Öncelikle herkesin Ramazan Bayramını kutluyorum ve sevdiklerinizle mutlu, huzurlu, sağlıklı, başarılı, keyifli bir bayram geçirmenizi diliyorum. Bu klasik bir bayram kutlama mesajıdır, ama aslında sevdiklerimiz ve kendimiz için zaten yaşam boyu olmasını dilediğimiz bir temennidir, değil mi?
(Yazının bundan sonraki bölümü geleneksel bayram kutlamalarından hoşlanan kişilerde ağır tahribat yaratabilir.)
"Bayramları sever misiniz?" sorusuna genellikle evet yanıtı verilir. Ben geleneksel bayramları sevmiyorum. İnsanın sevdiklerini araması, onlarla birlikte olması elbette güzel bir şeydir. Ona itirazım yok. Ama bayramdan bayrama aradığınız akrabanız gerçekten akrabanız mıdır? Bol keseden atılan ve havalarda uçuşan dostluk, barış ve sevgi mesajları bayram biter bitmez bir sonraki bayrama kadar rafa kaldırılıyorlarsa, bir anlamları olabilir mi? Hele şu küslerin barışması durumu yok mu? Tam bir komedi! Etrafındakilerden o gazı alıp, içinden gelmeden laf olsun diye barışanların ikinci kavgalarını hep merak etmişimdir...:) Ben de bayramda sevdiklerimi arıyorum, ama zaten gerçekten sevdiğim ve hayatımda olmasını istediğim aile üyeleriyle, arkadaşlarımla her zaman konuşuyorum. Ama olsun, hiç görüşmediğin eski bir dost bile arasa, bir mesaj atsa, hatırlanmak güzeldir diyenler de olabilir. Yılın iki günü hatırlanıp (ya da hatırlayıp), kalan 363 günü unutuluyorsanız (ya da unutuyorsanız) neye yarar o bayram mesajı? Ha, bir de seri imalat SMS'ler çıktı ya son yıllarda, işte onlar da başka bir favorim! "Alnın açık, yüzün pak, tuttuğun altın, bayramın da kutlu olsun!" falan gibi manileri forward mail usulü telefonundaki insanlara yolluyorsun... Ne kadar özel bir kutlama!!
Bir de Karagöz - Hacivat gördüğünde "Ayyy.. Ne nostaljik..." diyen, çocuklar kapımı çalsın da onlara şeker vereyim diye bekleyen, davulcudan bahsederken bile gözleri dolanlar vardır ki işte onlar en anlayamadığım kategoriye girmektedirler. Artık birçok yerde yasak olmasına rağmen geçen hafta bayramlaşmak için kapımı çalan bir davulcuyla karşılaştım mesela! Zaten davul geleneğini bırakın davul sesinden bile haz etmeyen ben, bayramdan 15 gün önce kapıma gelen bir davulcuyla sevgi dolu gözlerle nasıl bayramlaşabilirim?
Ben oldum olası bayılırım bayramlara, ama tatil olduğu için... Evet, gerçekten öyle. Birçoğumuz için de artık öyle değil mi? Ve ben bu görüşü kınamıyorum. Günümüzün hızlı şehir temposunda birçok insanın hafta içi geç saatlere kadar, hatta kimi zaman haftasonları bile çalıştığını düşünürsek, arada verilen bir mola ilaç gibi gelmez mi?
Mutlaka geziye falan gitmeniz gerekmiyor, evde yayılabilir, sinemaya gidebilir, tüm gün uyuyabilir ve uzatılmış bir haftasonu gibi de geçirebilirsiniz bayram tatilinizi. Tamamen kendinizi şımartmaya ayırabilirsiniz. Çılgınca eğlenmeye ayırabilirsiniz. Kendinizi spora verebilirsiniz. Yani günlük yaşamınızda yapamadığınız ve özlediğiniz şeyleri yapıp, kendinizi şarj edeceğiniz bir zaman dilimi olarak da düşünebilirsiniz bayramları. Bunlara ilaveten, diğer günlerde olduğu gibi sevdiklerinizi de arayabilirsiniz.
Galiba bayram denilince içimi en çok sıkan konu zorunluluklar. Yani sabah erken kalkıp, süslenip, şık giyinip bayramdan bayrama gördüğünüz büyük halanın kuzenine el öpmeye gitmenin anlamsızlığına takılıyorum. Evde eşofmanımla DVD izlerken kapıyı durmadan çalan çocuklar, davulcular veya mahalle sakinleri bana bırakın şeker ikram edip bayramlaşmayı, sopayla kovulası tipler gibi geliyorlar. Hele bir de aile ziyaretlerinin ikinci turu vardır ki, en korkuncu odur galiba... İade-i ziyaret faslı... Bir gün arayla yine şıkır şıkır giyinmiş, birbirlerine hal hatır sorarak, tatlı yiyen insan toplulukları. Neyse ki, hep aile üyelerinin farklı şehirlerde yaşadığı, oldukça çekirdek bir aile olduğumuz için böyle bir sıkıntı yaşamadım. Yaşayanlara ve benim gibi bunu çok sıkıcı bulanlara tavsiyem, bugün Avrupa Yakası'nda Yaprak'ın yaptığını yapmalarıdır. Her ziyarette bol bol likör için, aç karın ve bol tatlıyla iyi çarpar, böylece yaşadığınız eziyeti bile keyifli görmeye başlayabilirsiniz.
Neyse, uzun lafın kısası: sağlam ve samimi aile ve dostluk ilişkilerine evet, formalitelere hayır!! Bu söylediğim yaşamın her dakikası için geçerli. Bayram olsun ya da olmasın. Bayram ziyaretlerinden hoşlanıyorsanız, onun tadını çıkarın. Hoşlanmıyorsanız bunun sizin de bayramınız olduğunu unutmayın ve yakınlarınızı arayıp, bayramlarını kutladıktan sonra canınız ne istiyorsa onu yapın!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder