Araya Kaş öncesi arkadaş buluşmaları, kayınvalidemin geçirdiği minik bir operasyon için Ankara'ya gidiş, üstümüzden buldozer gibi geçen bir seçim ve Kaş'a göçüp ilk iki haftayı İsocum'la ve Internet'ten uzak geçirme gibi gündelik birtakım şeyler girince resmen dört gün kala planladığımız 12-17 Haziran arası Güney İtalya gezisini yazmak bu zamana kaldı. İsocum'un Kuveyt'te oturum izni alması gerektiği için öncesinde uzun süre kalması gerektiğinden az kalsın bayramda Kuveyt ayarlamak zorunda kalacaktık, o yüzden planlama bu kadar spontane gerçekleşti. Evrenden bir Kanada, bir İtalya, hadi o da olmadı bir Portekiz oturum izni isterdik ama şansımıza Kuveyt düştü, buna da şükür. ;P
Neyse, Güney İtalya'da görülecek yerler belli ama kalınacak yerleri ayarlamak mesele. Hem de bu kadar az süre varken ve yüksek sezondayken. Ben Sorrento ve Ravello'yu belirledim iki konaklama noktası olarak. Aradaki her yere de Napoli Havalimanı'ndan kiraladığımız arabamızla gidecektik. Ellerinde otomatik vites araba kalmadığı için manuel verdiler de "Güney İtalya kıyılarında bile araba kullandım" diye gerim gerim gerinemedim maalesef, a dostlar! Şoförümüz İso'ydu doğal olarak. Ben de yan koltukta nefis manzaraların ve bitmek tükenmek bilmeyen trafik ve virajların tadını çıkardım tabi. ;)
Sorrento'da iki gece kalacağımız otel olarak Ulisse Deluxe Hostel'i seçtik. Hostel yazdığına bakmayın bence 3,5 yıldızlı bir şehir oteli tadındaydı burası. Yeri nefis, tertemiz, kahvaltısı süper, isterseniz ayrı bir girişi olan şehrin en ünlü spa merkezine de sahipler. Merkezde kalayım, temiz olsun, konaklamaya çok da fazla para harcamayayım diyene kesin öneririm.
Şehirdeki ilk durağımız tabi ki öğle yemeği molası için otele sekiz dakika yürüme mesafesinde olan balıkçı köyü Marina Grande'deki Trattoria da Emilia oldu. Yer ve lezzet anlamında on numara olan bu lezzet durağını pas geçmeyin. Öğle yemeği için ideal.
Sabah erken kalkış, uçuş, otele yerleşme, öğle sıcağında bir şişe buz gibi beyaz şarap ve yemekler sonrasında hemen minik bir siesta molası için kendimizi yeniden otele attık. Akşamüstüne doğru kendimizi bir kez daha ve daha enerjik bir şekilde yollara attığımızda bu kez on dakika yürüme mesafesinde olan ana meydana, Hotel Excelsior Vittoria'nın da bulunduğu Piazza Tasso'ya gittik. Yol üstü tabi ki tahta panjurlu ve saksı çiçekli pencereleri olan evler, zevkli dükkanlar, motosiklet ve bisiklet bolluğu, yeşillik ve sanat bolluğu gibi İtalya'ya has her türlü güzellik ile doluydu.
Excelsior'un bahçesini görmenizi öneririm. Fıstık çamları, begonviller, heykel yerleştirmeleri, manzaralı çardaklar gerçekten nefis. Oradan çıktıktan sonra karşı yola girerek 37,000 yıl öncesinden kalma süngertaşından çamaşırhane ve kereste fabrikası kalıntılarını görebilirsiniz.
Artık Vezüv'e karşı bir günbatımı birasını hak ettiysek eğer sizi Villa Communale'nin bahçesine alalım. Buradan Capri feribotlarının kalktığı Marina Piccolo'yu ve şehir içi plajlarını da kuş bakışı görebilirsiniz.
Şehir içinde görülecekler temel olarak bu kadar. Küçük bir İtalyan yaz şehri ne de olsa. Ama didiklemeye kalksanız o ufacık tefecik şehrin içinin ne kadar dopdolu olduğunu görürsünüz elbet. En basitinden benim aklımda kalanlardan biri de Francis Bacon'un "My painting is not violent. It is life that is violent." sözüyle öne çıkarılan Transformations sergisi oldu. 21 Ekim'e kadar yolunuz düşerse ve bizden daha çok zamanınız olursa görmek için Villa Fiorentino'ya mutlaka uğrayın.
Akşam Yemekleri
* Başka yerleri bilemem ama İtalya'da öğün geçiştirmek diye bir şey söz konusu olamaz bizim için. O yemek illa yenecek! ;) İki gece kaldığımız Sorrento'da ilk gecemizi yine balıkçı köyü Marina Grande'nin o nefis koyunda, ama bu kez harika bir balık restoranı olan Ristorante Bagni Delfino'da geçirdik. Manzarasıyla, harika deniz ürünü tabaklarıyla, kaliteli servisiyle, leziz tiramisusuyla, ikram ettikleri o kendi limonlarından yaptıkları dünyanın en iyi limoncello'larıyla, kısacası her şeyiyle bayıldığımız bir restoran oldu burası.
* İkinci gece ise masal gibi bir restoran bulduk tesadüfen. Yani gitmeden önce burada hazırladığım listede olmayan diyelim. Capri Adası dönüşü biraz dinlendikten sonra yakınlarımızda yüksek puanlı, iyi yorumlar alan nereler var bir bakalım diyerek bulduğumuz Ristorante I Giardini di Tasso'da rüya gibi bir deneyim bizi bekliyormuş meğer. Ara sokaklardan içeri girip, ortalama bir iç mekandan geçtikten sonra kendimizi nefis bir bahçede bulduk. Yüzlerce yıl öncesinden kalma tarihi kemerlerin altına ve tarihi o kadar eskiye dayanmasa da oldukça yaşlı limon ağaçlarının altına masaların atıldığı bir aile restoranı burası.
Sahibi olan amca size baş köşeyi ayırdım diyerek bizi kemerlerden birinin altındaki masaya alıyor. Bir de dalından koparıp kokusunu koklamamızı istiyor gurur duyduğu limonlarının. Ve ne kadar gururlansa az, çünkü böyle bir koku ve aroma yok. Zaten buraya da bu limonlarla yapılan limonlu ve karidesli risotto'larından yemeye geldik öncelikle. Onun dışında harika bir burrata peyniri ve prosciutto tabağı ve ricotta peynirli kabak çiçeği kızartması bölüştük başlangıç olarak. Bir şişe de Per'e Palummo şarabı açtık yanına.
Hava karardıktan sonra bir de her masayla sohbet ederek gitarıyla müzik yapan, tatlı ve geveze bir İtalyan amca daha gelince ekip tamamlandı. ;) Ya işte bana böyle şeylerle gelin. Öyle şık şıkırdım ortamlar değil, böyle lokal, sürpriz tatlılıklar istiyorum gittiğim yerlerde. Bu da o duraklardan biriydi işte. Biraz şişlendik sivrisinekler tarafından ama olsun, her anına değdi. ;)
Sorrento'da iki günü tamamladıktan sonra yağmurlu bir günde Ravello'ya doğru yola çıkacağız ama önce buradan günübirlik yaptığımız Capri turundan biraz bahsedeyim. Sıradaki yazıda Capri'deyiz anlayacağınız. (Gerçek hayata dönecek olursak üstümdeki ataletten kurtulup denize gidebilmeyi başarı olarak sayacağım bir Kaş günündeyim tabi. ;) Fiziken ve ruhen pek düşük enerjili açtım sezonu ama Kaş iyi gelecektir, beni kendime getirecektir en kısa zamanda. Kendimi onun temposuna bıraktım ve bekliyorum bakalım. Çok şükür Güney İtalya'nın hiçbir yerine değişmeyeceğim bu güzelliği yaşayabildiğimiz her ana.)
İyi haftalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder