Yaza Merhaba…

Yaz geliyor.. Hatta bugünkü havaya göre gelmiş bile olabilir. Bütün dergilerde ve gazete eklerinde okuyacağımız konular belli oldu demektir: zayıflamak için neler yapılmalı, hangi bikini modelleri seçilmeli, selülitlerden nasıl kurtuluruz, ayak bakımı için ne yapalım, güneşe çıkarken hangi kremleri kullanalım, saçımız güneşten yıpranmasın diye hangi bakım ürünlerini alalım, kalıcı makyaj uygulayarak sahillerde de güzel görünmek için verilen güzellik merkezi adresleri, vs vs..

Tamam, kabul ediyorum, her kadın güzel olmayı ister. Her kadın kilo konusuna belli ölçülerde takıntılıdır, kırışıklığı ve selüliti olsun istemez, kendi çapında bakımlı olmaya özen gösterir. Ama bu kadarı da hem psikolojik hem de fiziksel açıdan biraz fazla değil mi? Ben tatil günlerimde görüntüme bu kadar mesai harcayacaksam tatilin anlamı ne?

Mesela plajlardaki görüntümüzden bahsedelim. Benim aklıma deniz ve güneş geldiğinde sere serpe güneşlenebileceğim güzel bir kumsal ve yüzebileceğim temiz bir deniz geliyor. Hafif bir müzik olabilir ama gece kulübünün gündüz versiyonu gibi görünen “beach”ler olmasın mümkünse! Ayrıca öyle kolumda seksen tane tahta ya da boncuk bilezikle, boynumda otantik kolyelerde, mayokinilerle (bu kadar absürt bir deniz kıyafeti olamaz diye düşünüyorum) , gece ayakkabısı gibi topuklu sandaletlerle ve pareo yerine kullanılan abuk subuk kıyafetlerle (plajda kaftan modası bile çıkmıştı bir ara) de dolaşamam! Dolaşanı da pek anlayamıyorum şahsen. Benim o kadar hazırlanarak dışarı çıkmam, ancak bir düğüne falan gittiğimi gösterebilir. Ayrıca saçım bozulur diye ya da güneşlenme bikinisi (ne demekse!) giydiği için denize girmeyenleri de esefle kınıyorum! Sahile benim gibi gitmenizi tavsiye ederim. Bir bikini, bir parmak arası terlik, güneş gözlüğünüz, güneş kremleriniz, kitap ya da iPod alarak. Eminim çok daha rahat ve mutlu olacaksınız.

Ayrıca bırakın saçınız yaz günü plajdayken fönlü olmasın, perçeminiz bozulmuş olsun, dudak parlatıcınız eksik kalsın ve dolgun kirpikleriniz olmayıversin. Akşam yemeğinde hepsini telafi edersiniz nasılsa! Siz denizin ve güneşin tadını çıkarın.

Zayıflama çılgınlığı başlı başına ayrı bir konu zaten. Ona hiç girmiyorum. (ben de bir-iki kilo aldığımda bile rahatsız olan tiplerdenim, o yüzden bir dereceye kadar bunu anlayabiliyorum.) Tabi ki kilo alma korkusu ile tüm günü kahve ve sigarayla geçiren iskeletimsi hatunları tasvip etmiyorum ama kilo konusu genellikle kadınların mutluluğunu doğrudan etkileyen bir konu olduğu için aklı başında (!) insanların nasıl mutlu hissettiklerine karar verip ona göre davranmalarından yanayım.

Selülitler içinse iki örnek bulunuyor... Hayatı boyunca spor yapmayan, kahveye, kolaya ve sigaraya dadanan, sonra da yaz geliyor selülitlerim için hangi kremi kullansam diye düşünenlere “Geçmiş olsun, ama yapacak fazla bir şey yok, selülitlerinizle yaşamayı öğrenin ve keyfinize bakın,” diyorum. Kış hareketsizliğinden kaynaklanan ve çok da yoğun olmayan selülitli görüntü için de aynı şeyi diyorum aslında: “Takmayın, bronzlaşınca, yazın hareketli ve az yağlı yemek temposuna girince kendiliğinden düzelecek nasılsa…” Hem ufacık bir selülitli görüntü genel güzelliği bozabilecek kadar etkili olamaz diye de düşünüyorum.

Ben güneş enerjisiyle çalışan bir kadınım galiba.. Ruh durumum, enerji seviyem, olaylara bakış açım bile güneşli havalarda bir farklı oluyor. O yüzden yaz yaklaşırken ve denizi özlemişken bunları da yazmadan edemedim. Şehir hayatında bizi cendereye sokan naylon çoraplar (nadiren giydiğim), makyaj, topuklu ayakkabılar, kat kat giydiğimiz koyu renkli kıyafetler, mantolar, taşıdığımız şemsiyelerden sonra yazın da kendimizi sıkıntıya sokmaya ne gerek var.. Yaşasın bol kapri pantolonlar, şortlar, etekler, askılı bluzlar ve sandaletler! Yaşasın bronz ten ve güneşten sararmış saçlar!

Tabi ki rahatlık da bir yere kadar… Bunları derken koruyucu güneş kremleri sürerek ve öğlen 11.00 ile 15.00 arasında güneşe çıkmayarak güneşlenmekten bahsediyorum. Ayrıca gerçek güneş gözlükleri kullanmaktan, Nişantaşı’ndaki sokak gözlükçüsünden Dior taklidi gözlük alıp takmamaktan bahsediyorum. Gözlük ve kremler dışında hiçbir şeyi umursamanız gerekmiyor. Denizden aldığınız iyodun, kumsalda bıraktığınız gerginliğinizin, dinlenmiş bedeninizin ve huzur dolan ruhunuzun tadını çıkaracağınız bir yaz dileğiyle!

Hiç yorum yok: