Agrigento'dan yola çıkarak Siracusa'yı günübirlik gezmeye ve oradan da Katanya'ya dönmeye karar verdik son gün. Şehrin Ortygia olarak adlandırılan Eski Şehir bölümünde Agrigento'yu bile kıskandıracak kadar etkileyici arkeolojik kalıntılar olduğunu bilmiyordum doğrusu. Aralarda karşınıza çıkacak pek çok tarihi yapıdan en önemlisi şehrin kemerli kapılarından içeri girmeden önce meydanda göreceğiniz Apollo Tapınağı'nın kalıntıları olacak. Bizans döneminde kilise, Arapların hüküm sürdüğü dönemlerde ise cami olarak işlevini sürdürmüş olan bu antik yapıdan kalanlar aşağıda. Hem de M.Ö 6. yy'dan bu yana varlıklarını sürdürüyorlar.
Şehre girer girmez ilk iş her seferinde olduğu gibi yemek yiyeceğimiz durağı bulmak oldu. Burada da pazarlar meşhur ve yakınlarında istediğiniz ürünlerle sandviçler ya da pişirilen yemekler yaptırabileceğiniz büfeler ve önlerinde de kuyruklar mevcut. Bunların en ünlülerinden biri de Caseifico Borderi. Biz biraz sefa düşkünü bir çift olduğumuz için burada sıra beklemek ve atıştırmalık bir şeyler yemek yerine yerel bir restoran ve buz gibi bir beyaz şarabı tercih ettik ama her şey çok çekici görünüyordu, aklınızda olsun.
Restoran isterseniz de kesinlikle Sicilia in Tavola'yı öneriyorum. Via Cavour üzerinde yer alan bu şirin, yerel restoranın ev yapımı makarnalarını mutlaka denemelisiniz. Özellikle deniz ürünlü olanları. Her yerde olduğu gibi burada da önden gelen ekmekler nefis. Kendinizi tutmayı başaramayıp, başlangıç tabaklarıyla birlikte karbonhidrat günahında boğulabilirsiniz. ;) Bir de yemeğin sonrasında limoncello istemek sanırım racona aykırı. Burada da yine kalmadı diyerek başka bir şey getirdiler ve Agrigento'daki Kalos duymasın ama bence bu getirdikleri digestive allorino'dan daha lezzetliydi.
Yemek sonrası şehri turlamaya devam ediyoruz. Elbette ilk olarak şehrin katedrali Duomo'nun olduğu büyük meydana gidiyoruz. Burası M.Ö 5. yy'dan kalma Athena Tapınağı'nın üzerine inşa edilmiş ve 1693 yılındaki büyük depremde hasar görünce ön cephesi Andrea Palma tarafından 1728-53 yılları arasında yenilenmiş. Etkileyici bir görünüme kavuşmasının en birincil nedeni bu sütunlu ön cephe bence. Nefis! Meydanın diğer ucunda da minik bir Barok kilise daha yer alıyor. Binaları ve kafeleriyle geniş, ferah ve zevkli meydanlardan biriymiş burası.
Siracusa'da görülmesi gereken en önemli diğer yer ise Fonte Aretusa. Eski çağlarda şehrin doğal su kaynağı olan bu çeşme, şu an temel turistik gezi noktalarından biri. Mitolojide Aretusa bir su perisinin adı. Ve efsaneye göre tanrıça Artemiş, onu nehir tanrısı Alpheus'un nahoş ilgisinden sakınmak için bir su kaynağına dönüştürüyor. Pek çok şiirde adı geçen bu çeşmenin günümüz sakinleri arasında ördekler ve kuğular başrollerdeler. ;)
Bu arada dikkatinizi çektiyse aşağıya merdivenlerle inebilir ve şehrin merkezinden bile denize girebilirsiniz isterseniz. Ama biz denize değil ara sokaklara dalıyoruz. Binalar, mağazalar, dondurma molası, sokak sanatı, vs derken dönüşe geçme zamanımız da yaklaşıyor.
En son yine harika bir çeşme olan Diana Çeşmesi ile kapanışı yapıyoruz. Giulio Moschetti'nin av tanrıçası Diana'ya ithafen yaptığı bu güzel çeşme, yine çok güzel bir meydan olan Piazza Archimede'in tam ortasında yer alıyor. Az önce de bahsettiğim Alpheus'un Aretusa'ya musallat olma hikayesi burada da anlatılmış. Ah bu azgın Yunan tanrıları! ;) Çeşmenin etrafındaki deniz canavarları ve balık tanrıları 1906-7 yıllarında eklenmiş. Görülmeye değer bir yapıt bence.
Ve Sicilya gezimizi başladığımız noktada sonlandırmak üzere Katanya'ya doğru yola çıkıyoruz. Atlasjet'in Jetlife dergisinin 2012 Eylül sayısından bir alıntıyla bitiriyorum bu gezi yazısı dizisini de.
"...Sicilyalılar için Sicilya, İtalya demek değil ve Sicilyalı olmak, bunu söyleyebilmek apayrı bir gurur. Sicilyalı olmak güçlü olmak, direnmek, kenetlenmek, zorluklara ve acılara boyun eğmemek demek. Adanın geçmişine bakıldığında hiç de haksız sayılmazlar. Defalarca püsküren Etna'nın yerinden ettiği köyler, önce 1908 depremiyle, ardından II. Dünya Savaşı'nda müttefik bombardımanıyla yerle bir olan hayatlar. Tüm bunların ortasında faşistlerin baskısı, mafya hesaplaşmaları... Bu yaşananların ardından, bugün Sicilya'da önemli olan tek şey, yarını düşünmemek ve "anı yaşamak". Sicilyalılar, bu ruh hallerini şu esprili cümleyle dile getiriyorlar: 'Sicilya dilinde gelecek zaman kipi bulunmaz.' "
Her ülke, her yeni kültür farklı bir hikaye. Ve ben de okumaya doymayan biriyim. Binlercesini okuyabilmek dileğiyle #GezmektenKimUsanır diyorum. Ama elbette bu hafta sonu hiçbir yere gitmiyoruz, değil mi? Önce #OyVer sonra tüm haftalar senin olsun, istediğin yere git gez, sevgili okur. 2 Kasım'da mucize olmayacak belki, ama şimdikinden çok daha güzel bir Türkiye'ye uyanmak dileğiyle.
İyi hafta sonları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder