Yamaçlara kurulmuş her İtalyan sahil kasabasını Kaş'la karşılaştırmak huyumdur. Yine aynısını yaptım ve yine sahip olduğumuz her güzelliği nasıl hor kullandığımızı düşünerek içimi kararttım. Deniz, doğa, iklim, yiyecek-içecek, her şey gerçekten fazlasıyla bizde de var ama bunları koruyup, geliştirip, hepsinden insanca yararlanmak yerine hunharca yağmaladıkça çorak ya da beton zevksizlikler içinde boğulmaya başlıyoruz farkında olarak ya da olmadan. Neyse, içinizi karartmak için değil, güzeller güzeli Taormina'yı anlatmak için geldim buraya.
Önce otelimizden, daha doğrusu B&B Evelyne'den bahsedeyim. Bu gezide Katanya dışında her yerde bed&breakfast tercih ettik ve kaldığımız her yerde kendimizi evimizde hissettik. Daracık sokaklardaki rengarenk binalara özenerek bakarken, içlerinden birinin bina ve daire anahtarıyla dolaşmak da pek keyifli ve hayallere sürükleyiciydi. Taormina'daki sokağımız ve evimiz de gerçekten hem sokağının ve odanın şirinliği, hem alanı, hem kahvaltısı, hem sahibesinin tatlılığıyla bir numaraydı bana göre. Sanırım o da bizi sevmiş olacak ki, Palermo'ya uğurlarken yolluk olarak minik bir grappa hediyesi verdi bize. ;) Ha bu arada prensip olacak kalacağım yere uygun giyinmeyi severim; sarı binada kalıyorsak sarı etek giyilecek! :P
Peki, yerleştiğimize göre Taormina'yı gezmeye başlayabiliriz. Serbest salınımda istediğiniz ara sokağa dalıp çıkmanıza ve kendinizi kaybetmenize izin veriyorum. Yeter ki ana cadde olan Corso Umberto 1'in neresinde ve hangi kapısına yakın olduğunuzu bilin ki yönünüz belli olsun. Porta Messina ve Porta Catania kapıları arasında uzanan Corso Umberto 1 caddesi bu minik kentin ana caddesi sayılıyor ve üzerinde ve ara sokaklarında pek çok butik, restoran, kafe, hediyelik eşya dükkanı ve tabi ki dondurmacı bulunuyor. Ayrıca bazen minik levhalara yazılmış bilgilendirme notları da görüyorsunuz. Örneğin, "Oscar Wilde şu yıllarda bu otelde kaldı" ya da "bir zamanlar çok ünlü bir ahşap oyuncak ustası bu binada yaşardı" ile başlayan hikayeler gibi.
Bu cadde boyunca mutlaka görmeniz gereken iki meydan da var. Birinde elbette bir Duomo ve Çeşme yer alıyor - ki her Avrupa şehrinin olmazsa olmazı diyebiliriz kısaca. Yazlık Duomo da bildiğin taş ev tadındaymış, hımmm.;)
Diğer meydan ise en keyifli olanı: Piazza IX Aprile. Yani 9 Nisan Meydanı. Taormina'nın salonu sayılan bu meydanda aperitivo yudumlayabileceğiniz kafeler, minik bir kilise ve geniş bir seyir terası var. Elbette o teras boşa yapılmamış oraya. Nefis bir manzara sizleri bekliyor, hazırlıklı olun derim!
Nefis bir manzara için gitmeniz gereken ikinci adres ise buradaki antik Yunan tiyatrosu. Akşamüstü gitmenizi (tabi giriş saatini kaçırmadan, biz gittiğimizde 16.30 son bilet alış saatiydi mesela) öneririm. Hâlâ konserler için de kullanılan, oturma yerlerine mutfak mermeri döşenmemiş (!), sahnesine mescit dikilmemiş (!) bir antik tiyatro dışında bir tarafta üstünde dumanı tüten Etna'yı, diğer tarafta ise şehrin en güzel sahillerinden biri olan Isola Bella'yı göreceksiniz. Her ikisinden de bir sonraki yazıda daha detaylı bahsedeceğim. Şimdi M.Ö 3.yy'dan kalma tiyatrodan ve tepesinden görüntüler gelsin:
Şimdi yemek molası verelim. Sonra sizi hem dağa çıkaracağım hem denize indireceğim, panik yok! ;)
Üç yerde yemek yedik, ilk ikisini mutlaka öneriyorum. Diğerinde de yemekler kötü falan değildi (zaten İtalya'da kötü bir şey yemeniz çok mümkün değil, çaba göstermeniz gerekir hani) ve manzarası çok güzeldi. Ama diğer yerlerle karşılaştırdığımda yediğim en harika yemekler sayılmazdı, o yüzden orada da oturup bir şeyler içebilirsiniz mesela. Ya da içgüdülerinizin sesini dinleyin, her zaman işe yarar. ;) O zaman başlıyoruz!
1) Trattoria Mamma Rosa: Bence yediğimiz her şey ve ev şarapları olaydı! Özellikle başlangıç olarak aldığım o parmesanlı patlıcanın tadını unutamıyorum diyebilirim. Sonrasında istediğim ahtapot salatası ve İso'nun aldığı deniz ürünlü gnocchi de nefisti. Kesinlikle öneririm.
2) Trattoria da Nino: Deniz ürününe boğulmalık bir gece geçirmek için önerim burası. Şık bir restoran olmasa da deniz manzaralı büyük bir balkon gibi düşünün. Porta Messina'dan çıkıp aşağı doğru yürümeye başladığınızda beş dakika içinde sağda göreceksiniz. Melis Alphan'ın bir-iki sene önce gidip önerdiğini not etmiştim, o yüzden denedik ve hiç pişman olmadık. Tarzını sevdiğiniz insanların önerilerinden genellikle pişman olmuyorsunuz zaten.;) Tamamı deniz ürünlü giriş, gelişme ve sonuç tabakları söyledik ve seçimleri de bu kez bizimle ilgilenen Giovanni'ye bıraktık. Ev yapımı makarnalar, harika soğuk başlangıçlar, oraya özgü nefis soslarla pişirilmiş bir balık (adını unuttum) ve buz gibi bir beyaz şarapla çok keyifli bir gece geçirdik burada. Önerilerini dinleyin derim, çünkü menü sürekli değişiyor ve gittiğiniz güne özel spesiyalleri kaçırmak istemezsiniz.
3) Terrazza Sul Mare: Corso Umberto I üzerinde ilerlerken Via Bonifacio diye bir ara sokak görüp oradan içeri girer girmez sağda göreceksiniz. Manzara çok güzel, ev şarapları eh, başlangıçlar iyi, pizza ve kızartma eh (belki de tok ağırlamak güç olur diyebiliriz, çünkü sıra onlara gelince doymuştuk! :P)
Taormina'daki lezzet molalarımız da bittiğine göre büyüleyici doğasına biraz daha yakından bakabiliriz derim. O zaman takılın peşime. ;)
İyi hafta sonları.
Diğer meydan ise en keyifli olanı: Piazza IX Aprile. Yani 9 Nisan Meydanı. Taormina'nın salonu sayılan bu meydanda aperitivo yudumlayabileceğiniz kafeler, minik bir kilise ve geniş bir seyir terası var. Elbette o teras boşa yapılmamış oraya. Nefis bir manzara sizleri bekliyor, hazırlıklı olun derim!
Nefis bir manzara için gitmeniz gereken ikinci adres ise buradaki antik Yunan tiyatrosu. Akşamüstü gitmenizi (tabi giriş saatini kaçırmadan, biz gittiğimizde 16.30 son bilet alış saatiydi mesela) öneririm. Hâlâ konserler için de kullanılan, oturma yerlerine mutfak mermeri döşenmemiş (!), sahnesine mescit dikilmemiş (!) bir antik tiyatro dışında bir tarafta üstünde dumanı tüten Etna'yı, diğer tarafta ise şehrin en güzel sahillerinden biri olan Isola Bella'yı göreceksiniz. Her ikisinden de bir sonraki yazıda daha detaylı bahsedeceğim. Şimdi M.Ö 3.yy'dan kalma tiyatrodan ve tepesinden görüntüler gelsin:
Şimdi yemek molası verelim. Sonra sizi hem dağa çıkaracağım hem denize indireceğim, panik yok! ;)
Üç yerde yemek yedik, ilk ikisini mutlaka öneriyorum. Diğerinde de yemekler kötü falan değildi (zaten İtalya'da kötü bir şey yemeniz çok mümkün değil, çaba göstermeniz gerekir hani) ve manzarası çok güzeldi. Ama diğer yerlerle karşılaştırdığımda yediğim en harika yemekler sayılmazdı, o yüzden orada da oturup bir şeyler içebilirsiniz mesela. Ya da içgüdülerinizin sesini dinleyin, her zaman işe yarar. ;) O zaman başlıyoruz!
1) Trattoria Mamma Rosa: Bence yediğimiz her şey ve ev şarapları olaydı! Özellikle başlangıç olarak aldığım o parmesanlı patlıcanın tadını unutamıyorum diyebilirim. Sonrasında istediğim ahtapot salatası ve İso'nun aldığı deniz ürünlü gnocchi de nefisti. Kesinlikle öneririm.
2) Trattoria da Nino: Deniz ürününe boğulmalık bir gece geçirmek için önerim burası. Şık bir restoran olmasa da deniz manzaralı büyük bir balkon gibi düşünün. Porta Messina'dan çıkıp aşağı doğru yürümeye başladığınızda beş dakika içinde sağda göreceksiniz. Melis Alphan'ın bir-iki sene önce gidip önerdiğini not etmiştim, o yüzden denedik ve hiç pişman olmadık. Tarzını sevdiğiniz insanların önerilerinden genellikle pişman olmuyorsunuz zaten.;) Tamamı deniz ürünlü giriş, gelişme ve sonuç tabakları söyledik ve seçimleri de bu kez bizimle ilgilenen Giovanni'ye bıraktık. Ev yapımı makarnalar, harika soğuk başlangıçlar, oraya özgü nefis soslarla pişirilmiş bir balık (adını unuttum) ve buz gibi bir beyaz şarapla çok keyifli bir gece geçirdik burada. Önerilerini dinleyin derim, çünkü menü sürekli değişiyor ve gittiğiniz güne özel spesiyalleri kaçırmak istemezsiniz.
3) Terrazza Sul Mare: Corso Umberto I üzerinde ilerlerken Via Bonifacio diye bir ara sokak görüp oradan içeri girer girmez sağda göreceksiniz. Manzara çok güzel, ev şarapları eh, başlangıçlar iyi, pizza ve kızartma eh (belki de tok ağırlamak güç olur diyebiliriz, çünkü sıra onlara gelince doymuştuk! :P)
Taormina'daki lezzet molalarımız da bittiğine göre büyüleyici doğasına biraz daha yakından bakabiliriz derim. O zaman takılın peşime. ;)
İyi hafta sonları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder