Selimiye otel anlamında en kendimize güvenerek gittiğimiz ama büyük hayal kırıklığı yaşadığımız yer oldu. Internet üzerindeki değerlendirme puanları 9'un altına düşmeyen, sözde "butik" Loca Otel'de yerimizi ayırtmıştık iki gece için. Minicik odaları, hiçbir özelliği olmayan sıradan kahvaltısının yanı sıra bavullarınızı taşımaya yardım edecek bir çalışanları olmadan Selimiye'nin en tepesine kurulmuşlar marifet gibi. Gündüz ve gece sahile/merkeze inmek için shuttle hizmetleri olduğunu belirtiyorlar sayfalarında, ancak 2 saatte bir olan bu hizmet akşam saat 5 gibi sizi otele getirerek sona eriyor. "Ne gerek var aşağıya inip yemek yemeye restoranımızda yiyiverin işte" kurnazlığı çok hoş! Ve Selimiye'de taksi/dolmuş yok, haberiniz ola. "Anlaşmalı plajınız var mı?" sorusuna "Biz teknelerin bağlandığı denize deniz demeyiz pek" yanıtı da aldıktan sonra anladık ki her anlamda kendi başımızın çaresine bakacağımız günlerdeyiz! Herkes ailenin nezaketi ve efendiliğinden bahsediyor yorumlarda (ki otel işletmeciliği yapan bir aile için zaten olması gereken özellikler), bunlara diyecek bir şeyim yok. Denize, güzelim restoranlara, merkeze inmeden aileyle oturup, çay-kahve içip, sohbet etmek isterseniz uygun bir yer. Onun dışında ailenin kızını ya da oğlunu istemeyi düşünmüyorsanız nezaketleri karın doyurmuyor söyleyeyim. Hele bir de arabasız falan gelmeyi düşünüyorsanız, aklınızdan bile geçirmeyin derim. Tepedeki konumu nedeniyle manzara elbette çok güzel. Bence otelin tek artısı. Ama iki günüm varsa denize tepeden bakmayı değil, içinde olmayı isterim şahsen! Kısacası önermiyorum.
Kaldığımız günlerde sakinliğine ve gölgesi bol plajına bayıldığımız için başka yere gitmediğimiz İskele Pansiyon'da kalsaymışız bundan iyiymiş diye düşündük. Düz ayak, yenilenmiş odaları, koyun ortasındaki sakin, nefis konumu, güzel kafeteryasıyla İskele'yi çok sevdik. Tabi orada kalmadığımız için her gün şezlong parası ödemek durumunda kaldık, ama ders oldu en azından: öyle her otelim butik diyene dilimiz dışarıda koşmamayı öğrendik. ;)
Selimiye'nin denizi gerçekten çok güzel. Kocaman, masmavi, durgun bir koy. Suyun berraklığından dolayı girişteki çakıl taşları tüm netliğiyle karşınızda duruyor. Sabah erken saatlerde mavinin 50 tonu hakimken, akşamüstü daha pastel tonlara bürünüyor koy. Günün her saati insanı üşütmeyen suyun sıcaklığı da ideal. Huzuru bozan saçma sapan müzikler, tekne turları yok. Ama çocuklar var tabi! O yüzden hangi şezlonga yayılacağınızı iyi seçin.;)
Selimiye gerçekten huzurlu bir yer. Tam bir köy. Yani İstanbul ve Ankara plakalı onca araç trafiği, artık "piyasa" olmuş balık restoranları ve bir sürü özel plajına rağmen huzurlu bir köy. O kadar ki Kaş, yanında şehir kadar kalabalık kalıyor. O huzurlu halini çok sevmeme rağmen buranın altyapısı olmayan bir köy olduğunu ve birkaç yıl içinde kesinlikle farklı bir düzenleme yapılması gerektiğini düşündüm. Tüm plajlar ve restoranların önünden geçen tek bir araç yolu var ve anlamsızca sürekli tıkalı! Sanki o yol trafiğe kapalı olsa ve gece geç saatlere kadar sürekli bir ring sefer olsa biraz daha düzen sağlanabilir gibi. Ama buranın popülerliği böyle devam ederse birkaç seneye trafiği ve restoranları (fiyatlar, rezervasyon gerekliliği, ben oldum havaları anlamında) daha çekilmez olabilir. Hazır huzurluyken bol bol gelmek lazım bence!
Restoran olarak en meşhur ikiliyi denedik kaldığımız iki gece içinde. İlki Hidayet'in Yeri Deniz Restaurant. Gerçekten anlatıldığı kadar var bence burası. Çok lezzetli mezeler, taptaze bir deniz levreği, buz gibi rakı. İskelenin üstüne kurulmuş tahta masalar. Az ışık, hiç müzik, bol sohbet. Tam bir rakı-balık ortamı. Selimiye'de fiyatlar İstanbul ayarında, yani çok uygun diyemeyeceğim. Ama şu ortama bakınca, İstanbul'a göre daha değer diyebilirim.
Restoran olarak en meşhur ikiliyi denedik kaldığımız iki gece içinde. İlki Hidayet'in Yeri Deniz Restaurant. Gerçekten anlatıldığı kadar var bence burası. Çok lezzetli mezeler, taptaze bir deniz levreği, buz gibi rakı. İskelenin üstüne kurulmuş tahta masalar. Az ışık, hiç müzik, bol sohbet. Tam bir rakı-balık ortamı. Selimiye'de fiyatlar İstanbul ayarında, yani çok uygun diyemeyeceğim. Ama şu ortama bakınca, İstanbul'a göre daha değer diyebilirim.
İkinci akşam da meşhuuur Sardunya'yı denedik. O akşam çok aç olmadığımız için birkaç meze ve bir ahtapotu bölüştük birlikte. Yediğimiz her şey çok lezzetliydi, hatta ahtapot olaydı. Tüm masalar doluydu. Ve buranın da az ışıklı, iskele üstü ortamı güzeldi. Ama sanki Hidayet'in Yeri'ni daha çok sevdim ben. Çünkü demirlemiş teknelerden dolayı denizi görememek yerine yanıbaşımda denizin şıkırtısını duymak ve etrafımın alabildiğine açık denizle çevrili olması çok daha keyifliydi.
Bunların dışında Selimiye'de yeme-içme olarak neleri öneririm diye sorarsanız eğer:
* Sahilde karnınız acıktığında mutlaka Sarı Kardeşler'in midye dolmasından götürün. Sayıyı size bırakıyorum, zira midyeye başlayınca bırakmak zordur, bilirsiniz. ;) Gerçekten çok lezzetliydi midyeleri, Kaş'taki midyecimize toz kondurmam ama bu midyeler ondan da güzeldi sanki.
* Selimiye'nin özel losta tatlısını yemeden dönmeyin. Keçi peynirli, ev yapımı baklava oluyor kendisi. Ben baklava tarzı tatlılara pek bayılmadığım için bana göre değil, ama yine de denemelisiniz.
* Ceri Cafe'de bir çay saati yapmalısınız. Nefis tatlıları, kahveleri, ev yapımı limonataları, girişteki keyifli butiğiyle burası da tadılması gereken duraklardan.
Bunların dışında Selimiye'de yeme-içme olarak neleri öneririm diye sorarsanız eğer:
* Sahilde karnınız acıktığında mutlaka Sarı Kardeşler'in midye dolmasından götürün. Sayıyı size bırakıyorum, zira midyeye başlayınca bırakmak zordur, bilirsiniz. ;) Gerçekten çok lezzetliydi midyeleri, Kaş'taki midyecimize toz kondurmam ama bu midyeler ondan da güzeldi sanki.
* Selimiye'nin özel losta tatlısını yemeden dönmeyin. Keçi peynirli, ev yapımı baklava oluyor kendisi. Ben baklava tarzı tatlılara pek bayılmadığım için bana göre değil, ama yine de denemelisiniz.
* Ceri Cafe'de bir çay saati yapmalısınız. Nefis tatlıları, kahveleri, ev yapımı limonataları, girişteki keyifli butiğiyle burası da tadılması gereken duraklardan.
Eh, iki güne hiç de az şey sığdırmamışız sanki, değil mi? Selimiye'ye ilk gidişimdi, çok sevdim ve son olmayacağını düşünüyorum. Arada bir huzur depolamak için üç günlük kaçamaklar yapmalı Marmaris'in bu cennet köyüne.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder