Orada olduğumuz hafta boyunca hava günlük güneşlikti ve sıcaklık İstanbul ile aynı gibiydi. Ama 3 Ocak Perşembe günü havanın çok soğuk olacağına dair uyarılar yapıldı. Biz acemi olduğumuz için bunun ne anlama geldiğini bilmiyorduk. Ama Tracy bir gün önce bizi önüne otutturarak montlarımızı, eldivenlerimizi ve şapkalarımızı kontrol etti. Tam not alamayanların yerine kendi soğuk hava giysileri deposundan bir şeyler çıkararak bizi tam teçhizatlı bir hale getirdi. Yani bu resimlerde İhsan'ın üzerindeki mont ve şapka Serdar'ın, benim üstümdeki şapka ise Tracy'nin.:) O kadar sıkı giyinmemize rağmen soğuk adeta içimize işliyordu. fotoğraf çekmek için elimizi eldivenden çıkardığımız anda parmaklarımız uyuşmaya başlıyordu. Kulaklarımı şapka sayesinde kurtardım ama burnumun donmasına engel olamadım. :)
İşte bu soğuk New York gününde planımız Central Park'ı görmek ve hemen ardından kendimizi Metropolitan Sanat Müzesi'ne atmaktı. Central Park'ın ilkbaharda, sonbaharda ve yazın çok güzel olduğuna eminim. Ama bizim gördüğümüz hali korkunçtu. Zaten öyle bir günde etrafta da çok fazla insan yoktu. Ağaçlar kupkuru, etraf bomboş, buz pistinde kayanlar dışında hiçbir aktivite yok, toprak ve kuru ağaç rengi olan kahverengi dışında renk yok... Anlayacağınız pek hoş bir Central Park görmedik. Ama yine de yaklaşık 1 saatimiz parkta geçti.
Bir an sincapların da kovuklarında donmuş olabileceklerini düşündük. Etrafta sincap bile yok derken ağaç aralarında bazı kıpırtılar fark ettik. İşte oradalar!! Yaşasın! Meşhur Amerikalı sincapları da gördüğümüze göre artık kendimizi müzeye atabiliriz! :) (Sonradan illa Central Park'ta sincap görülecek diye bir şey olmadığını, birçok başka parkta da sincapların koşturduğunu bizzat görerek öğrendim.:) )
Not: O kadar soğuktu ki müzeye girdikten sonraki 3 saat boyunca üzerimdeki montu ve şalı çıkaramadım. Vücut ısım ancak kendine geldi. Son bir buçuk saatte montsuz dolaşarak kendimi dışarı çıkınca yeniden bizi mahvedecek soğuğa karşı hazırlamaya çalıştım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder