Meis Adası'ndan Rodos'a Pazartesi ve Cuma günleri saat 11.00'de Blue Star Ferries'in dev gemisi kalkıyor. Hatta sahildeki kafelerden birinde geminin gelmesini beklerken ben yine "ya başka bir iskeleden kalkıyorsa, ya kaçırırsak" falan gibi adanın genel huzurlu ve sakin temposuna uymayan şehirli bir telaş içinde kurtlanmaya başladığımda kafenin sahibi "merak etmeyin, kaçırmanıza imkan yok, geldiğini bütün ada görüyor zaten" dedi. Doğruymuş! 11.00 gibi düdüğünü duyarak başımızı çevirdiğimizde adanın konuşlandığı koyun girişini olduğu gibi kapatarak limana yaklaşan devi gördük. Ve yaklaşık 3,5 saat sürecek olan gemi yolculuğumuz için kendimize güzel bir yer bulup kitaplarımız ve iPad'lerimizle habitatımızı oluşturduk. Ben çoğu zaman dışarıda, gölge köşemde; İso'cum da çoğu zaman içeride benim nefret ettiğim ama ofisinden 19 dereceye alışkın olduğu için bayıldığı klimalı salonda ; ara sıra ortak noktalarda buluşarak yolculuğumuzu tamamladık. (Tek yön fiyat, kişi başı 21.50 Euro)
Cumartesi akşamına kadar Rodos'ta olacağız ve burası büyük bir ada. Dolayısıyla önce otele bavulları bırakıp, daha sonra bundan sonraki dört gün boyunca bizi sahillere götürecek arabamızı kiralamamız gerekecek. Otel olarak Best Western Plaza'da kaldık. Özellikle önermem. Odaları ve yeri iyiydi ama kahvaltısının vasatlığı ve çalışanlarının her anlamdaki ilgisizliği ve uyuz tavırları beni her an "hanfendi çizgimden" saptırabilirdi! ;) Ama siz de otel seçerken yer olarak hem limana hem Old Town'a yakın olan, restoranlar ve mağazaların bolca bulunduğu bu canlı bölgede kalabilirsiniz. Zaten Batı yakasındaki daha büyük ve resort mantığındaki oteller dışında en çok otelin de burada olduğunu göreceksiniz. Ama bu adada rüzgarıyla meşhur Batı kıyılarından uzak durun; burada huzur Doğu'dan yükseliyor gerçekten (plajlardan bahsederken fotoğraflarla açıklayacağım). ;)
Gelelim araç kiralama bilgilerine. Şehrin her yerinde araba ve motosiklet kiralayabileceğiniz bir sürü acente göreceksiniz. Bunlardan birinden minik bir şehir arabası kiralamanız çok işinize yarayacaktır. Plajlara giden otobüsler falan var elbette, ama her gün 30-60 dakika mesafedeki plajlara eliniz kolunuz plaj çantaları, havlular, deniz gözlükleri, ayakkabıları, vs ile dolu bir şekilde gideceğinizi düşünürseniz arabanın büyük kolaylık olacağını da tahmin edebilirsiniz. Plajlarda ücretsiz park yerleri bol miktarda var. Şehir içinde park sorunlu olabilir ancak biz otelimize çok yakın olan Eurocars'dan araç kiraladık ve onlar istediğiniz zaman getirip bizim bu sokakta ayırdığımız yerlere park edebilirsiniz dedikleri için sorun yaşamadık. Giderseniz Yiannis'e ve minik gangster Smart'ımıza bizden selam söyleyin. ;)
Rodos'taki beş gün için planımız şöyleydi: dört gün yine dolu dolu yaz tatiline devam ederek plajlarda geçireceğiz; akşamına Marmaris'e geçeceğimiz son gün Cumartesi'yi ise tarih turuna ayıracağız. Gördükten sonra rahatlıkla söyleyebilirim ki Old Town'da yani şehrin tarihi simgelerinin toplandığı Eski Şehir'de bir gün geçirmek gayet yeterli. Tamamını yürüyerek gezebileceğiniz bu bölgenin görülmesi gereken en önemli durağı The Palace of the Grand Master of Knights. Erken Bizans dönemi hisarı olarak 7. yy sonlarında inşa edilen bu kale, Bizanslılar ve St. John Şövalyeleri'nin hüküm sürdüğü 1309-1522 yılları boyunca adanın yönetim merkezi olmaya devam etmiş. 1522'de Kanuni'nin Ada'yı ele geçirmesiyle birlikte Oniki Adalar'ın bu en büyük adası yaklaşık 400 yıl boyunca Osmanlı egemenliğinde kalmış. Bu arada Osmanlı döneminde bu yapı zindan olarak kullanılmış. Kaleyi kişi başı 6 Euro karşılığında gezebiliyorsunuz.
Kalenin içinde Rodos'un Antik dönemlerden Osmanlılar tarafından ele geçirilişine kadar olan süreye kadar olan zaman dilimindeki yaşam tarzı, ekonomi, kültür-sanat, askeri yapılanma ve pek çok alana dair bilgiler edinebileceğiniz heykeller, objeler, kalıntılar, vs bulunuyor. Ayrıca pek çok idari ve özel salon göreceksiniz. Hepsi içindeki favorim çoğu Kos'tan getirilmiş olan yer mozaikleri oldu desem. Hele bir de o harika taş duvarlarla ve bronz avizelerle birleşince her girdiğim salonu şöyle sıcacık bir dağ evi misali dekore etmeden duramadım zihnimde. :P
Buradan çıktıktan sonra Rodos'taki birçok camiden en büyük ve en önemlisi olan ve Kanuni döneminde yaptırılan Süleyman Camii'ni görüyoruz. İçi gezilmiyor ve cemaat olmadığı için bayramlar dışında ibadete de açık olmadığını öğreniyoruz.
Hemen karşısındaki 1793 yılından kalma Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi'ne de bir göz atın derim. Kapılarının ve avlusunun güzelliği, içindeki el yazmaları ve her dönemde halkın eğitimine önem veren insanların varlığı karşısında mutluluk duyacaksınız. Servet sahibi Hafız Ahmet Ağa doğduğu yer olan Rodos'a bir şeyler yapmak isteyerek bu Müslüman-Türk kütüphanesini kurmuş. Zamanında 1995 kitapla oluşturduğu bu kütüphanede şu an 1256 kitap bulunmaktaymış. Bu bir eşi daha olmayan el yazmalarının yıllar içindeki meçhul kayboluşları ise işin üzücü tarafı.
Bizim Old Town duraklarımız bunlar oldu, siz biraz daha tarih-kültür turu yapmak isterseniz çok yakınlarda bir de Arkeoloji Müzesi olduğunu unutmayın. Sonrasında işin daha keyifli olan kısmına daldık. Eski şehrin minik ara sokaklarında dolaştık, mağazalara baktık ve ufak tefek alışveriş yaptık (klasik yaz şapkama veda ettim bu sene; gelecek sezon Rodos hatırası yeni şapkamla karşınızda olacağım, güzel mi? ;) ), meydanları dolaştık ve önümüzden geçip giden insanlara bakarak oturabileceğimiz minik kafelerde buz gibi bira molası verdik.
Dönüşte de sahilden yürüyerek Mandraki Limanı'nın önünden geçip otele bavullarımızı almaya gittik (tarih turunu son güne bırakmıştık çünkü; yaz gezilerinde öncelikler değişiyor: önce plajlar! ;) ). Burada bir zamanlar yer alan ve dünyanın yedi harikasından biri olan 32 metre yüksekliğindeki Rodos Heykeli'nin ayaklarının olduğu noktalarda duran geyik heykelli sütunları, yel değirmenlerini ve kiliseyi gördük ve sonra aynı yollardan taksiyle dönerek kendimizi Yeşil Marmaris Katamaran'ı için pasaport kuyruğunda bulduk.
Ama yazılar bitmiyor elbette. Şimdi plaj çantalarınızı hazırlayabilir, güneş kremlerinizi sürebilirsiniz. Çünkü Rodos'un birbirinden güzel plajları bizleri bekliyor.;)
İyi hafta sonları!
2 yorum:
Bu ve bundan sonraki devamı yazılarınızı keyifle okudum.Anılarımı canlandırdınız.Gidilecek ne çok yer varmış.Gidilen yerden her zaman bir eksikle dönülürmüş,tekrar gidip tamamlamak için ama hiç bir zaman tamamlanmazmış (bunu ben uydurdum ama doğru değil mi?).
Mahmutun güncesi,
Mutlaka eksikle dönme kısmı doğru olabilir, ama tekrar gidip tamamlama kısmı bana hiç fena fikir gibi gelmedi. ;)
Yorum Gönder