Geçen hafta Perşembe günü İstanbul Modern'de iki sergi birden gezdiğimi söylemiştim. İkincisi burada duruyor. Gelelim assoliste, merakla görmeyi beklediğim Mehmet Güleryüz Retrospektifi'ne. 28 Haziran 2015'e kadar devam edecek olan bu harika sergiyi mutlaka görmelisiniz. Sadece resim değil, heykel ve tiyatroyla da uğraşmış olan çok yönlü sanatçılarımızdan Mehmet Güleryüz'ün 1960'lı yıllardan günümüze dek yaptığı çalışmalardan örnekler sizleri bekliyor.
Basın Bülteninden...
Eleştirel ve dışavurumcu üslubu ile yarım yüzyıldır Türkiye sanat sahnesinde kendisine özel ve ayrıcalıklı bir yer edinen Mehmet Güleryüz’ün sanatının merkezini insan ve onu çevreleyen sosyo-politik koşullar oluşturuyor. 1938 yılında doğan sanatçı, figür temelli çalışmalarıyla Türkiye’deki sosyo-kültürel ve politik dönüşümün insanlar üzerindeki etkilerini eleştirel ve ironik bir dille dışa vuruyor. Aile sevgisi, kadın-erkek ilişkileri, doğa ve canlılar, görsel ve sözel kültürü etkileyen tüm süreçler resimlerinde birer insanlık gerçeği olarak tanımlanıyor. Sanatçı izleyicisini tıpkı kendisi gibi tavır almaya ve yaşanan süreçlerle yüzleşmeye davet eden bir anlayışla sanat üretiyor.
Sergi, sanatçının 1960’lardan itibaren desen, resim, heykel, gravür, porselen üzeri boyama, performans gibi alanlarda gerçekleştirdiği üretimleri bir araya getiriyor. Kronolojik bir akışla sunulan sergi, bir ressamın iç dünyasını anlamaya yönelik kendisinin kaleme aldığı metinlerle zenginleşiyor. Ressam ve resim arasındaki tutkulu ve derin bağı görünür kılan 150’ye yakın yapıt ve multimedya sunumlarıyla canlandırılacak 300 civarındaki desene yer veren sergi ayrıca, sanatçının tüm dönemlerini, hayat hikayesini, içinden geçtiği farklı koşulları ve hakkında yazılanları bir araya getiren zengin bir biyografi duvarıyla 1960’lı yıllardan bugüne Türkiye sanat ortamının kişisel bir hikayesini de görünür kılıyor.
Basın Bülteninden...
Eleştirel ve dışavurumcu üslubu ile yarım yüzyıldır Türkiye sanat sahnesinde kendisine özel ve ayrıcalıklı bir yer edinen Mehmet Güleryüz’ün sanatının merkezini insan ve onu çevreleyen sosyo-politik koşullar oluşturuyor. 1938 yılında doğan sanatçı, figür temelli çalışmalarıyla Türkiye’deki sosyo-kültürel ve politik dönüşümün insanlar üzerindeki etkilerini eleştirel ve ironik bir dille dışa vuruyor. Aile sevgisi, kadın-erkek ilişkileri, doğa ve canlılar, görsel ve sözel kültürü etkileyen tüm süreçler resimlerinde birer insanlık gerçeği olarak tanımlanıyor. Sanatçı izleyicisini tıpkı kendisi gibi tavır almaya ve yaşanan süreçlerle yüzleşmeye davet eden bir anlayışla sanat üretiyor.
Sergi, sanatçının 1960’lardan itibaren desen, resim, heykel, gravür, porselen üzeri boyama, performans gibi alanlarda gerçekleştirdiği üretimleri bir araya getiriyor. Kronolojik bir akışla sunulan sergi, bir ressamın iç dünyasını anlamaya yönelik kendisinin kaleme aldığı metinlerle zenginleşiyor. Ressam ve resim arasındaki tutkulu ve derin bağı görünür kılan 150’ye yakın yapıt ve multimedya sunumlarıyla canlandırılacak 300 civarındaki desene yer veren sergi ayrıca, sanatçının tüm dönemlerini, hayat hikayesini, içinden geçtiği farklı koşulları ve hakkında yazılanları bir araya getiren zengin bir biyografi duvarıyla 1960’lı yıllardan bugüne Türkiye sanat ortamının kişisel bir hikayesini de görünür kılıyor.
Her sergide olduğu gibi (gerçi hepsinde olmuyor) nefis tablolar, çizim, desen ve heykeller arasında dolaşırken en sevdiğim şeylerden biri de o tablonun ortaya çıkış hikayesini okumak oluyor. Ya da ressamın nasıl bir duyguyla o işi ortaya çıkardığını öğrenmek. Önce hiçbir fikrim olmadan bakmak, sonra bir de öyle bir bilgiye sahip gözlerle aynı tabloya bir kez daha bakmak. O hislerin tuvale nasıl yansıdığını görmek. Sanki o zaman ressam tanıdığım birine dönüşüyor gibi hissediyorum. Aslında bana nasıl içini açtığını görüyorum. İçtenliğini anlayabiliyorum. Bir nevi ressamla rakı sofrasına oturmuş gibi oluyorum da diyebilirim. ;) O yüzden resimlerin ardındaki hikayeleri kesinlikle çok seviyorum.
Yukarıdaki tablolar ülkemizin iki önemli değeri anısına yapılmış eserlerden. Soldaki 1999 yılında alçakça bir saldırı sonucu kaybettiğimiz Ahmet Taner Kışlalı anısına yapılmış. Sağdaki ise Orhan Veli. Aşağıda da Türk Solu'nun halini görebilirsiniz. ;)
Hepsi ve çoook daha fazlası için ne yapıp edin bu sergiyi mutlaka gezin diyorum son olarak. Benim çektiğim fotoğrafların tamamını Facebook sayfamda yer alan Mehmet Güleryüz Retrospektifi albümünde bulabilirsiniz. Linki budur. Ama öyle linkle falan da olmaz bu işler. Gidip görmeli, bizzat kendiniz hissetmelisiniz sanatçının hissettiklerini.
Tabi ki hem daimi koleksiyonu hem de bu birbirinden güzel iki sergi için İstanbul Modern'e kocaman teşekkürler. Kafesiyle, mağazasıyla, çalışanlarıyla, ücretsiz Perşembe'leriyle, nefis manzarasıyla, ilham veren her köşesiyle iyi ki var!
Şimdiden iyi gezmeler.
Yukarıdaki tablolar ülkemizin iki önemli değeri anısına yapılmış eserlerden. Soldaki 1999 yılında alçakça bir saldırı sonucu kaybettiğimiz Ahmet Taner Kışlalı anısına yapılmış. Sağdaki ise Orhan Veli. Aşağıda da Türk Solu'nun halini görebilirsiniz. ;)
Hepsi ve çoook daha fazlası için ne yapıp edin bu sergiyi mutlaka gezin diyorum son olarak. Benim çektiğim fotoğrafların tamamını Facebook sayfamda yer alan Mehmet Güleryüz Retrospektifi albümünde bulabilirsiniz. Linki budur. Ama öyle linkle falan da olmaz bu işler. Gidip görmeli, bizzat kendiniz hissetmelisiniz sanatçının hissettiklerini.
Tabi ki hem daimi koleksiyonu hem de bu birbirinden güzel iki sergi için İstanbul Modern'e kocaman teşekkürler. Kafesiyle, mağazasıyla, çalışanlarıyla, ücretsiz Perşembe'leriyle, nefis manzarasıyla, ilham veren her köşesiyle iyi ki var!
Şimdiden iyi gezmeler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder