Ha Deyince Gidilir Mi Dersiniz? Biz Gittik, Oldu... :)

29 Aralık Cumartesi

Saat 11.00... Her zamanki gibi simitlerimizi ve gazetelerimizi alıp, çayımızı demleyip evdeki meşhur haftasonu kahvaltılarımızı yapmıyoruz.

Rengarenk bir yerdeyiz. Büyükler için bir kreş gibi düşünün. Küçük bir kahvaltı standından kuru pasta, küçük sandviçler ve çay alıyoruz. Pratik bir kahvaltının ardından maillerimizi kontrol ederek biraz zaman geçiriyoruz.

Bugün sabahın 10'unda rakı ve baklava aldık üstelik!! Tuhaf bir gün sanki! :) İçimiz kıpır kıpır. Kocam da ben de mutlu ve coşkuluyuz bugün.. Hatta bulutların üzerinde gibiyiz. Gibi miyiz?

İso her zamanki gibi uzun uzun gazetelerini okuyor. Ben bugünü bilgisayardan uzak geçiriyorum. Çeviri yapmıyorum. Aylak aylak bu deftere yazılar yazıyorum. Kitap okuyorum, sudoku çözüyorum, film izliyorum, camdan dışarıyı seyrediyorum hayaller kurarak... Bir şeyler yiyip içiyorum arada bir... Aylak ve boş bir gün. Üzerimize battaniyelerimizi üzerimize çekip uzanıyoruz. Arada bir belgesel izleyip, ekranda tavla falan oynuyorum.

Böyle zaman geçirirken bir bakıyorum tam 11 saattir aylaklık yapıyoruz. Farklı bir dünyada gibiyiz. Akşam olmuyor bir türlü. Hani şu hep şikayet ettiğimiz hiçbir şeye yetişememe durumu bugün için geçerli değil sanki. Bir sürü şey yapıyoruz, zamanımız bol, ama yine de bir şeyler eksik gibi. Evimizin rahatlığı ve sıcaklığı yok mesela. Spora falan da gitmedik ama kendimizi yorgun hissediyoruz, oramız buramız ağrıyor. Yerde miyiz gökte miyiz bilmiyoruz. Ve bir an önce ayağımız yere bassın istiyoruz.

O da ne? Önümdeki ekran ayağımızın yere basmasına yarım saatin kaldığı gösteriyor. (Evet, artık anlayacağınız üzere uçaktayız. Salı gecesi karar verdik, Çarşamba günü biletlerimizi aldık ve Cumartesi günü uçağa bindik. Oysa Çarşamba günü Dido & Ongun'u arayıp yılbaşı akşamı onlara da bir iki saat uğrayabileceğimizi söyleyecektik..:) Kahvaltı yaptığımız büyükler için kreş de Garanti'nin yeni açılan lounge'u Zone'du. Ayrıca gerçekten battaniyelerimizi üzerimize çekip uzanarak gittik, çünkü uçağın ortasındaki dörtlü sıranın yarıdan çoğu boştu.. Bu yüzden yaklaşık altı koltuğu kocam, ben ve eşyalarımız işgal ettik..:) ) Yarım saat sonra JFK Havaalanı'na inecek ve yılbaşı coşkusunu yaşayan New York sokaklarını keşfetmeye başlayacağız. (Tamam, abarttım, bugün ancak bayılıp uyuruz ama yarın bir an önce başlamalıyız diyorum ben...)

Önümüzdeki Pazartesi 10 saat daha bu kapalı uçan kutunun içinde kalacağımızı şu an aklıma bile getirmiyorum. "Amerika'nın hiçbir şeyini merak etmiyorum, görmesem de olur" diyen ben, yeni bir yer keşfedeceğimiz her seferinde olduğu gibi yine göreve hazırım! :) Umarım güzel bir hafta geçiririz...

(Bu yazı 29 Aralık günü uçakta yazılmıştı. Gidiş yolculuğu ne kadar keyifliyse, dönüş yolculuğunun o kadar sıkıcı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca boş koltuk da yoktu bu kez. :( Bir de her konuyla ilgili en iyiyi ümit edip en kötüye hazırlıklı olmak gerektiğine inanan ben, hiçbir zaman en iyiyi ümit etmenin ötesine geçmeyi başaramamışımdır. Bu da en iyi tatillerimden biri değildi, ama asla kötü de değildi. Sadece sıradandı, zaten en iyiyi ümit edip de sıradan olanı yaşadığınızda hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Ama yine de yeni bir yerler görmenin keyfini hiçbir şeye değişmem. New York yazı dizisine belki yarın belki yarından da yakın başlamayı düşünüyorum. İlgilenenlere duyurulur.:) )

Hiç yorum yok: