Jack London defterini gençlik yıllarımda okuduğum Beyaz Diş ile açmış ve kapatmış olduğumu fark ederek duruma el atma kararıyla Martin Eden'ı bir okuyayım deyip İş Bankası Kültür Yayınları'nın modern klasikler serisinden Levent Cinemre çevirisiyle çıkanı aldım. İyi ki de almışım. Levent Cinemre sadece çeviri değil adeta bir Jack London araştırması da yapmış. Kitabın arkasına eklediği onlarca dipnot sayesinde Jack London'ın yaşamı, yaşamının Martin Eden ile benzerlikleri, ilham aldığı isimler, fikirleri, okudukları ve daha pek çok şey konusunda fikir sahibi olabildim. Eğer bu kitap sizin de okumadığınız klasikler arasındaysa ve okumak gibi bir niyetiniz varsa, kesinlikle bu baskısını almanızı öneririm.
Martin Eden yarı otobiyografik bir kitap niteliğinde. Eğitimsiz, iki lafı bir araya getiremeyen, kaba saba bir bir işçi iken kültürlü, bilgili, rafine bir aydın ve yazara dönüşen ve bunu da aşık olduğu kadın uğruna, içinde bulunduğu yokluk içinde, takdir edilesi bir tutku ve mücadele ile gerçekleştirmeyi başaran Martin Eden'ın yaşam hikayesinin pek çok yanı yazarın kendisiyle de benzerlik gösteriyormuş. O azim ve hedefe kilitlenmiş şekilde tutkulu çalışmadan etkilenmemek mümkün değil. Ayrıca böylesi bir hikaye ancak gerçekten de gerçekleşebilirlik özelliği olan Amerikan rüyası sayesinde mümkün olabilir diye düşünüyor insan. Ancak Amerikan rüyasının gerçekleşebilir olduğu gibi sahte pırıltılar barındıran, yaldızlı bir balon olduğunu da unutmamak gerek. Sosyetede gözlerin parlamasına neden olan şey bilgi, kültür, entelektüel donanımdan çok servet, statü ve şöhret. Yani içerik değil format, susuzluk değil imaj her şey! Ve bu durum o rüyayı gerçekleştiren herkesi mutlu etmeyeceği gibi tam tersine büyük bir boşluğa, hayal kırıklığına ve anlamsızlık duygusuna da sürükleyebiliyor. Martin Eden'ın son dönemleri de bu tarz bir buhran ile geçiyor ve çok da etkili bir şekilde anlatılmış. O buhran süreci sırasında da fakir ama onurlu bir yazar adayıyken kendisini hor gören, umut vaat etmediğini düşünen, aşağılayan, akıl veren herkesle hesaplaşma sürecine de bayıldım. Tüm zamanların en sevdiğim roman karakterlerinden biri oldu bu haliyle Martin Eden. Ve Jack London'ın da kalemi kadar hayattaki duruşuna, felsefesine ve azmine de bu sayede hayran oldum diyebilirim.
Kitaptan birkaç alıntı...
* -Ruth: Neden aileden bir geliriniz yok sanki?
-M.E.: Sağlığımı ve hayal gücümü buna tercih ederim.
* ...Ruth'un sınıfının mensuplarını (varlıklı ve sosyal statüsü yüksek); yani kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce acı kahkahalara boğuldu...
* ...Benim doğamın emredici gücü gerçekçiliktir, ama burjuva ruhu bundan nefret eder. Burjuvazi korkaktır. Hayattan korkar... Bayağılık; esaslı bir bayağılık. İtiraf ederim ki burjuva inceliğinin ve kültürünün temeli budur. Beni şekillendirmek, senin sınıfından biri haline dönüştürmek, senin sınıfının ideallerini, değerlerini ve önyargılarını bana yüklemek istedin... (Ruth ile konuşuyor)"
Kesinlikle tavsiye ediyorum bu güzel kitabı okumanızı.
İyi haftalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder