Anneannemin yaşamın bu kadar sınırına gelmesiyle tanıştık bu merkezle...
Öncelikle anneannemin benim için ne ifade ettiğinden bahsedeyim biraz ... Üniversite yıllarımın üç yılını onun evinde geçirmiş biri olarak bir kere bile “off ya, anneannemin evinde kalıyorum, ne sıkıcı,” diye düşünmedim. Zaten çocukluğumdan itibaren tatillerde Ankara’ya gidip, dedem ve anneannem ile kalmak hep çok keyifli gelmiştir. Çocukluk yıllarımda anneannemin dikiş malzemelerinin olduğu kutudaki düğmelerle oynamak en büyük keyfim olurdu. Bir de namaz kılarken eğildiği zamanlarda sırtına binmeye bayılırdım.. (az psikopat değilmişim...) “İmge sever, böreğin kıtırlarını, tavuğun butlarını, patlamış mısırın yarı patlamışlarını, etin yağsız kısmını, vs vs ona ayıralım” diye illa ki benim en sevdiğim şeyleri yemem için benden daha fazla dikkat etmesinin dışında “Gürültü yapmayın, İmge uyuyor” diyerek bağıra çağıra konuşmaya alışmış, hafif deli dumrul (!) dedemi ya da yan dairede oturan gürültücü kuzenlerimi susturmayı da görev bilmiştir.
Üniversite yıllarında sigara içtiğim iki yıl boyunca bunu hiç bilmiyormuş gibi davranmış ve hatta özen göstererek (!) yatağımın altına sakladığım kül tablalarımı ben okuldayken yıkayıp, yerine koymuştur. Hayatında flört, isyan etmek, sosyal ortamlara girmek, erkeğine karşı gelmek, kavga etmek, lanet okumak, bağırmak, yorgunum diyerek nazlanmak nedir bilmeyen bu kadının bir insan değil, melek falan olabileceğini düşünüyorum. Çünkü en az 25 yıllık kendimi ve onu tanıdığım dönem boyunca ağzından bir kere bile herhangi biri için olumsuz tek bir cümle duymamışımdır. Etrafındaki kötüler için bile yorum yapmamış, “Allah’ından bulsun” bile dememiştir. Evinde misafirken en güzel yataklar bize ayırılır, kendisi koltukta uyumak zorunda olsa bile... Yemeklerin en güzel yerleri ve yaptığı tatlıların en güzel dilimleri bizim için kendi gizli köşelerinde saklanır.. Yazlıktayken evde oturup, denize girmediğimiz zamanlar için üzülür.. Yiyin, için, gezin, eğlenin diye çırpınırcasına gösterdiği bu vericiliğinin karşılığında hayatında bir kez olsun kimseden bir şey istememiştir. “Hadi, bir kahve yapın da içelim,” diyip oturmaz, evin büyüğüyüm diyerek önüne hizmet beklemez, kapris yapmaz, sık görmeye alışkın olmadığımız türden bir insandır.
Ayrıca bir eski toprak yorulmazlığı, eski kadın kabullenmişliği, bilgelik derecesinde bir hoşgörüsü olan anneannemin kafa yapısının hiç de eski olmadığını söyleyebilirim. Beni tanıyanlar bilir, annemle her şeyimi paylaşırım.. İşte o paylaştığım şeylerin hepsini anneannemle de paylaşabilirim.. Son derece açık görüşlü, yargılamadan dinleyebilen, kendi nesline ve yetişme tarzına göre aklının alamayacağı şeyleri bile sonsuz bir hoşgörüyle kabul edebilen bir kadındır. Onunla kuşak çatışması yaşamak mümkün değildir.
Belki bir Ayşe Kulin romanı karakteri olamayabilir, Nermin Bezmen’in Hümâ’sı olmayabilir, Osmanlının ilk kadın bilmemnesi ya da Atatürk Cumhuriyeti’nin ilk kadın öğretmenlerinden olmayabilir. Hayatındaki gidişata hiçbir zaman başkaldırmamış bir kadın olabilir. Hatta başkaldırmaktan vazgeçtim, sürekli ezilmiş, hayatı boyunca kendi önceliklerini düşünmeden yaşamış ve bunu da bir zorluk olarak görmeden yaşamını olduğu gibi kabullenmiş biri de olabilir. Ama gösterdiği sınırsız sevgisiyle, iyi niyetiyle, hoşgörüsüyle ve tatlılığıyla aile büyükleri arasında en çok saygı duyduğum küçük tonton kadınımdır o benim!
4 yıl önce eşimle bir akşam yemeğindeyken annemin telefonuyla anneannemin hastalığını öğrendik.. Haberler kötüydü, yıkıldık, üzüldük.. Ama o da ne, bu hastalık zaten yaşlılarda çok yavaş seyreden bir hastalık olduğu için, ilaçlarla çok da rahat eski temposunu sürdürebilecekmiş. Gerçekten de öyle oldu.. İyi kötü eski düzenini idare ettirebilecek, evine ara sıra gelen temizlikçi kadından nefret edip kendi camlarını kendi silmeye kalkışacak, markete kadar yürüyüp alışverişini evine getirecek kadar gücü halen vardı. Tek farkı artık ağır ilaçlar kullanmaya başlamış olmasıydı. 3. senenin sonunda hastalık neredeyse tamamen yok olmuştu ki yılbaşına yakın yaptırdığı tahlillerde tam tersi bir tabloyla karşılaşıldı. Düşman kuvvetler eskisinden de güçlü bir şekilde saldırıya geçmişlerdi. Artık çok güçsüzdü, dengesini kaybediyordu, elleri ve ayakları sürekli uyuşuyordu, bağışıklık sistemi zayıflamıştı. 2 ay boyunca annemle babamın yanında kaldı ve kortizon tedavisi uygulanması gerekti. Son derece ağır bir tedavi olan kortizona her ay devam edilmesi gerekecek. Artık son derece güçsüz. Evin içinde bastonla yürürken bile bizlerden birinin destek olması gerekiyor. Bize el açması börek yapmasını bırakın, kendine çay koyabilecek hali bile yok. Maalesef ki bu yaşına kadar kendi işini kendi görmüş, kimseden yardım istememiş, baston kullanma fikrinden bile nefret eden küçük tonton kadının yanında daimi bir bakıcı olması gerekiyor.
Geçen hafta annemle birlikte Ankara’da onun yanındaydık. Uzun saatler boyunca dil dökerek bir yardımcı tutulmasının gerekliliğini kabul ettirebildik. Ondan sonra da çevremize soruşturmaya başladık ve Çare Sağlık Hizmetleri ve Danışmanlık şirketine ulaştık. Özbekistan, Türkmenistan, Gürcistan, vs gibi ülkelerden gelerek birkaç yıl burada bu tür hizmetler vererek ülkelerinde yaşayan çocuklarına para gönderen ve üç sene içinde ülkelerinde ev sahibi olan birçok bakıcı kadın olduğunu öğrendik. ( Zorluklar içinde yaşamaya alışmış bu bakım hizmeti veren kadınların da hikayeleri ayrı bir yazı konusu olabilir aslında) Meğer yeni bir sektör oluşmuş ve hatta suyu bile çıkmaya başlamış.. Yani gazetelerde gördüğünüz her bakım hizmeti veren şirketin güvenilir olmadığını ve bir çok dolaplar döndüğünü de öğrenmiş olduk. Ama referans ile ulaştığımız bu merkezden memnun kalacağımızı ümit ediyoruz. Pazartesi günü anneannemin yeni refakatçisi eve yerleşti bile. Türkmenistan’dan Cemile... Artık küçük tonton kadınımız ona emanet! Şimdi de tüm kalbimizle onun daha da kötüye gitmemesi, en azından evinde kendi ufak tefek işlerini görebileceği kadar güç toplamasını umut etmek dışında yapılacak bir şey kalmadı.
Gerçekten zor bir durum ve kimsenin ihtiyacı olmamasını diliyorum. Ama Ankara’daysanız ve böyle bir merkeze ihtiyacınız varsa Çare’yi aramanızı tavsiye ederim. Yatalak ya da monitöre bağlı hastalara verilen profesyonel hizmetlerden, sadece refakat ya da destek amaçlı hizmetlere kadar çok çeşitli özelliklerde yardımcı bulmanız mümkün.
Yetkili kişi: Yüksel Erdem
Tel no: 0-312-231 46 64
GSM: 0-546-405 40 46
Çaresiz kalmamanız dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder