Hafta arasını düğün sonrası yorgunluğuyla battaniye altında geçirdikten sonra hafta sonuna Cuma'dan hızlı bir giriş yaptım. :) Cuma gününe hem Zorlu PSM'de minik bir sergi, hem Eataly'de bir kahve molası, hem de Takı Makı Kanyon'da stantlarını gezmeyi sığdırabildim. Zorlu PSM'nin galeri alanındaki Journey To Me sergisi 3 Temmuz'a kadar devam ediyor. Yolunuz düşerse mutlaka uğramanızı öneririm. Genç kuşak sanatçılarının, kendini ve bireyselliği ifade edebilmenin en güçlü aracı olan portre ile ilişkilerine odaklanan sergide çok değişik çalışmalar var. Serginin adı ise yine katılımcı sanatçılardan biri olan Alper Aydın'ın aynı adlı heykel çalışmasından geliyor. Benim favorilerim ise ekte. Ahu Akkan'ın Masumiyet ve Üçüncü Göz adlı işleri ve Alican Leblebici'nin tuval üzerine yağlıboya portre çalışmasına (üstte ortada) bayıldım. Çıkmadan sizi Cin Ali inceliğinde gösteren aynalı sütunlarda bir otoportre fotoğraf denemesi yapabilirsiniz. ;)
Kanyon'da düzenlenen Takı Makı pazarında da çok hoş tasarım takılar, çantalar, dekoratif objeler, vintage gözlükler, vs gördüğümü söyleyebilirim. Bazılarını Pazar günü gezdiğim Souq Sayfiye'de bir kez daha gördüm bu arada. Beğendiklerimden birkaçının görsellerini ekte kolaj halinde görebilirsiniz. Eat-Pray-Love tabakları için Mojabuka'ya, etamin ve boyama duvar süsleri için Nice To Have Me'ye, o nefis bordo çanta için Rara Atelier'ye, ay yıldızlı küpeler için der-liebling'e, ağaçta sallanan dekoratif vitray göz için Salı'ya, diğer takılar için Midori'ye bakabilirsiniz. Web sayfasında sorun olsa da Tullaa örme çantalarını da gözden kaçırmayın derim.
Gelelim Cumartesi gününe... Birkaç hafta önce Selim'in İstanbul'a geldiği günlerde yaptığımız bir Kuruçeşme Aşşk Kafe buluşmasında bir önceki rakı sofrasının üstünden 8 ay geçtiğini fark ederek seçim sonrasında mutlaka bunu tekrarlayalım sözüyle ayrılmıştık. Ve Selim sözünü tuttu, 13'ü hafta sonu gelmek benden, planlar sizden dedi. Biz de Dilara'yla planı çizdik. Dedik ki önden bir Que Tal'e uğrayalım ve birer sangria ile açılışı yapalım;
Sonra da Asmalı Cavit'e oturalım ve yeni rekor denememizi gerçekleştirelim. (bir önce buluşmada öğle rakısı diye oturup, 8 saat masada kalmıştık da hani. :P ) Ve yine çok keyifli bir akşam geçirdik hiç susmadan tokuşturulan kadehler eşliğinde. Sonradan edinilen (yani on yıllarla tanımlanmayan, biraz daha tazecik) dostlukların da pek şükela olabileceğinin canlı kanıtı bu muhteşem ikiliyle birlikte daha çoook sohbetler ve rakı sofralarıyla dolu uzun yıllar geçirmeyi diliyorum.
Gelelim Asmalı Cavit'e. Mezelerinin methini çok duymuştum. Gerçekten de övüldüğü kadar varmış. Yediğimiz her şey inanılmaz lezzetliydi. Meze olarak patlıcan salatası, ezme, deniz börülcesi, levrek marine, lakerda, peynir ve topik aldık. Ara sıcak olarak da yaprak ciğer ve ızgara kalamar söyledik. Ana yemeğe her zamanki gibi yerimiz kalmadığından meyve ile kapanışı yaptık. İçerinin ortamı ve servis de çok başarılıydı. Dolayısıyla meyhane olarak gözü kapalı önerebileceğim yerler arasına girdi burası benim için. Yine de koyu ahşap iç mekanı ve açık hava bölümünün olmaması nedeniyle kışın daha bir keyifli olabileceğini minik bir not olarak ekleyeyim. Rezervasyon için tel: 0-212-292 49 50.
Sırada hafta sonunun kültür-sanat durakları olacak. Anlayacağınız evden bir çıktım pir çıktım yine. ;)
İyi haftalar olsun hepimize.
2 yorum:
Zamana sığmayan sohbetler hep olsun, sürpriz dostluklar hep kalsın! :)
Bana uyar! ;) Kesinlikle katılıyorum Selimcim..
Sevgiler.
Yorum Gönder