Puşkin Kasabası'nın Katerina Sarayı

Eveet, bir yazlık sarayla daha karşınızdayız sayın okurlar. Bu kez içinde fotoğraf çekilebilen bir saray var karşımızda. Bahçeleri Peterhof kadar ihtişamlı olmasa da binası, iç süslemeleri, içindeki mobilyaları ve eşyalarıyla en az onun kadar güzel bir saray burası da.


Yine 18. yüzyılın başlarında Büyük Petro'nun karısı I. Katerina tarafından yazlık saray olarak inşa ettirilen bu saray, tıpkı Peterhof gibi II. Dünya Savaşı'nda Nazi saldırılarından büyük zarar görerek adeta baştan yapılmak zorunda kalmış. İç dekorasyonu ise önce I. Katerina'nın kızı Elizabeth tarafından, sonra da II. Katerina tarafından baştan aşağı değiştirilmiş. İç ve dış süslemelerde gerçek altın kullanılan sarayın özellikle taht salonu, yemek salonu ve balo salonundaki ışıltıdan gözlerinizi koruyun derim! Altın kaplı kabartmalar ve sütunlara bakarken tavanlardaki nefis resimleri ve yerdeki parkeleri, halıları da sakın ola ki pas geçmeyin.



Sarayın fotoğraf çekilemeyen tek bölümü Kehribar Odası olarak bilinen Amber Room. Altın varaklar ve kehribar süslemelerden kör olacağınız 55 metrekarelik bu odada 6 ton kehribar kullanılmış! Ayna çerçeveleri, duvar panelleri, süsler püsler, her şey kehribardan. Nazi saldırısından kurtulamayan bu muhteşem oda dünyanın sekizinci harikası sayılıyor. Odanın değeri ise 300 milyon pound civarındaymış. Detaylı fotoğraflar için buraya bakabilirsiniz.  

Buradaki altın ve amber zehirlenmesinden sonra diğer odalarda göreceğiniz, tamamı orijinal dekoratif objelerin ve mobilyaların güzelliğini de gözden kaçırmayın. 


Son olarak saraya adını veren ve son halini almasını sağlayan II. Katerina'nın giysisinin kağıttan yapılmış modelini de paylaşayım sizlere. Bu giysileri gördükçe bile insanın şükredesi geliyor iyi ki o zamanlarda doğmamışım diye. Ayol takı-toka takmaya bile üşenen biriyim ben. Hele evde falan belimi sıkan bir lastik hissine bile tahammülüm yok. Her gün korseler, perde gibi ağır kumaşlar, mücevherci vitrini gibi gerdanlarla falan dolaşmak bildiğin eziyetmiş hani. ;)


Bir de Puşkin kasabası isminden de söz etmem gerek elbette. Aslında orijinal adı Çar Kasabası anlamına gelen Tsarskoe Selo olan bu kasabaya Sovyetler Birliği döneminde Puşkin'in adı veriliyor. Ünlü yazarın okuduğu lise de burada, hemen Katerina Sarayı binasının yanında, yazarın bir heykeliyle birlikte yer alıyor.

Artık kapanış yazısını yazsam iyi olacak sanırım. Yeme-içme-alışveriş notlarıyla veda edeceğim bu gezi yazısı dizisine de. Üç günlük geziden bu kadar yazı çıkarabildiğim için de kendime alkış mı tutsam, yoksa abarttın, yıkıl karşımdan mı desem bilemedim. Takdir sizin artık. ;) 

3 yorum:

sezenyildirim dedi ki...

Sonra neden devrim oldu:) Neden acaba? bu kadar ihtişam inanılmaz gerçekten de İmge:)

Klio'nun Şarkısı dedi ki...

Demek ki gezecek, görecek, yaşayacak şey çokmuş St.Petersburg'da. Elden ne gelir:) Keyifle takip ettim.

Imge dedi ki...

sezenyildirim,

:)) Valla çok doğru bir noktadan dalmışsın olaya. Devrim olmasa ayıp olurmuş gerçekten artık.;)

sezer eser perker,

Çok teşekkürler. ;) En kısa zamanda daha dolu dolu, bir tık daha uzun bir program yaparak bizzat gidip görmeni dilerim. Sevgilerimle.