaki Mitos Plajı'na  da arabadan el salladık, ki yeter bence. Ama denizi dışarıdan bakınca bile anlaşılabilecek kadar tertemiz. Soğuk deniz severlere, rüzgardan tınmam diyenlere duyurulur. Biz Akvaryum Koyu'nda fotoğraf çekip (sol), Ayazma Plajı'nda Vahit'in Yeri'nde (sağ) bira&patates molası vermeyi tercih ettik Cumartesi günü. 


Biraz mola vereyim, sonraki yazıda da lezzet duraklarımızdan ve alışveriş notlarımızdan bahsedeyim, olur mu? Şimdilik bana müsaade. ;)

3 yorum:

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Sizden üç hafta önce gitmiştim. Diğer notlarınızı da merakla bekliyorum.

pelinpembesi dedi ki...

ağustos sonunda çok mu rüzgarlı olur? deniz tatili de olsun istiyoruz ama yanlış seçim mi olur. burayı görmediğim için gitmekte istiyorum bir taraftan

Imge dedi ki...

Mehmet Bilgehan Merki,

Bugünkü yazıyla birlikte ada hakkında şimdilik yazacaklarım bitti. Bakalım aynı yerlerde mi gezinmişiz? ;)

Buket,

Deniz tatili de olsun istiyorsan, Ağustos sonuna kalma derim. Ne bileyim Eylül'e yaklaştıkça belli olmaz buraların havası. Yerinizde olsam Ağustos'un ilk iki haftasını tercih edebilirdim Bozcaada için. Ama unutma: ben sıcak hava ve sıcak deniz severim. ;)