Eveet, her akşam Parliament Sinema Kulübü tadında film izleme seansları yaptığımız karantina gecelerinden öneriler olarak ortaya çıkan üç filmi yazayım sizlere. İlki merakla izleyip doğallığına ve gerçekliğine bayıldığımız Nomadland. O dağ gibi güçlü duruşu ve bir o kadar da kırılgan yalnızlığıyla sürdürdüğü karavan göçebeliği yaşamıyla Fern karakterini canlandıran Frances Mc Dormand, oyunculuk yapmamış, oynadığı karakter olmuş adeta. Göçebelik yaşamı sırasında karşılaşılan kişilerle kurulan ilişkiler, onların hikayeleri, bağ kurmalar, yeniden yollara düşmeler, yolda tekrar karşılaşmalar ya da bazen bir daha hiç karşılaşmamalar... Böylesi bir hayatın hem maddi ve manevi zorlukları hem de o sonsuz özgürlük hissi... Aidiyet yoksunluğu değil de her yere ait hissetme duygusunun zenginliği... Chloe Zao yönetmenliğinde roman gibi bir film olmuş. Mutlaka izlemelisiniz.
Fransız filmlerine ve dizilerine bayılırım. Fransızların sanata bakışlarına bayılırım. Yaşama bakışlarıyla da paralel bir durum sanırım bu. Çok özgür, çok aşk dolu, karmaşa dolu görünen ama aslında sınırsız olasılığa açıklık içeren, çok estetik ve aynı zamanda çok doğal bir tarzları var bence. Yeni Baştan adıyla Türkçeleştirilmiş bu film de içinizi ısıtacak türden ve ilginç bir konusu olan bir Fransız filmi. Victor'un sıkıntılı bir dönemden geçtiği orta yaşlarında, oğlunun da içinde bulunduğu bir proje sayesinde hayatının en keyifli dönemlerine dönme fırsatını kullanmasını izliyoruz filmde. Dekoruyla, kostümüyle, oyunculuklar ve diyaloglarla her şey öyle bir gerçeklikle hazırlanıyor ki Victor 40 yıl önce hayatının aşkıyla tanıştığı anlara geri dönüyor. O cafeye, o arkadaş grubuna, o ev partilerine, o müziklere, o yaşananlara... Siz hayatınızın her şeyiyle canlandırılacak hangi dönemine dönmek isterdiniz? O enerjiyle şimdiye dönmek nasıl olurdu? Güzel kafalar bunlar. ;) İzleyiniz.
9 Kere Leyla hüsranı sonrasında Azizler'e de temkinli yaklaşmıştık ama kendisiyle tanıştığımıza pek memnun olduk. Haluk Bilginer ve Engin Günaydın'ın baş rollerini paylaştığı filmde Binnur Kaya, Okan Yalabık ve Öner Erkan gibi ünlü oyuncular da yer alıyor. Taylan Biraderlerin Netflix için çektiği filmin senaryosu ise canımız Berkun Oya'dan. Yalnızlığı, ölümü, Caner'in "denyoluğunu" ( ;) ) güldürürken düşündürten şahane bir kara komedi filmi olmuş Azizler. İzlemediyseniz öneririm.
Bu arada izlediklerimiz burada yazılı olanlarla sınırlı değil tabi. Araya bir sürü diziler, belgeseller, pek de bir şeye benzemeyen filmler de giriyor. Mesela Berkun Oya demişken Bir Başkadır'ı çıkar çıkmaz izleyip bayıldığımızı söylemiş olayım. Fransızlar demişken sırf Paris sokaklarını izlemeniz için bile Lupin dizisini tavsiye edebilirim. Üç saatimizi boşa harcadığımızı düşündüğümüz Super Deluxe adlı Hint filminde bile bayıldığım bir şey olarak fotoğraf karelerini söyleyebilirim mesela. Zira filmin her karesi o kadar şahane ve rengarenk fotoğraflara benziyordu ki bittiğinde dev bir Hindistan sergisi gezmiş gibi hissettim. Sonra Gain'de yayınlanan ve Devin Özgür Çınar ve Engin Günaydın'ın oynadığı mini minnacık dizilerden oluşan 10000 Adım'ı bayılarak izliyoruz. Yine Gain'deki Psikolog'u da izliyoruz, ama öyle grup terapi olmaz yahu, abartmayın lütfen! ;) Netflix'teki ev ve tasarım programlarının hastasıyım, Dream Home Makeover da onlardan biri. Yani demem o ki en az TV izleyen ve 6 aydır TV'yi açmamış olan ben bile karantina sayesinde baya bir ekran mesaisi yapar oldum. Hepsini yazmasam da, Instagram hikayelerinde mutlaka paylaşıyorum. Mesela bu akşam da Call My Agent'ın ikinci sezonuna başlayacağız. Bekleriz. ;)
2 yorum:
İlk iki filmi seyredip beğenenlerdenim. Lupin'e hemen bakacağım paris sokakları hatrına. ben de in treatment dizisinin 1. sezonunu bitirdim psikolog diye yazınca aklıma geldi.
Ben de In Treatment’a bakayım o zaman. İlginç olabilir, çok teşekkürler..
Yorum Gönder