Fez

Fez, Fas gezisi sırasında belki de en sevdiğim şehir oldu diyebilirim. Hani Marakeş'i ilk sıraya alacak olsam bile popülerliğinden dolayı bir tık öne geçebilir. Yoksa en etkilendiğim şehir Fez oldu.  

Şehri tepeden görebilmek için iki hisar yapılmış. Biri Borj Nord, diğeri Borj Sud. Yani Kuzey ve Güney Kaleleri. Biz de sabah birinde, akşam diğerinde şehri seyreyleme molası verdik. Her iki kale de  soğuktan birkaç uzvunuzun düşmesi ve yüz felci geçirmeniz için ideal ısıdaydı! ;) Sol altta gördüğünüz kalıntılar Marinid Mezarları. Bir dönem hüküm sürmüş bir hanedanlıkmış Marinidler ve onların döneminde başkent Fez'miş.  


Fez, ruhani başkent de sayılıyor. Molla İdris Türbesi, tarihi 14. yy'a dayanan Bou İnania Medresesi UNESCO ve Guinness Dünya Rekorları kayıtlarında dünyanın en eski ve halen faal üniversitesi olarak geçen Al-Karaouine Üniversitesi buranın önemli yapılarından. Onların dışında da pek çok türbe, cami, medrese bulunuyor Eski Şehir'in (Old Medina) daracık sokaklarında. Ülkenin eğitim seviyesi en yüksek  şehri. Şimdiki kralın eşi olan güzel kraliçe de Fezliymiş. Aşağıda avlusundan fotoğraflar görebileceğiniz Bou İnania Medresesi yeşil çinili minaresi olan camisi, büyüklüğü ve iç süslemeleriyle şehrin en büyüğü.


Daha önce de bahsetmiştim her kraliyet şehrinin de bir rengi var biliyorsunuz. Fez'in rengi mavi. O yüzden Eski Şehir'e açılan en önemli kapısı Bab Bou Jeloud da mavi süslemelere sahip ve Mavi Kapı olarak da biliniyor. Ama çarşı içine bakan bölümünü İslam'ın rengi olarak kabul edilen yeşile boyamışlar. 


Eski Şehir'deki Çarşı alanı daracık sokaklarıyla, birbirinden değişik şeyler satan minik ve renkli dükkanlarıyla, neredeyse tek kişilik sokaklarda bir de yanınızdan geçen eşek ve motosiklet trafiğiyle Hindistan çarşıları sonrasında en sevdiğim çarşı alanı oldu diyebilirim. Tabi labirent gibi sokaklarda kaybolmamak için tek sıra halinde yürürken ve bir yandan çantayı, bir yandan grubu, bir yandan da eşekleri kollarken insan haliyle fazla fotoğraf çekemiyor ve zorunlu olarak anı yaşıyor! ;) Yine de fikir verebilecek birkaç görüntü var aşağıda:



Kolajların karışıklığından gözü korkanlar için artık gezi fotoğraflarını ayrıca Facebook sayfama da yüklüyorum. O yüzden gezi ile ilgili tüm fotoğraflar için buraya bakabilirsiniz.

Fez'deki gezimize devam ediyoruz. Kraliyet Sarayı'na uğramadan olmaz tabi. Davetli olmadığımız için kapıda kalıyoruz gördüğünüz üzere. :P


Sarayın bronz kapılarını gördükten sonra o nefis işçiliğinin merkezine gidiyoruz şimdi. Aşağıdaki usta tamamen kafasındaki desenleri işliyor elindeki minicik bir çekiç ve sivri uçlu bir aletle. İnanılmaz bir hızla ve makineden çıkmışçasına düzgün ve bir örnek!


Fez, el sanatları anlamında da Fas'ın başkenti sayılıyor. Hatta rehberimiz herkes tarafından Morocco olarak bilinen Fas'a bir tek bizim Fas dememizin nedenini Osmanlılar zamanında Fas'ı Fezlilerden ibaret sanmamıza bağlıyor. Çünkü o dönemlerde her türlü zanaat, ince işçilik ve ustalık için İstanbul'a gelenler hep Fezlilermiş. Yani Morroco'nun dışa açılan yüzü Fez'i Fas'a çevirmiş olabiliriz, mantıksız değil sanki. ;)

Birbirinden değişik imalathaneler ve atölyeler gezdik. Ama en ilginçleri sanırım deri tabakhanesi ve seramik atölyesiydi. Önce tabakhaneye gidelim, ama önce burnumuza biraz nane alalım lütfen! Kokunun maşallahı var çünkü!


Derilerin yıkandığı, kurutulduğu, amonyak havuzlarında temizlendiği ve tamamı doğal yollarla elde edilen renk havuzlarında renklendirilerek çantalara, Fas'ın meşhur çarık benzeri ayakkabılarına, deri puflara falan dönüştüğü yer işte burası. Olabilecek en ilkel şekillerde. Türkiye'den giden bizler için deri ürünlerin çok fazla özelliği olduğunu söyleyemeyeceğim. Ama tabakhane gezisi gerçekten ilginç bir deneyimdi. Sonlara doğru naneleri burna tutmakla yetinmeyip burun deliklerine tıkanlar olsa bile! ;)

Bir de seramik atölyesi gerçekten çok başarılıydı. Sağ üst köşedeki adam sadece kurşun kalemle deseni çizilmiş bir masayı yapıyor mesela. Yanındaki poşetlerde çeşitli renk ve ebatlarda mozaik parçaları var ve onları tersten, ezbere yerleştiriyor. Sonra üstüne kalıp döküp fırınlayıp ters çevirdiklerinde ortaya çıkan sonucu görüyorlar. "Bazen simetrik  olması gereken çiçeklerin birinin bir yaprağı olmaması gereken bir renkte çıkabiliyor tabi. Ona da el yapımının güzel sürprizi diyoruz," diyorlar.


Çeşmeler ve masalar dahil her türlü dekoratif parçayı dünyanın her yerine sigortalı gönderdiklerini belirttiler. İleride bahçeli ya da koccaman teraslı bir evimiz olursa bir güzellik yapabilirim. ;)

Bunlar sadece fotoğrafı olan ve gezdiğimiz atölyeler olduğu için bahsettiklerim. Kat kat daha fazlasını gördü bu gözler, ne renkler, ne dokular, ne kokular kaydoldu hafızaya. Yazarken fark ettim ve daha net karar verdim ki Fez gezinin favorisiydi bana göre.

Burada kaldığımız Hotel Barcelo'dan da çok memnun kaldık. Yemekleri, odaları ve buz gibi havaya rağmen ısınması çok iyiydi (hayret!). Kazablanka'da da Hotel Barcelo'da kalmıştık ve yemekleri harika olmasa da o da iyi bir oteldi. Yani Barcelo görünce içeri dalabilirsiniz derim.  

Sırada Marakeş var. Hazır mısınız? ;)


2 yorum:

Benden Bizden dedi ki...

Tabakhanedeki koku asla unutulmaz bence, nane bile yetersiz kalıyor, insanlar orada nasıl çalışıyor hiç anlayamıyorum. Fez benim de en çok alışveriş yaptığım yerlerden biri olmuştu, öyle hatırımda kalmış :))

Imge dedi ki...

Benden Bizden,

En doğrusunu yapmışsın kesinlikle, alışveriş için de harika bir duraktı. :) Atölyeler yeter zaten! Ama sadece o çarşısının ara sokaklarında dolaşmak müthiş keyifliydi. Tabakhanede de naneyi koklamanın yetmediği durumlarda burun deliklerine nane dolduranlar da gerçekten vardı bu arada.;)