Yıldırım!

Evet, yeni bir hizmetle karşınızdayım. Artık izlediğim National Geographic, NatGeo Wild, Zone Reality ve History Channel belgesellerinden ilgimi çekenleri de fırsat buldukça buraya yazmayı düşünüyorum. Tamam, itiraf ediyorum, amacım sadece sizlere hizmet değil... "Söz uçar, yazı kalır" kadar "göz uçar, yazı kalır" ifadesinin de doğru olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla izlediğim ve ilginç bulduğum şeyleri bir süre sonra unutmamak ve geri dönüp bakabileceğim bir yer olması için "Bunları Biliyor Muydunuz?" başlığını açtım. Bu başlık altındaki yazıların tamamı izlediğim belgesellerden öğrendiklerimi kapsayacaktır.

İşte bunların ilki geliyor. National Geographic'te Bilimin Ta Kendisi belgesel serisinin "Yıldırım" konusunu işleyen bölümünü izledim bugün. Dünyamızda her gün 8 milyon yıldırım düşüyor. Yıldırımın içindeki havanın ısısı 28,000 derecenin üzerinde. Bu yüzden o kadar büyük bir aydınlık ve patlama misali ses çıkarıyor. Ortalama 1 milyar volt enerji yüklü olan yıldırımın enerji miktarı, küçük bir nükleer santral ile eşdeğer. 60-100 km hızla atmosferde ilerleyerek toprağa ulaşıyor.

Bu verilerden sonra yıldırım çarpmasının insan vücudundaki etkilerine gelelim. Golf oynarken yıldırım çarpan bir adamın hikayesi anlatılıyor. Adam yaklaşık bir ay boyunca hastanede kalmış. Yıldırım düştüğünde yukarıda bahsettiğim o güçlü enerji akımı tüm vücuda yayılıyor ve kalbi durduruyor. İlk ve en çok gözlenen durum, otonom sistemi etkilemesi. Kalp, nefes alma, vs gibi farkında olmadan gerçekleştirilen hayati fonksiyonları... Zaten ölümlerin birinci sebebi de bu. İkinci durum ise kas, sinir ve damar sistemini etkilemesi ki zaten bunlar da elektriğin bir anda vücudun tamamına yayılmasına neden oluyorlar. Elektroşok tedavisi gerekiyor, ama kalp yeniden çalışsa bile atışları uzun bir süre düzensiz olmaya devam ediyor. Acil serviste müdahale edilmesi şart! Şoku atlatmış olsanız da damarlarda spazm oluşturup, felç edebiliyor. Sinir ve kas tahribatına yol açıyor. Başa yıldırım düşmesi sonucunda gözler doğrudan etkilenebiliyor ve retina yırtılması yaşanabiliyor. Hatta kafatası bile çatlayabiliyor. Ama tüm bunlara rağmen yıldırım çarpan insanların %90'ı hayatta kalabiliyor. Bunun nedeni ise genellikle insanların üzerinde öldürücü akımın yönünü değiştiren bir şeylerin bulunması. Örneğin elinizdeki metal golf sopası da etkili olabilir ya da terlediyseniz üzerinizdeki ter de iletken görevi görebilir.

Yıldırımın nasıl oluştuğu konusuna gelince, bilim adamları, yıllardır bildiğimiz gerçeklerin pek de gerçek olmayabileceğini öne sürüyorlar. Klasik görüş, bulutun içindeki su zerreciklerinin yükselmesi, soğuk bir tabakaya çarpıp buz zerreciklerine dönüşmesi, sonra yeniden aşağı inerken yukarı çıkan zerreciklerle aralarında yaşanan sürtünmeden doğan elektriklenme sonucunda yıldırımın oluştuğudur. Ancak 20 km mesafeden yıldırımın düşebilmesi için milyonlarca voltluk bir enerji gerekiyor ve atmosfer iletken olmadığından dolayı, yıldırımın düşmesi için havanın moleküler yapısının da değişmiş olması gerekiyor.

İşte bundan sonrası tam bir bilimkurgu hikayeye dönüşüyor, çünkü pek çok fizikçi ve bilim adamı yıldırımın kaynağının aslında uzayda yaşanan bir yıldız patlamasından kopmuş bir ışık topunun atmosferden girmesi olabileceğini söylüyorlar. Yani bir hava olayı olarak bildiğimiz yıldırım, milyonlarca km uzaktan gelen bir kozmik ışın olabilir! Yoğun nem taşıyan fırtına bulutlarına çarptığında atmosferin yapısını değiştiriyor ve toprağa ulaşabiliyor. Bu görüş henüz ispatlanmamış, ancak araştırılıyor. Ve ayrıca yıldırım sadece yukarıdan aşağı değil aşağıdan yukarı da hareket edebiliyor. Aslında gördüğümüz tek bir yıldırımın içinde birkaç tane ters yönlerde ilerleyen ışık sırası olabilir. O yüzden de yıldırım titriyormuş gibi görünür.

Öne sürülen başka bir iddia da yıldırımın atmosferde herhangi bir nedenle biriken radyasyonu (bilimsel araştırmalar için patlatılan roketlerden yayılan gibi) dağıttığı iddiası. Radyasyon uydulara zarar veriyor ve çalışmalarını engelliyor. Eğer yıldırım düşmezse, atmosferdeki radyasyon da dağılamaz deniliyor. Böyle bir durumda uydu yayını yapan TV'ler yayın yapamaz, cep telefonları ile iletişim sağlanamaz, navigasyon sistemleri çalışamaz ve dünyamızda buna benzer pek çok aksaklık yaşanır. Yani bir grup bilim adamı da yıldırımın doğal bir koruma ve temizleme sistemi olduğuna inanıyorlar.

Gökyüzünün açıklanamamış sırlarından birini daha görüyoruz. Milyonlarca km uzaklıktan Dünya'ya gelen bu kozmik enerjinin son derece büyük yararları olabilir, ama insan vücudu açısından değişen bir şey olmadığını unutmayın derim. O yüzden şimşekleri duyduğunuz anda evinize kaçıp, kahvenizi alıp, dışarıdaki bu sandığımızdan da "büyük" olayı pencereden izlemeye bakın!

Hiç yorum yok: