Anna Karenina

Tolstoy’un muhteşem romanı… Filmini çok net hatırlamasam da keyif alarak izlediğimi hatırlıyorum… Bu akşam da tiyatrosunu izledim. Kenter Tiyatrosu’nun sergilediği oyun iki perdelik ve ara dahil 2,5 saat sürüyor. Bu sezon boyunca oynuyordu ama Şişli’deki Kent Oyuncuları Tiyatrosu’nu sevmediğim için bir türlü bilet alamamıştım. İş Sanat’ta oynanacağını duyar duymaz biletimizi aldık ve bugün nihayet izledik oyunu…

Oyunculuklar için söyleyecek lafım yok. Hepsi çok başarılıydı ve rolünün hakkını veriyorlardı. Ama ne bileyim işte, bir şeyler vardı hoşuma gitmeyen. O dört ciltlik romanı soluk soluğa okuyan ben, oyunda aynı tempoyu yakalayamadım galiba.. Hatta biraz sıkılır gibi bile oldum. Levin (Hakan Gerçek), Kitty (Demet Evgar) ve Anna’nın kocası (Köksal Engür) oynadıkları karakterlere cuk oturmuşlardı. Anna’nın aşığı Vronsky’yi canlandıran Engin Altan Düzyatan da yakışıklı subay rolünde hiç de fena değildi. Ama galiba yakışıklılığı bunda en önemli etkendi diye düşünüyorum. (Biraz sıska bir Sawyer havası vardı!) Bu arada Demet Evgar Anna’nın oğlu Seryoşa rolünü de üstlenmişti ve her iki rolde de çok başarılıydı.

Gelelim baş karakter Anna Karenina’yı oynayan Yeşim Koçak’a… Ciddi bir emek sergiledi oyun boyunca, her sahnede vardı doğal olarak ve oyunculuk açısından da bence başarılıydı. Ama benim okuduklarım sonucunda kafamda yarattığım Anna Karenina o değildi ki! Oyun boyunca çaresizlik içinde dövünen, sürekli sızlanan, ağlayan, şikayet eden, kendine güvensiz bir Anna Karenina karakteri vardı bence… Oysa Anna’nın toplumun zoraki kabullendiği düzene başkaldırmış, daha güvenli bir duruşu olan, güçlü bir kadın karakter olması gerekmez miydi? Tabi ki bu Yeşim Koçak’a yönelik değil, uyarlamayı yapanlara yönelik bir eleştiridir.

Bu arada galiba kandırıldık! Çünkü Yıldız Kenter’in de oyunda olması gerekiyordu ama biz onu hiçbir yerde göremedik. Hani şu Azrail rolündeki siyahlara bürünmüş oyunculardan biri miydi diyeceğim ama öyle olsaydı da en azından selamlama bölümünde aslını görmüş olurduk. Neyse, Yıldız Kenter’siz bir Anna Karenina izlediğimizi yetkililere duyuruyorum. Son olarak da ne film ne de tiyatro, Anna Karenina’nın hikayesi zihnimde daima okuduğum romandaki gibi kalacak diyorum!

Hiç yorum yok: