İki müthiş film bırakıyorum sizler için bu karlı hafta sonuna. Biri bir Türk filmi: Kız Kardeşler. Emin Alper'in yazıp yönettiği çok doğal, çok hakiki, çok kendine has sıkıntılı hallerle dolu bir Anadolu taşrası filmi. Üç kız kardeşin üçünün de oyunculukları harika. Cemre Ebüzziya'yı biraz biliyorduk başka filmlerden ama ortanca ve küçük kardeşleri canlandıran Ece Yüksel ve Helin Kandemir'e tam anlamıyla hayran kaldık diyebilirim. Ayrıca en büyük abla Reyhan'ın evlendirildiği yarım akıllı çoban Veysel karakterini canlandıran Kayhan Açıkgöz de favorilerimizden oldu. Kısaca konuya gelecek olursak annelerinin ölümünün ardından genç yaşta öksüz kalan üç kız kardeşin "neresi olursa olsun gidelim, yeter ki buradan kurtulalım" hissiyatıyla dolu sıkışıp kalmış köy yaşantılarına tanıklık ediyoruz. Besleme olarak verildikleri evlerden çeşitli nedenlerle dönüp yeniden baba ocağında bir araya gelmelerine rağmen bir an önce gitme çabası ve yarışı içindeler. Her birinin ayrı bir içe işleyen hikayesi var. Ve hiçbiri kurtuluş umudu olarak bel bağladıkları şehirli karakterlerin -bu durumda doktor Necati'nin, hatta belki Ankara'daki teyzenin temsil ettiği- zerre kadar umurunda değil. O kadar güzel diyalogları olan, duygu dolu ama sömürüsüz ve yapmacıksız bir film ki her dakikasına hayran oldum. Kesinlikle izlemenizi öneririm.
Andrew Garfield ve Claire Foy'un baş rollerini üstlendiği bir gerçek yaşam öyküsü var sırada: Nefes. İnanılmaz ilham verici ve gerçek anlamda bir aşk hikayesi bana göre. Anlamlı bir hayatın ve her şeye rağmen nefes aldığın sürece dolu dolu yaşamanın ve sevmenin ne demek olduğunu bu kadar kısacık bir sürede ancak bu güzel film ve yaşam öyküsü anlatabilir herhalde. Filmin konusu kısaca şöyle: 1950'li yıllarda birbirlerine çok aşık olarak evlenen genç çift Diana ve Robin Cavendish, evliliklerinin ilk yıllarında görev için Kenya'da yaşarlarken ve Diana hamileyken bir anda hayatları tamamen değişir. 28 yaşında çocuk felci yüzünden bir anda tamamen yatalak hasta olarak kendisine biçilen birkaç aylık yaşamı sürmek zorunda kalan bir Robin ve yeni doğum yapmış bir Diana ve kucaklarında Jonathan olarak yepyeni ve çok zorlu bir yaşam mücadelesi beklemektedir. Ama burada hikayeyi değiştiren kişi tüm azmi, sevgisi, kocasını yüreklendirmesi ve desteklemesi ve bir an bile yaşam dışında bir seçeneğe yer vermemesiyle Diana olur. Çok acıklı, üzücü, korkunç bir öykü ve bir dram bekliyorsanız yanılıyorsunuz. Bu film umudun, sevginin, hayatta o tek nefes olduğu sürece neler başarılabileceğinin, nasıl başkalarına da yararlı olunabileceğinin, karanlığa ışık yakmanın, sevginin iyileştirici gücünün ve zarif sonların hikayesi. Ve bu gerçek yaşam öyküsü çiftin çocukları Jonathan Cavendish'in yapımıyla karşımızda. Mutlaka izleyin.
O zaman artık yılların acısını çıkaracak kar gelsin mi? Şarap ve kahve stoklarımız tamam mı? Elmalı tarçınlı kek ya da üzümlü kurabiye kokuları evleri sarsın mı? ;)
İyi hafta sonları!
2 yorum:
Kız Kardeşler'i ekledim listeye.
İyi hafta sonunuz olsun. 🍀
Umarım siz de benim kadar seversiniz.
Size de iyi hafta sonları 🙏
Yorum Gönder