Ay Sarayı ve BLAM!

Bu aralar elde kitap süründürme zamanı. Çünkü çeviri programı da yoğun. Dolayısıyla aktivite çeşitliliği anlamında çeviriden arta kalan zamanları sosyalleşme ve sanatın görsel kısımlarına ayırıyor, daha az kitap okuyabiliyorum. Birkaç haftadır elimde gezinen Ay Sarayı da Paul Auster'ın herhalde en uzun sürede okuduğum kitabı olarak kayda geçecek böylece. Eski günlerime döneceğim Paul, bekle beni. ;)


Ay Sarayı yine bir sahaf tezgahından Paul Auster serimi tamamlamak için kaptığım parçalardan biri. Ama fiziksel anlamda pek nadide olmayanı, zira elimde dağılmadan bitirebildiğime sevindim. M.S.Fogg'un üniversiteden mezun olmasına rağmen çalışmamaya, yememeye içmemeye, bir nevi stand-by modunda gidebildiği yere kadar gitmeye karar verdiği yılları, ardından biraz toparlanıp huysuz, yaşlı ve sakat Bay Effing'in yanında çalıştığı yılları ve onun ölümünün ardından da Effing'in babasını hiç tanımamış oğlu ve sevgilisi Kitty ile geçirdiği ve kendi yaşamıyla da ilgili pek çok şeyi yıllar sonra da olsa açıklığa kavuşturduğu dönemi ele alıyor. Bu kez baş rolde Brooklyn yok ama "yok artık" dedirtecek rastlantılar var. Gerçi bu kadar süründürmeseydim iyiydi, çünkü özellikle son bölümlerde öyle rastlantılar, öyle çözülmeler var ki fazla kopmaya gelmiyor.  Yine de her zamanki gibi sevdim ben bu romanını da.

Baş karakter  Fogg'u ise harika tanımlayan Effing'in şu sözleri aklımda kalacak:

"Sen bir düşseversin evlat. Aklın ayda, görünüşe bakılırsa da hiçbir zaman oradan inmeyeceğe benzer. Hırsın yok, parayı umursamıyorsun, felsefi yanının ağır basması yüzünden sanatçı da olamazsın. Ne yapacağım seninle ben?

Geçen hafta izlediğim oyuna gelince aslında DHL Express Turkey sayfasında sorunun yanıtını bilene çift kişilik BLAM! davetiyesi veriyoruz mesajını görene kadar izlemenin aklımda bile olmadığını itiraf edeyim. Ama haftalar önce La Boheme için biletlerimizi alırken görmüş ve ilginç olabilir diye de düşünmüştüm. Yine de tarihlerden emin olamadığımız için "bakarız" diyerek bilet almamıştık. Gerçekten de İso'cumun olmadığı bir haftaydı geçen hafta. Ama yine de yarışma gördüm mü dayanamam diyerek katıldım ve davetiye de kazanınca Nazoş'la birlikte kurulduk yerimize. ;)



BLAM! bu hafta sonu gösterilerini tamamladığı için kaçırdığınızı üzülerek söylemek zorundayım. O yüzden de kısaca anlatayım: bu bir sözsüz ve fiziksel tiyatro. Her şey jestler, mimiklerle, küçük ve büyük -hatta baya büyük- hareketlerle anlatılıyor seyirciye. Ağızdan çıkan tek ses bazı ünlemler, o kadar. Çok az müzik ve bol bol efekt sesi eşliğinde dört oyuncu tarafından sahnelenen tek perdelik bir gösteri.

Bu dört oyuncu, ofis hayatında üstünü başını parça pinçik edecek kadar sıkılmış, aynı yerde çalışan dört memuru canlandırıyor. Biri patron, üçü çalışan. Ama hepsinin ortak özelliği feci sıkılmaları. O zaman ne yapıyorlar? Ofisi fantastik bir ortama çevirerek hayali karakterlere bürünüp kendilerine kurgu bir dünya yaratıyorlar. O dünya içinde iyi adam ya da kötü adam, kurban ya da kahraman oluyorlar. Kimi zaman uzaylıların saldırısına karşı savaşıyorlar, kimi zaman robotların. Bazen romantik anlar yaşıyorlar bazen hastanelik oluyorlar. Düşünsenize hiç dosyalıklardan robot kolu olabilir mi? Ya da damacana ve iki masa lambasından vals yapabileceğiniz bir sevgili yaratmak mümkün müdür? O kadar sıkılınca mümkün oluyormuş, izledik hep birlikte. ;)

Bir de Kuzey insanına soğuk derler. Biz dört Kuzey erkeği (İzlanda, İsveç ve Danimarkalılardan oluşuyor grup) sayesinde hem pek heyecanlandık hem de pek güldük doğrusu. E o zaman sponsorlardan DHL'e ve Zorlu PSM'ye bir de buradan teşekkürler. 18 Ocak'taki La Boheme'i sabırsızlıkla bekliyoruz. O zamana kadar büyük olasılıkla Cinemaximum, Eataly ve H&M için uğrarız oralara. ;) Ha bir de Hugh Jackman fiyatlarını görür görmez ona da bir davetiye kazanmak için aylardır evrene enerji gönderdiğimi şimdiden duyurayım. "Hadi evrene kalmasın işin, fiyatları uçak bileti alıp Hugh Jackman'i görmeye gitmek için harcayacağın miktardan daha aşağılara çektik," diye bir malumat verirseniz koşa koşa bilet almaya gelir, üstüne bir de gelirken size hediye getiririm. Bekliyorum haberlerinizi... ;)

İyi haftalar!

2 yorum:

Adsız dedi ki...

İmge merhaba,

Yazını yeni okudum. Aynı oyunu izlemişiz belki de aynı anda salondaydık :) İlk defa bir tiyatro oyununu seninle eşanlı görmüş oldum. Ne yalan söyleyeyim senin yazdığın onlarca tiyatro yazısı ve tiyatro tutkun bana da ilham verdi ve peşi sıra bir sürü oyuna bilet aldım :) Takipteyim :)

Imge dedi ki...

karmahaskickedmyass,

Aa ne güzel tesadüf olmuş, hatta keşke bir selamlaşma fırsatımız olsaymış. Ama neyse, madem bir sürü oyuna bilet aldın, o zaman yolu tiyatrodan geçen herkesle bir gün bir yerde karşılaşırız elbet. ;) Oyunlarla ilgili yazılarını merakla bekleyeceğim.

Sevgiler.