Ve gezinin son durağı Marakeş'teyiz. İlk olarak kısa bir tur için Saadi Mezarlarına uğruyoruz. Adı üstünde Saadi hanedanlığından (1554-1659) kalma bu mezarlar 1917 yılında keşfedilip restore edilmişler. Hem mezarların üstünde hem de duvarlarda görebileceğiniz çinileriyle ilgi çekici bir turist noktası. Bu arada Fas çinilerine zelij adı veriliyormuş. Öldükten sonra bile hanedanlığın içindeki kast sistemi devam ediyor. On iki sütunlu en büyük salonda sultan ve ailesi kalırken, askerler ve kölelerin mezarları dışarıdaki bahçede bulunuyor.
Sonraki durağımız Bahia Sarayı. 19. yüzyılın sonlarında inşa edilmiş bu sarayın tarzını Endülüs saraylarına (Elhamra ya da Alcazar) benzetebilirsiniz. Adı görkem, ihtişam, mükemmellik anlamına gelen sarayın pek de ihtişamlı olduğunu söyleyemeyeceğim. Avlulara açılan odaları olan mütevazı bir saraycıktı bana göre. (Belki de Saray anlamında çıtayı pek yükselttiğimizdendir! ;P) Bir de sultanın bütün karılarının aynı avluya açılan odalara sahip olmaları da bence bir planlama faciası olsa gerek. Hiç akıllıca değil! ;) Bu arada tavanlardaki ve duvarlardaki nefis işçilikler yine Fezlilerin elinden çıkmaymış. Ben en çok kapıları ve tavanları sevdim zaten bu butik sarayda.
Şimdi biraz alışveriş molası verebiliriz. Marakeş bence gezilecek yerlerinden çok alışveriş fırsatlarıyla da gözünüzü döndürebilecek bir yer. Her yer souq, yani çarşı dolu. Berberi halılarından bronz aydınlatmalara, argan yağından tajin kaplarına, deri ürünlerinden seramiklere, zeytinden yastık kılıfına her şeyi bulabileceğiniz rengarenk sokaklarda kendinizi kaybedeceksiniz.
Cilde, saça ve tırnaklara çok iyi gelen argan yağının merkezi burası. Ve genellikle her çeşit baharatın satıldığı aktarlarda saf argan yağı ve argan yağıyla yapılmış kozmetik ürünleri bulmak mümkün.
Çarşı pazar muhabbetinin en yoğun olduğu yer Fenalıklar Meydanı olarak da bilinen Jemaa el Fna. Çünkü her türlü "fenalığın" olduğu bu dev meydana çıkan her sokak dükkanlarla dolu. Daha detaylı anlatırım bir sonraki yazıda. Şimdi bir yemek molası verelim, ne de olsa acıktık sabahtan beri gezmekten, değil mi?
Le Marrakchi adlı restoranı kesinlikle tavsiye ediyorum. Meydana hakim manzarasıyla tam da meydanın göbeğinde olduğu için turistik bir yer midir acaba şüpheyle gitmemize rağmen orada yediğim tajinin tadını hâlâ unutabilmiş değilim. Benimki sol altta duran kuru erikli kuzu tajin, İso'nunki ise testide gelen ve daha sonra içi tabağa boşaltılan dana tajin. Burada etler ve tavuklar her yerde çok lezzetliydi gerçi, ama dediğim gibi buradaki kuzu tajin bir numaraydı. Ekibimiz de çok keyifliydi o öğlen. Gezideki Türk arkadaşlarımızla birlikte yedik ve hazır aynanın önündeyken de bu anı ölümsüzleştirelim dedik.
Karnımız doyduğuna göre şu fenalıklara bir göz atabiliriz artık demektir. Yani Marakeş notları bir sonraki yazıda devam edecek, ona göre.
İyi haftalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder