Ruhumuza baharı getiren bu şahane sergiyi Instagram'da post olarak paylaşmıştım ama buraya da bilgi postu olarak girmek istedim. Zamanımızın en önemli ve yaratıcı sanatçılarından biri olarak kabul edilen David Hockney’nin eserleri, Baharın Gelişi, Normandiya, 2020 sergisi ile ilk defa Türkiye’ye geldi. Sakıp Sabancı Müzesi, Akbank işbirliğiyle 20. ve 21. yüzyılın en ilham verici sanatçılarından David Hockney’ye 29 Temmuz'a kadar ev sahipliği yapacak.
Açıkçası sergide sanatçının "ipad çizimleri" olacağını duyunca biraz şüpheyle ve hatta olumsuz ön yargıyla gitmiştim. Hani ünlü sanatçıların hayatlarının kendilerini tam anlamıyla kabul ettirdikleri dönemlerinde "uyduruk işler" yapma lüksünü kendilerine verdikleri bazı işleri vardır ya, bu sergi de o kategoridedir diye düşünmüştüm. Ama hem gördüklerimden hem de David Hockney yaratıcılığı, farkındalığı ve yaşam sevincinin her detayda içimize yayılan enerjisinden büyülendim desem yeridir. Lütfen Temmuz sonuna kadar bu sergi için bir zaman ayırın ve baharı, umudu içinize çekmeye gidin SSM'ye.
Sergi tanıtım yazısından alıntılarla devam edeyim biraz:
Kariyeri boyunca yeni teknolojileri ve sanat yapmanın farklı yöntemlerini araştıran Hockney, 2000’lerden itibaren iPhone ve iPad ile çizim yapıyor. Söz konusu teknolojik arayışının doruk noktası olan bu sergi, sanatçının baharın gelişini müjdeleyen iPad resimlerinin 116 tanesini içeriyor. Bunların tamamı 2020'de, Covid-19 salgınının ilk dönemi sırasında, Normandiya'daki evinde üretildi.
Bu "resimler", Hockney'nin meyve ağaçları, çalılar, çiçek bahçeleri, gölet ve nehirler, tarlalar ve uzak tepelere uzanan bir manzarada çalıştığını, baharın senelik yolculuğunu çıplak ağaçlardan tomurcuk ve çiçeklere, bol yeşil yapraklara kadar yakaladığını gösteriyor. Sergi baharın başından sonuna bir hikayesi, adeta bir kutlaması niteliğinde ve doğal dünyanın mucizelerini, sürekli yenilenişini, yaşam döngüsünü bize hatırlatıyor.
Sergide fotoğraf çekmek yasak. Bu da David Hockney'nin bilinçli bir tercihiymiş. Instagram'a meze olmamak adına hiç fena olmayan bir karar aslında. O yüzden girişteki bu şahane sözünün altındaki fotoğrafım sergiye dair elimdeki tek fotoğraf. Ne güzel demiş, değil mi?
Bu arada çıkışta sanatçı hakkında biraz uzun olmakla ilgili çok keyifle izlenen bir video da var. Onu izlemenizi çok öneriyorum. David Hockney'nin yaşama ve sanatına bakış açısı, çalışkanlığı, her daim umut dolu bakış açısı ve tutkusunu bu videoda çok iyi anlayacak ve ona bir kez daha hayran olacaksınız. Böyle bir sanatçı olmak ne büyük bir lütuf diye düşündüm izlerken. Düşünsenize kendi yaş grubu pandemi sırasında müthiş zorlanırken böyle bir yeteneğe ve bakışa sahip biri olarak bu süreyi nasıl yaratarak, üreterek, farkındalık içinde gözleyerek, hem kendisine hem izleyenlerine umut olarak geçirebilmek ne büyük bir mutluluk ve tatmin olsa gerek.
Bize çok iyi geldi bu sergi, size de gelsin dilerim. Yeni hafta başlarken bu sergiyi de planlarınızın arasına alabilirsiniz belki.
Ve son olarak: Sen çok yaşa David Hockney!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder